Part 6: Threat

22.3K 2.5K 4.9K
                                    

[BTS - The Truth Untold]

Fazla arayı uzatmadan, yeni bir bölümle geldim. Umarım, bu bölüm de kalbinize tıpkı diğerleri gibi işler.

Sizden bir ricam var.

Taehyung'a kızmayın.
Ya da Jungkook'a.

Çünkü onların bir insan olduğunu unutmanızı istemiyorum. İkisinin de bu kitapta farklı karakterleri var. Sevgilerini gösterme şekilleri çok farklı, aynı zamanda yaşam şartları da.

Taehyung içindeki duyguları dışına fazla vuramayıp, her daim mantıklı düşünen bir yapıya sahipken, Jungkook tam tersi olarak duygularını kolayca belli edebilen ve kalbiyle düşünen bir çocuk.

Yani, ikisi de farklı karakterlere sahipken, birinin diğeri gibi düşünmesini beklemeyin.

Evet, Taehyung Jungkook'u çokça kez kırdı, kırmaya da devam edecek.

Ancak, bu demek değildir ki Taehyung Kuzeylisine değer vermiyor.

İnanın, Taehyung'un içinde size yansıttığımdan çok daha fazlası yatıyor. Bunu zamanı geldiğinde gün yüzüne çıkaracağım.

Siz yalnızca rahatça bölümleri okuyun ve içinizde Taehyung'a karşı bir önyargı beslemeyin.

Her an her şey olabilir.

Kitapta ummadığınız birisi her şeyi berbat edebilir ya da en çok berbat edeceğini düşündüğünüz kişi her şeyi düzeltebilir.

Ben çelişkileri seven bir insanım.

Lakin buna rağmen, asla ama asla Taehyung ya da Jungkook'un birbirine karşı ihanet etmesine izin vermem.

Onların aşkı hep saf kalacak. Bu konuda içiniz rahat olsun.

Sizi seviyorum, güzel okumalar.










| TEHDİT



Sabahın verdiği uykulu halimle soğuk suyla elimi ve yüzümü yıkarken, gergin bir şekilde derin nefes almış ve başımı tavana kaldırıp, enseme soğuk su değdirmiştim. Üzerimde olan bunca sorumluluk yetmiyormuş gibi, dün gece Jungkook ile beni gören sınır komutanını henüz konuşmak için yakalayamamış, üstüne üstlük o anda beni gördüğünde pişkince sırıtmasına olanak sağlamıştım. Sabahın ilk saatlerinde erkenden kalkmış ve stresten dolayı düzgün uyku çekememiş, yorgun gözlerimi aynadaki dağılmış görüntüme çevirmiştim. Parmaklarım yavaşça dağılmış koyu kahve saçlarımı buldu. Onları karıştırdım ve şekil vermeye çalıştım. Lakin inat etmişçesine, hiçbir şekilde düzelmemeleri daha çok sinirimi bozmuştu ve iki elimi sertçe lavabonun kenarlarına yaslayıp başımı aşağı eğip kendime gelmeye çalışmıştım. Sakinleşmeye çalışırken kapının açılmasıyla birlikte, kapıdan içeri girmekte olan sınır komutanıyla göz göze geldim. Sağ dudağı ona yandan ve sert bir şekilde bakışımla kenara kıvrıldı ve hiçbir şey demeden gülerek yanımdaki lavabonun karşısına geçti.

Islık çalarak özenle giydiği askeri kıyafetini düzeltirken, bir yandan siyah saçlarına şekil veriyordu. Anlına düşen jölelenmiş tutamı geriye iterken, ondan bir an bile ayırmadığım sert bakışlarımı aynadan bana bakarak karşıladı. Kollarımı lavabonun kenarından çekip, dik bir konumda durup aynadan ona bakmaya devam ettiğimde ıslığını bitirip, benden de bakışlarını çekip saçlarını düzeltmeye devam etti. "Günaydın, Binbaşı Kim. Bugün yeni hemşireler gelecekmiş diye duydum. Onlar için bakımlı olmalıyız." Diye keyifli bir şekilde mırıldanırken, bir anda saçlarını düzelten parmaklarını yavaşlatıp, sahte bir mahcubiyetle bana döndü. "Ah, üzgünüm. Kadınlar pek senlik değil sanırım, unutmuşum." Diyerek tek elini omzuma koydu ve destek verircesine sıktı. Gözlerim ilk önce omzuma koyduğu eline kaydı, daha sonra kararan ve sinirden seyiren bakışlarım yüzünü bulduğunda bir süre duraksayıp, daha sonra elinde koz bulunduğu için olduğunu düşündüğüm bir rahatlıkla ellerini çekti.

FROM SOLDIER | kth, jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin