Bu bölümde Kafka'nın Gregor Samsa'sı hakkında kafa yoracağız.
Ve hepimizin içindeki Gregor Samsa hakkında.Gregor Samsa'yı bilirsiniz. Bilmeyenler için çok kısa değineyim.
Kafka'nın Dönüşüm romanının ana karakteridir. Gregor Samsa, ailesine yarar sağlamak için uğraşan, iyi biri olarak tanımlanabilecek bir insandır. Bir sabah bir hamam böceği olarak uyanır. Ailesi tarafından, hatta çok sevdiği kız kardeşi tarafından bile dışlanır, istenmez. Sonrasında da tüm bu dışlanmışlık ve acının birleştiği ruh haliyle ölür.Kafka ne anlatmak istemişti? Her eserde yazarın hayatından parçalar barınır ve bu hikayede de Kafka'dan parçalar vardı. Kafka, babasının gölgesinde büyümüştü, erkek kardeşleri küçük yaşta ölmüştü ve üç kız kardeşi toplama kampında katledilmişti. Kafka'nın Gregor Samsa'sı bu baskının ve acının sonucu oluşmuş olabilir miydi? Kafka belki de bir böcek gibi hissetmişti. Böcek gibi hissetmek nasıl bir şeydi? Bu size neyi çağrıştırdı?
Hiç bir böcek gibi hissettiniz mi? Biraz düşünün. Birilerinin baskısı ve gücü altında ezilen, korkan bir böcek gibi?
Birçoğunuz buna benzer şeyler hissetmiştir. Ve eminim, herkes bir şeyin baskısının yükünü üzerinde taşımıştır. Aile baskısı, toplum baskısı... Başarılı olamama baskısı, kabul edilmeme baskısı, beklentileri karşılayamama baskısı... Tüm bunları düşünürken bile bir böcek gibi kabuğunuza çekilme ihtiyacı hissetmediniz mi?
Bizi ezen, bir böceğe çeviren sadece baskılar da değildir. Yetersizlik hissi de buna neden olur. Özgüvensizlik demeyeceğim. Sadece bazı insanlar o kadar iyidir ki yanlarında bir böcek gibi hissetmemek mümkün değildir. Onların iyiliği, başarısı, yeteneği, gösterişi altında ezilir, yetersiz hissederiz. Sahi, onlar gerçekten o kadar iyiler midir? Yoksa her şey bir aldatmaca mıdır?
Rahatlayın, hepimiz Gregor Samsa'yız. Kimse, ama hiçkimse göründüğü kadar iyi değil. Hepimizin böcek olduğu zamanlar oldu; devlet yöneticilerinin, şirketinizin patronunun, okulunuzdaki en saygıdeğer öğretmenin, en başarılı arkadaşınızın, gözünüzde çok büyüttüğünüz o insanın bile.
Öyleyse neden değişmiyor bu düzen? Çünkü dürüst değiliz. Hiçbirimiz, yeterince dürüst olmadık. Bir böcek olmayı seviyoruz belki de, kabuğumuzda saklanıyoruz. Birbirimize söyleyebilseydik; "Ben senin kadar iyi değilim, ama benim de iyi olduğum yanlarım var." diyebilseydik. Ya da "Ben bu olmak istemiyorum, kendi hikayemi kendim yazacağım." , "Tüm bu baskıları reddediyorum, kalıplara girmeyeceğim!", "Farklı olman sorun değil, sen de değerlisin, hepimiz değerliyiz.", "Kendimi seviyorum, seni seviyorum. Hepimiz gerçekliğimizle çok güzeliz."... diyebilseydik. Tüm bunları diyebilseydik, hissedebilseydik içimizdeki böcek bizi terk eder miydi? Muhtemelen. Baskılar, korkular ve yetersizlikler o böceğin zırhıydı, onlar olmadığında böcek de yok oluyordu. Ki o saydığım üç şey aslında aynı şeydi.
Hepimiz böcek olduk. Olmaya da devam ediyoruz. Ama artık bu durumu herkesin yaşadığının farkındayız, yalnız olmadığımızı biliyoruz. Sen, sevgili okur, kendin olmaktan korkma. Dürüst ol, sorun değil. Kimse kabul etmezse ben kabul edeceğim seni, bizim gibi zaman zaman böcek olduğunu fark edenler kabul edecek. Kendin olabildiğinde senin varlığında hüküm süren böcek geri çekilmeye başlayacak, yavaş yavaş sen açığa çıkacaksın. Gerçek kendini bulacaksın.
Hepimizin içinde bir Gregor Samsa var. Baskı gören, dışlanan, acı çeken bir Gregor Samsa. Ve umarım hepimiz Gregor Samsa'nın insan yüzünü yaşatabilir, bir sabah insan bedenimizi ele geçirmiş bir hamam böceği olarak uyanmayız!
Siz ne düşünüyorsunuz, açıkça söyleyin lütfen. Kimse sizi yargılamayacak.