[Elvis Presley - It's Now Or Never]
Bölüm şarkısı, bölümün içerisinde kullanılacak. Bu yüzden şarkı başladığında, açabilirsiniz.
Artık daha fazla ara vermeden iki günde bir yazmak istiyorum.
Ama bir yandan da kitap bitecek ve yapayalnız kalacağım korkusu var. Yazmaya doyamadığım için, çekiniyorum.
Bölümde +18 sahneler bulunuyor, lütfen rahatsız oluyorsanız o kısmı geçin.
Yine de, hepinize iyi okumalar.
Özlemenize dayanamam.
Sizi seviyorum.
| ADRENALİN
Yeni uyanmanın verdiği yorgunluğunu üzerimden henüz atmaya başlamışken, uzun parmaklarım ustalıkla domatesleri doğruyor ve dudaklarım da bıçağın her bir tahtaya vuruş sesiyle ıslıkla onlara eşlik ediyordu. Dalgın bir şekilde, oynatılan plaktaki şarkıya eşlik ediyor ve dün gece yorgun bir şekilde kollarımda uyuyan küçüğüm için güzel şeyler hazırlayacak olmanın heyecanıyla tamamen işime odaklanıyordum. Bu sabah, gökyüzündeki güneş bambaşka açmıştı sanki. Yahut, evime güneşlerin en güzeli girmişti, bilmiyordum. İrislerinde galaksiyi saklayan çocuğun, aynı zamanda uyandığımda yüzüyle ruhumu aydınlatması, onun daha önce kimseye yakıştıramadığım bu kutsal sıfatlara sığmasını sağlıyordu. Kimseyi onun olduğu gibi güneş yerine koymamıştım, ya da daha önce yanında uyandığım kimsenin yüzünü görüp, nefes alışını hissedip kendimi huzurlu hissetmemiştim. Daha önce evimde kimseye kahvaltı da hazırlamamıştım. Lakin şimdi, tüm bunları Jungkook için yapabilmek, dünyanın en güzel işiymiş ve ben bunu çoktandır kaçırmışım gibi hissettiriyordu.
Parmaklarımla ustalıkla bıçak yardımıyla domatesleri kestikten sonra, yavaşça onları bir tabağa yerleştirdim ve fransaya gittiğimde tarifini aldığım pankekleri, son kez tavadan alıp diğer yaptığım pankeklerin üzerine yerleştirdim. Yemek yapmayı fazlasıyla seven bir adamdım ve damak zevkim her daim diğer insanlardan daha ileride olmuştu. Her şeyi beğenmiyor ve fazla baharatlı şeyleri arkadaşlarımın aksine sevmiyordum. Sade ve damakta kalan tatlar tercihimdi. Şimdi ise, sevdiğim lezzetleri, kendi ellerimle küçüğüme yapmak, inanılmaz gururlu hissettiriyordu. Yemekleri yediği anda, hatta belki de yatağında kokusunu aldığı anda yüzünün nasıl güzel bir gülümsemeyle kaplanacağını hayal edebiliyordum. İşte bu yüzden, plakta çalan şarkıyı tekrar ederken, dudaklarımdan ufak bir gülümseme kaçmasını engelleyememiştim.
Gülümsemesi için tüm hayatımı feda etmeye hazırdım. Hayatıma öyle bir anda girmiş ve beni bu hissizliğimden öyle güzelliklerle kurtarmıştı ki, kendimi onun için bir şeyler yapmaktan alıkoyamıyordum. Bundan daha öncesinde olduğum adamı hatırladığımda, neden ona bu kadar bağlandığımı ve onu gördüğüm anda neden tüm duygularımın savunmasızca ruhuna teslim olduğunu açıklayabilecek duruma geliyordum. Ona bağlanışımın kaçıncı günüydü bilmiyordum, lakin bildiğim bir şey vardı, beni bulunduğum bu dipsiz kuyudan, soradan hayatımdan, karşıma ilk çıktığı anda kurtarmıştı. Ve ben o günden bu yana en çok da bu yüzden, yalnızca onun adını dudaklarımda sayıklıyordum, yalnızca onu bu kadar önemsiyor ve tüm sertliğimi, zarif bedenine baktığım anda kaybedip şefkatle kavruluyordum. Binbaşıyken aldığım eğitimden sonra, düşmanlarıma merhamet etmemek adına kendime yemin etmiş olsam dahi, Jungkook'u ilk anımdan bu yana asla sıradan bir düşman olarak görmediğim barizdi. Başından bu yana, onu hiçbir zaman düşmanım olarak kabul edememiştim. Her daim boş yeminler eden dudaklarım bunu söylemeye çalışsa da, onun düşmanım olduğu gerçeğini kalbim asla kabullenememişti. Ta ki, aslında onun benim için yalnızca Jungkook olduğunu kabul edene kadar, bu acıyla yanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FROM SOLDIER | kth, jjk
Fanfictionbinbaşı taehyung, kuzey koreli düşman asker jeon'a aşık oldu. "Beni ilk gördüğün andan sonra, sen de benim gibi, hiç farklı şartlarda tanışmayı hayal ettin mi?" Diye fısıldamaya devam ettiğinde, artık bütün kontrolümü kaybetmiştim. Dudakları daha fa...