3. Bölüm: Yabancı

109 13 5
                                    

Yeni bir güne uyanmıştım, yeni bir sabaha. Annem seslenmese uzun bir süre daha uyumaya devam ederdim büyük bir ihtimalle. O kadar istemiyordum ki bu tatile gitmek. Daha doğrusu 'Gökhan'ın' bulunduğu bu tatile gitmek.
Annem kapıyı çalmış ve büyük ihtimalle benden ses alamayınca içeri girmişti.

"Bahar, uyanmalısın artık. Kahvaltı yap Gökhan gelecek sonra. "
Hatırlatmasan olmaz sanki anne.

"Tamam kalkıyorum biraz sonra"
Ama ne kadar sonra? Belki 2 dakika, belki 2 saat belki 2 ay. Bıraksalar 2 yıl kaçardım bu tatilden.
Bugün de boş yaptık çok şükür deyip kalktım yataktan. Annem de gitmişti. Odamdaki banyoya girip ayılmak için soğuk suyla yüzümü yıkadıktan sonra havluyla kuruladım. Bugün aşağı inip değilde odam da kahvaltı yapmak istiyordum. Evimiz de görevli olan Aysel ablanın yanına indim, kahvaltıyı odama hazırlamasını rica edecektim.

"Günaydın Aysel abla. Nasılsın? "
Bu ev de herkesten daha samimi ve ponçik bulurdum Aysel ablayı. Ya da evim tüm kanunsuz kurallarını kalbinin zenginliğiyle bozduğu için öyle gelirdi bana.

"İyiyim sabah şekerim. Gerçi öğlen oldu ama"
Küçük sırıtışını işittim, ben de gülümsedim.

"Evet öyle oldu biraz. Ben kahvaltıyı benim odama hazırlamanı rica edecektim. Bugün odam da kahvaltı etmek istedim.
Onu taklit ettim.
"Gerçi öğlen oldu ama"
İkimiz de bu sefer daha büyük güldük.

"Tabiki güzel kızım. Sen geç ben birkaç dakikaya getiririm kahvaltı tepsini.
Ona gülümsedim, odama çıkıyordum ki tekrar sesini duydum.

"Kahvaltının yanına orange juice mi istersin kahve mi?
Duyduğum şeyle büyük bir kahkaha koparmam bir oldu. Gülmekten kendimi alamıyordum.
"Ne..e orange juice mi?"
Aşırı gülmeme sebep olan İngilizce söylemesi değildi. Kelimeyi resmen orange juis diye okumasıydı. Yanaklarını sıkmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Annen böyle söylememe talimat verdi, üzgünüm" dedi gülmesine ara vererek. Tahmin etmeliydim böyle bir şeyin annemden çıkmasına.

"Of course orange juice baby" diyerek odama çıktım. Bunu asla unutmayacaktım.

Odama çıkınca aileme gerçekten bana sahip ettirdikleri için teşekkür edeceğim tek şey olan terasa doğru ilerledim. Bayılıyordum buraya. Duvarda asılı olan, ihtişamını çoğunluk olarak gece gösteren ışıklara. Birkaç tür boyda olan kaktüslere. Sallanan koltuğuma. Büyük hoparlörüme. Minik ahşap sehpahama. Hepsi benim küçük cennetimin birer parçasıydı.
Elimi terasın korkuluklarına koyup başımı yukarı kaldırıp, gökyüzünü içime çekmeye başladım. Her sabah yapmaya çalışırdım bunu. O kadar iyi gelirdi ki.
Biraz sonra kapı açıldı ve Aysel abla tepsisiyle göründü.

"Aysel abla terasa gelebilirsin."
Kahvaltı tepsimi minik sehpaya bıraktıktan sonra afiyet olsun diyerek çıktı odamdan.
Saat 14.30'du ve benim 2.30 saatim kalmıştı. Son 2.30 saat daha özgürdüm. Netflix den bir dizi açıp kahvaltımı yaparken onu izleyemeye başladım.
Kahvaltımı bitirdikten sonra dizi çok sardığı için izlemeye devam ettim. 17.00'a bir saat kaldığını görünce ancak hazırlanacağımı düşünerek diziyi kapattım. Ve hazırlanmaya başladım.

Gökhan'ın gelmesine 10 dakika kala hazırdım. Biraz telefonla uğraştıktan sonra kapı sesi duyuldu. Gökhan gelmişti büyük ihtimalle. Kapı çaldı ve gel dememle içeri Gökhan girdi.

"Selam canım" diyerek sarıldı.
Ne kadar isteksiz olsam da karşılık verdim. Aslında iyi birisiydi. Oldukça da yakışıklıydı. Ama asla ısınamıyordum ona. Peşinden onca kız koşarken benimle ilgilenerek yazık ediyordu kendine.
İçimdeki şeytani melek 'aman bizene' diyerek tepkisini gönderince düşüncelerimi silip attım.
Gökhan valizleri aşağı indirmeye başlayınca ben de onu takip ettim. Valizlerimi bagaja yerleştirince ben de ön koltuğa yerleştim. Arabayı çalıştırdı ben de evden çıkması için Selin'i aradım.
Haber verdikten sonra sessiz bir şekilde yol almaya devam ettik.
Gökhan'ın sürekli bana baktığını fark ettim bir zaman sonra. İlk başta umursamasam da rahatsız edecek kadar çok bakıyordu.
Hiç mi güzel görmedin ciğerim deme isteğini içime atıp gözlerimle bir şey mi oldu dercesine bakış attım.

"Çok güzel olmuşsun" dedi bir zaman sonra.
Teşekkür edip, önüme döndüm hemen. Yaklaşık 15 dakika sonra Selin'in evinin önündeydik. Gökhan arabadan inerek Selin'in valizlerini de bagaja yerleştirdi.

"Selam güzellik. " dedim hemen. Çok seviyordum abi bu kızı.

"Selam Bahar'ım. " dedi. Gökhan'la da kısa bir selamlaştıktan sonra herkes önüne döndü. İzmir merkezden Çeşme'ye gidecektik. Yaklaşık bir saat sürse de beni ve Selin'i araba tuttuğu için yol bitene kadar susmayı tercih ettik.
Saat 18.15 gibi Çeşme'deydik. Güneşin batma süresi uzun olduğu için hava hala kararmamıştı. Gökhan arabaya uygun park yeri bulunca hep beraber otelin resepsiyonuna doğru ilerledik.

"Merhaba biz 3 oda almak istiyoruz."
Konuşan Gökhan'dı.

"Üzgünüm efendim yalnızca 2 odamız kaldı. " O zaman önceden rezervasyon yaptırmadığımız için kendime içimden küfür ettim. Neyse ki Selin'le kalıcaktım. Gökhan onay ister gibi bana bakınca tamam der gibi gözlerimi kırptım.

"Tamam o zaman biz iki odayı alalım. "

"Tabi efendim. Bunlar kartlarınız, 205 ve 206. odalar."
205. odanın kartını Selin ve ben için aldıktan sonra asansöre ilerledik. Gökhan da valizlerini getirmek için arabaya gitmişti.
Yukarı çıkıp kartla içeri girdik. Yatak tahmin ettiğimiz gibi tek kişilikti.

"Sabah uyanınca kendimi yerde bulmam değil mi? " dedim gülerek.

"O soruyu benim sana sormam lazım" dedi tatlı gülümsemesiyle.
Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Gökhan valizleri bıraktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Akşam açık hava bar varmış. Bir şeyler atıştırdıktan sonra oraya geçeriz, ne dersiniz? "
İkimiz de olur deyince Gökhan bizi 20.30 da alacağını söyleyerek odadan çıktı. Sırayla ben ve Selin duşa girdikten sonra hazırlanmaya başladık. Selin çürük vişne mini etek, üzerine beyaz crop kısa kol giymiş yüzüne de çok hafif pembe allık sürerek oldukça tatlı gözüküyordu. Ben ise açık kot şort üzerine de siyah dantel büstiyer giymiş ayaklarıma da beyaz spor ayakkabılarımı geçirmiştim. Sade kıyafetime inat mavi gözlerime siyah  dumanlı far etkisi yaratarak görünümümü tamamlamıştım. Saat 20.30 da Gökhan da gelince otelin restaurantına inip bir şeyler atıştırdıktan hemen sonra açık hava bara ilerledik. Müziğin oldukça fazla sesi ve insan kalabalığı mekanı bulmamızı kolaylaştırdı. Selin'le kol kola mekana giriş yaptık. Ve bar taburelerinden ikisine yerleştik. Gökhan'da yanımıza oturdu. Aslında çoğu kişi dans ediyordu ama şu an bizim için erkendi. En azından benim için. Barmen bize ne içeceğimizi sorunca Gökhan bira, ben alkolsüz meyve kokteyli içeceğimi söyledim. Selin ise beni şaşırtarak alkollü kokteyl içeceğini söyledi.
Saat ilerledikçe tek eğlenmeyen bendim sanırım. Selin yan masada yeni tanıştığı biriyle muhabbet ederken, Gökhan da alkolü fazla kaçırmış olacak ki tüm saçmalığıyla benle konuşuyordu.

"Neden bu kadar güzelsin Bahar? "

"Allah vergisi."

"Peki neden hala benimle değilsin? "

"Vardır bir sebebi. "

"Seni öpebilir miyim?"

"Ne? "
Bir an da yaklaşarak öpmeye çalıştı.

"Öpebilir miyim diyorum. "
Sanırım baya fazla sarhoştu.

"Saçmalama ne öpmesi? "
Daha fazla üzerime yürümeye çalıştı ve tahammül edemeyip ittim. O masadan birine çarpıp bardakları devirince oradan uzaklaşmak istedim. Selin'e haber verip bir şey olduğunda beni aramasını tembihledikten sonra mekandan uzaklaştım.
Sesin daha az duyulduğu, insanların neredeyse hiç olmadığı bir yere ilerledim. Deniz kenarına.
Sinirden duramıyordum.Resmen beni öpmeye çalışmıştı. Tek sorumlusu ailemdi bunların. Böyle olacağını tahmin etmeliydim. Suyun güzel tınısı bile tamamen rahatlamamı sağlayamıyordu.
Ne kadar zamandır burdaydım bilmiyordum. Bazen başımı göğe kaldırıp derin bir nefes çektim bazen denizin güzel sesini dinledim. Daha iyiydim. Tam gitmeye hazırlanıyordum ki bir ses duydum.

"Sinirlenince çok tatlı oluyorsun. "
~
~
~

Yeniden selam. Ummmarım bölümü beğenmişsinizdir. O kadar umutluyum ki kurgudan, yazdıkça mutlu oluyorum. Canım kitabım jxmdmxmdmxmx. Bölüm ve gidişat hakkında fikirlerinizi belirtirseniz çoook mutlu olurum. Ve oylamayı unutmayın. Seviyorum çok :)

İnstagram: @o1seraxx_
                    @gogebakmaduragiofficial

Göğe Bakma DurağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin