●6●

2.6K 154 24
                                    

Yılmaz'ın odadan çıkıp gidişini izledim. İçimdem zerre yardım etmek gelmese de kendimi buna mecbur hissediyordum.
Neden?
Yüzüme gelen perçemlerimi elimin tersiyle geriye ittim. Odadan başımı çıkarıp Azer'in odasının kapısına baktım. Kapısı kapalıydı, altından herhangi bir ışık süzmesi görmediğimden ışığının da kapalı olduğunu varsaydım. Aklıma yarasının derin olabileceği ve belkide şuan kan kaybından bilincinin yerinde olamayabileceği gelince tamamen çıktım odadan. Merdivenlerden bana doğru gelen Yılmaz'ı yeni fark ediyor olmam ne kadar garipti. Bu kadar mı endişeliydim Azer için. Şimdi ne yapacağımızı az çok tahmin edebiliyordum ama sabahına bu durumu Fadik Teyze'ye nasıl açıklayacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu. Elbisemin kısa oluşundan olsa gerek bacaklarımın arasından tüm bedenimi soğuk rüzgarlar esir almıştı. Ellerim her zamanki halini almış soğukluğunu korumuştu. Yılmaz elindeki ilk yardım kutusunu elime tutuşturunca neye uğradığımı şaşırdım. Göğüsümden bastırdığı için iki adım geriye sendelemiştim. Bu hareketi yüzünden elimdeki kutuyu ona verebilir, kendi başının çaresine bakmasını söyleyebilirdim. Gözlerim öfkeyle açılmışken elini fark ettim. Hala kanıyor muydu onu bilmiyorum ama gömleğinin ucu artık beyazlığını yitirmişti.
Yutkundum.

"Şimdi sen al bunu, işini şuanlık görür. İçindekileri kullanmayı biliyor musun?"

Başımı 'evet' anlamında salladım. Evden gizlice kaçıp bizim hastanemizde çalışan hemşirelerden öğrendiklerim geldi aklıma. Yüzüne bir türlü odaklanamıyor, gözlerim sürekli elindeki yaraya kayıp duruyordu.

"Tamam o zaman. He şey..  merak etme ben hallederim."

Arkamı döndüğümde omzumdan tutup gitmemi engelledi. Hadi ama abin içeride belki şuan ölüyor sen napıyorsun Yılmaz. Omuzlarımdaki eline baktım dik dik. Ciddi manada sinirlerim zıplıyordu. Bu hareketimle elini geri çekti. Benden korkuyor mu yoksa çekiniyor mu çözemedim.

"Karaca sağ ol. Bunca yaşanandan sonra herkes yapmaz."

Ah harika(!)
Demek Azer yediği haltı bide pişkin pişkin kardeşine mi anlatmıştı yani. İçimden ilk yardım kutusunu yere fırlatıp kaldığım odaya kapanmak gelmişti yeniden. Böyle bir adam için endişelendiğime inanamıyordum. Gözlerimi kapattım birkaç saniye. Bu anı yapışımı hayal ettim. Yılmaz'ın yüz ifadesinin aldığı hal komik gelmişti.
Güldüm,içimden.
Yılmaz yüzüme alık alık bakmaya devam ederken bende arkamı döndüm. Benim kaldığım oda ve Azer'in odasının arasındaki mesafe ne kadar çok gelmişti. Daha yakın olduğunu düşünmüştüm oysaki. Yavaşça kapının kolunu indirdim. Tam tahmin ettiğim gibi ışık kapalıydı. Sadece başucu lambası sayesinde odayı loş bir ışık dolduruyordu. Azer inleyerek üzerindeki gömleği çıkarmaya çabalıyordu. Acı çekişini duymanın ve bilmenin yüreğinimi ne kadar hafiflettiğini hissettim. Ölsündü, umrumda değildi. Zaten bu denli kötü bir adamın yaşamamalıydı diye düşündüm.
Ve bir acı inleyiş daha..
Gülümsedim. Yılmaz bu denli yalvaran gözlerle bakmasaydı gelmezdim bile. Belkide sadece Fadik Teyze için yapıyorumdur. Bunu daha sonra düşünebilirdim. Kafamı sallayıp yüzümdeki sırıtılışı sildim. Yeniden ciddi bir ifadeyle karşıya baktığımda Azer'in beni fark edemeyişini garipsemedim. Çok acı çekiyor olmalıydı. Elimdeki ilk yardım kutusunu havaya kaldırıp salladım. Azer tamamen üstsüz bir şekilde arkasını döndüğünde ifademi korudum. Ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı, aniden yüzünü buruşturdu ve elini göğüs kafesinin hemen altındaki boşluğa yerleştirdi. Yüzü ışığı bulduğunda parladı, muhtemelen terlemişti.

"Ne var ne istiyorsun?"

"Birşey istediğim yok. Yaran varmış Yılmaz söyledi, yardım etmem için.
Çenemi sıktım.
"Sana."

"Yardım falan istediğim yok."

"İyi bende meraklın değilim zaten. Ne halin varsa gör."

Çenemi sıkarak söylediklerimle birlikte hızla kapıya adımladım. Bu adam asla merhameti hak etmiyordu. Kapıyı açıp ilk adımı atmamla duyduğum ses beni gülümsetti.

ÂŞEKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin