*Sonunda gece bizim de kurtuluşumuz oldu! *
Geride bıraktığımız zamanlar bizim birbirimize kavuşmamız için verdiğimiz savaştı aslında. Zaman kavramıyla vermiştik savaşımızı ve zafere ulaşan biz olmuştuk.
Evet, umutsuzluğa düşmüştüm zaman zaman. Kaybettiğimi sanmıştım, zamana karşı. Ama şöyle de bir gerçek varmış ve ben ona hiç inanmamışım.
Aslında gerçek zafer, kaybettiğini sananlarınmış.
"Geç şuraya, Bahar." Mathias isimli adamın türkçe konuşması beni şaşırtmıştı doğrusu. Neyse bu benim açımdan iyiydi, en azından anlaşabilirdik.
Gösterdiği koltuğa oturduğumda o da yanıma oturup bacak bacak üstüne attı.
Gece kadar karanlık gözleriyle beni süzerken konuşmanın iyi bir fırsat olacağını düşündüm.
"Şey, Yavuz'la nasıl görüşeceğim?" adam bir süre düşünür gibi yaptı, belki de cümle kurmaya çalışıyordu sonuçta Türkçesi o kadar iyi değildi.
"O buraya gelecek." başımı olumlu anlamda salladım, midemde sayısız kelebek kanat çırpıyordu çünkü bu işin sonunda ona kavuşmak vardı. Bu ihtimal bile beni heyecanlandırmaya yetmişti doğrusu.
"Yavuz'la nereden tanışıyorsunuz?" hayır yani niye zorluyorsam, adam zaten konuşamıyor!
"Siz Türker nasıl diyor, bir dost!"
"Anladım."
"Bir ticaret işimiz olmuştu, silah!" o kelimeyi duymak bile içimi ürpertmeye yetmişti. Maalesef ki Yavuz'un işi silahtı ve ben onu içeri tıkmak için deliller arayan bir polis.
Neyse en azından bu işime yarar, Mathias Smith'le yaptığı ticaret. Bir de delil bulabilirsem Yavuz içeri girebilir.
Başıma ağrılar giriyordu. Ona kavuşmak için saatleri sayarken kendi ellerimle onu kendimden ayırmak için plan kuruyordum.
Yapmak zorundasın Bahar! Unuttun mu senin görevin bu!
Kısa süren konuşmamızın sonunda ikimizde sustuk.
İçim Yavuz'a kavuşma ümidiyle kıpır kıpırdı. 3 aylık hasretin son bulma düşüncesi bile kalbimin küt küt atmasına neden oluyordu.
Odanın içini dolduran melodi, Mathias isimli adamın telefonundan geliyordu. Oturduğu koltuktan kalkarak hızlı adımlarla odadan ayrıldı.
Aldığım nefes boğazıma düğüm olurken defalarca öksürdüm. Bir anlık yaşadığım nefes darlığına bir de mide bulantısına eklenince banyoya doğru koştum.
İçimdekileri boşaltırcasına kusarken midem neredeyse ağzıma çıkacaktı.
Aynadaki görüntüme baktığımda yüzümün kıpkırmızı olduğunu gördüm. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken yutkundum.
"Sakin ol, Bahar!"
"Sakin ol, Bahar!"
"Sakin ol, Bahar!" kendi kendime söylenerek rahatlamaya çalıştım. Sonuçta Yavuz'a kavuşacaktım değil mi? Ne olduğunun ne önemi vardı ki?
"Bahar Hanim" Mathias'ın bana seslenmesiyle yüzüme biraz su çarpıp havluyla kuruladım.
Odaya geri döndüğümde boş bir yüz ifadesiyle bana baktığını gördüm.
"Bu gece Yavuz'la buluşmak için yola çıkacağız." yüzüme yayılan gülümsemeyle birden kendimi Mathias'a sarılırken buldum.
Yaptığımın farkına vardığımda hemen geri çekildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAVBAH:İlk Aşk 2
Bí ẩn / Giật gân"Unutma, güneş her zaman yerini karanlığa bırakır." sıcak nefesini tenimde hissedebiliyordum. Güneş yavaş yavaş yerini geceye bırakırken kulağıma eğilip usul usul fısıldadı. "Güneş geceye, ben ise sana muhtaç!" YAVBAH:İlk Aşk'ın devamıdır