İyi OkumalarYüzüme vuran güneş ışığı ile gözlerimi araladığımda, yüzümü buruşturarak gerindim.
Sabahları böyle uyanmak, insanı biraz da olsa sinir etmiyor değildi.
Sağıma dönerek kolumu yatağa bıraktığımda, bir boşlukla karşılaşmak tek gözümü açıp etrafı incelememi sağladı.
"Yine nerelerdesin koca oğlan?" Sızlanarak yattığım yerde doğrularak oturduğumda hâlâ uykumu açamadığımı fark etmiştim.
Sabahın beşine kadar bilgisayar başında oturmak insanı yorgunluk açısından bitiriyordu.
Yatak örtüsünü üzerimden çekerek ayaklarımı yataktan sarkıttığımda direk olarak çıplak bacaklarıma temas eden rüzgar tüylerimi diken diken etmişti.
Büyük bir ihtimalle pencerelerin hepsini açmıştı.
Ayağa kalkarak üzerimde ki beyaz büyük beden tişörtü düzelterek odanın açık kalan kapısına doğru ilerledim.
Son günlerde bilgisayar başından kalkmıyor, ayakta kalabilmek için sabahlara kadar bardak bardak kahve tüketiyordum.
Birbirine karışan saçlarımı elimle dağıtarak düzeltirken, merdivenlerden iniyordum. Mutfaktan gelen sesler orada olduğunun işaretiydi.
Esneyerek amerikan mutfağın önüne geldiğimde onu ıslık çalarak bir şeyler hazırlarken buldum.
Kim Mingyu.
Hayatıma güneş gibi doğan adamdı.
Nasıl tanıştığımızı veya onu ne ara gördüğümü her hatırladığımda yüzümde bir gülümseme oluşuyordu. Şu anda da olduğu gibi.
Onu çalıştığım yayın evinin yakınlarında ki bir kafede görmüştüm. O zamanlar daha yeni yeni açılmaya başlayan butik kafelerden birisiydi ve içerisi sade olduğu kadar insana hitap da ediyordu.
Ancak önemli olan bu değildi.
Ilık son bahar rüzgarları yanaklarımı al al ederken yüzümü sardığım kaşkolum ile kafeden içeriye girdiğimde ilk dikkatimi o çekmişti.
Tezgahın arkasında özenle dikkatini verdiği pastayı hazırlarken, kafenin sade dekorasyonunun içinde adeta ışıl ışıl parlıyordu benim için.
Kendime gelip boş masalardan birisine oturmam kaç saniyemi ya da dakikamı almıştı bilmiyordum ancak masaya oturduğumda bile onu izlemeye devam ettiğimi çok net biliyordum.
Dirseklerine kadar sıyırdığı dik yakalı beyaz kazağı, onun üzerine geçirdiği siyah mutfak önlüğü ile oldukça sade ama şık gözüküyordu.
Kaşkolumu çıkartıp saçlarımı omzularımdan aşağıya salık bıraktığımda içime derin bir nefes çekmiştim o an.
Yazdığım hiç bir kitabın kahramanı onun kadar güzel değildi.
O gün yanıma ne almak istediğimi sormaya gelen garsona ısrarla onun yaptığı pastadan istediğimi söylemiştim.
Garson benim ısrarcı olduğumu anlamış olacak ki daha fazla direnmemiş, pastanın bir yarım saate hazır olacağını söylemişti. Ben de o yarım saat boyunca onu izleyerek pastayı bitirişini izlemiştim.
Beklentim boşa çıkmamıştı; o gün o pastayı bana o getirmişti.
"Beklettiğim için özür dilerim, hanımefendi. Afiyet olsun." dediğinde sadece "Önemli değil" diyebilmiştim.
Yakından o kadar güzeldi ki; pastayı masaya koyarken yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyi o günden sonra hiç aklımdan çıkaramamıştım.
Her gün; istisnasız onun butik kafesine uğrar, tadı damağımdan ayrılmayan frambuazlı ve damla çikolatalı pastasından alırdım.
Her gün; onun gülüşünü düşünerek yazdığım yeni kitabımın baş karakterini yaratırdım. Onu düşünmeden tek bir dakikam bile geçmiyordu.
Onu izleyişim ve kafesine gidip gelmelerim tam üç ay sürmüştü.
Bir gün garsona verdiğim frambuazlı pasta siparişi bir kez daha onunla beraber gelmişti. Ancak bu sefer pastayı masaya bıraktıktan sonra karşıma geçip oturması ile dut yemiş bülbüle dönmüştüm sanki.
Yanaklarım hafiften kızarırken yine o hayran olduğum gülüşünü yerleştirmişti yüzüne.
Bana "Merhaba," dediğinde ona kekeleyerek aynı şeyi söylemiştim. Bu ilk konuşmamız değildi, ancak son da olmamıştı.
Kendime gelerek mutfağa girmiş ve kendi halinde uğraşan Mingyu'ya, arkasından sarılmıştım.
"Günaydın," dedim usulca başımı sırtına yaslarken.
"Günaydın, gece kuşu. Sonunda uyanabildin." Gülerek ondan ayrıldığımda dilim dilim doğradığı salatıklardan birisini ağzıma atarak mutfak tezgahına oturdum.
"Gece seni rahatsız etmedim değil mi? Sessizce yanına kıvrıldım sadece." Dudak büzerek söylediğim şey üzerine yaptığı işini bırakarak tam önüme geçti.
"Merak etme, güzelim. Sen uyandırmasan bile kokun, bu işi çok iyi başarıyor."
Eğilerek yanağıma bir öpücük kondurduğunda gülerek kollarımı boynuna sardım.
Ben yazardım ama o benden daha iyi yazıyordu.
Bütün kelimelerini tek tek kalbime kazıyordu.
~❈~
*
*
*
*Selamlarrr ^-^
Seventeen IF bölümü izlerken bir anda aklına kurgu fikri gelen beatris yine iş başında dlckdpsğa
Baştan sona aşk kitabı olacak olan bu kitabı huzurunuza sunuyor ve gidiyorum yıldızlarım 💫
Umarım bu minnoş kitabı beğenir ve severek okursunuz 💕
Sizi çok seviyorum 💖
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 🥂
-Jae 🧚🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑷𝒖𝒓𝒆 𝑳𝒐𝒗𝒆 † Kim Mingyu
ФанфикSeni ilk gördüğüm de hissettiğim şeyi, her gördüğümde hissediyorum. Seni sevmek; kötü olan her şeyden soyutlanmak gibi. Gülümsemek gibi, Merhamet gibi, Saf sevgi gibi. ©beatrisJmn_2 † Kim Mingyu