Haydi şimdi çok sevdiğiniz insanları düşünün. Kimler geldi aklınıza? Anneniz, babanız, kardeşiniz, en yakın arkadaşınız..? Ya da hayranlık duyduğunuz bir insan?Peki hiç düşündünüz mü, onları gerçekten sevip sevmediğinizi?
Daha da temel bir soru: Sevginin gerçek olup olmadığını düşündünüz mü hiç?Bu bölümde sevgi hakkında aklımdan bir anlığına geçen düşünceleri, kurgulanmış kısa bir diyalog şeklinde aktaracağım. Bu arada doğru ya da yanlış yok, katılıyorum ya da katılmıyorum var :) Bazen ben de katılmıyorum kendime, düşünceler çoğu zaman geçicidir çünkü.
...
"Onu seviyor musun?" dedi, şu psikologlara özgü, garip bulduğum sakinlikle.
İfadesizce suratına baktım bir süre. O da benim gibi ifadesizdi. Psikologlar yargılayıcı görünmekten korkarlardı, tebessüm eden ya da ifadesiz duran bir maske takarlardı çoğu zaman.
"Bilmem, aramızda kırılmasından korktuğumuz duvarlar var. En çok da o korkuyor. Böyle olmaya alışmışız çünkü, duvarlarımız yıkılırsa ne yapacağımızı bilememe belirsizliği korkutuyor bizi." dedim gözlerimi suratından çekip beyaz fayanslara çevirmeden önce.
" - Bir defasında bir kaza geçirmişti. Ona bir şey olacak diye çok korkmuştum, hayatımda hiç hissetmediğim bir korkuydu bu. Sence bu sevgi sayılır mı? Yoksa alışkanlık mı?" Evet, ona "Sen" diyordum.
Kadının sesi istediği şeyi duymuş gibi neşeliydi.
"Elbette, sevdiklerimizi kaybetmekten korkarız."
Nasıl bu kadar emin olabiliyordu sevgi denen şeyin varlığından? Çatılan kaşlarımı gizlemeye çalışmadan devam ettim.
"Belki de onun varlığına alıştığım ve yokluğunun getireceği belirsizlikten korktuğum için endişelenmiştim. Olamaz mı? Belki de sevgi diye bir şey hiç var olmadı, sadece alışmak diye bir şey vardı. Ve alışmak sadece zamanla orantılı bir şey değildir, bir saniye göz teması kurduğunuz birine bile alışabilirsiniz,
onu tanımasanız da sevdiğinizi sanırsınız, aslında sadece ona alışmışsınızdır. Belki de onun yokluğundan bile korkarsınız..".. İnsanlar belirsizlikten korkarlar, alıştıkları şeyler her neyse onları kaybettiklerinde de bir belirsizlik olur. Varlık yokluğa dönüşünce 'Şimdi ne olacak? Ne yapmalıyım? Onun yokluğuyla nasıl baş ederim?' soruları sarar zihnimizi. Ve bak, işte yine kendimizi ve ne yapacağımızı düşünürüz. Ona üzülmeyiz, onun yokluğuna üzülürüz. Alıştığımız bir şey eski yerinde değildir artık, o boşluğu nasıl dolduracağımızı düşünürüz. İşte o yüzden, sevginin varlığından hala şüphe ediyorum. Sevgi denen şeyin alışmaktan pek bir farkı yok benim için. "
...