Bölüm 1: Ölüm Döşeği

18 0 1
                                    

"Derin nefes al, bir iki üç... Şimdi yavaşça ver, çok güzel, tekrar, bir iki üç...". Anneannemin hırıltılı nefesini dinliyorum. O kadar zaman geçmesine rağmen hala umutla ışıldayan gözlerine bakıyorum. Bu çok saçma, gerçekten, anlamsız! Onu böyle görmek istemiyorum ama elimden bir şey gelmiyor.
Bugün dayımlar, teyzemler, hepimiz anneannemin evine geldik. Bu galiba o ölmeden önce yapacağımız son buluşmamızmış. Büyük salonu garip bir sessizlik bürümüş, yalnızca Gül teyzemin burnunu çekişi ve anneannemin yaşlı nefesi sessizliği kırıyor. Ne tuhaf! Artık bu saçmalığa katlanamam! Hızla yerimden kalktım ve mutfağa ilerledim. Ocağı biri açık unutmuş. Hayır anlamıyorum, evi falan yakmak istiyorlarsa bunun daha kolay yolu var!
Bahçeye çıkıp hava alsam iyi olur. Ayy güneş benden ne istiyorsun acaba?! Her şeyin nesi var?!

"Mualla? İyi misin?".
"Bilmem, sen iyi misin?".
"Daha iyiyim, bana yardım eder misin diye soracaktım?"
"Hayrola, ne yardımı anne?"
"Şey, ev biraz tozlanmışta, biraz temizlesek nasıl olur dedim, anneannen evinin temiz olmasını sever, hem belki...".
"Tamam anne.". Annem yine ağlıyor, artık dayanamıyorum. Üst kat, evet, üst katta yalnız kalabilirim. Tekrar mutfağa girdiğimde dayımla çarpıştık. Gözleri sulanmış. Hızla üst kata kaçtım. Anneannemin çalışma odası dar koridorun en sonunda, beni orda bulamazlar.
Bu kapıyı çok seviyorum. Koyu kahverengi, kolu yeşil... Bu odaya en son dört yıl önce, dedem vefat ettiğinde gelmiştim. Yine herkes salya sümük... Neyse...
Uf içerisine ne olmuş böyle! Annem doğru söylüyor, anneannem burayı görse çıldırırdı! Yeşil gözlerini kocaman açıp "Vay başıma gelenler, ne hale gelmiş burası böyle" diye çığlık atardı. Maazallah kadının kalbine mi insin! Hemen başlayalım bakalım, önce pencereyi açayım.

***

Bu odaya neden geldiğimi gayet iyi biliyorum. Çünkü ben anılara saklanmayı seçiyorum. Kafamın içindeki küçük dünyam artık bana yetmediğinde yaptığım bir şeyler olmalıydı, işte bu yüzden ilk satırlarımı burda, bu odada yazdım. Kimse görmeden saklaya saklaya..
Pek fazla arkadaş edinmedim, ne küçükken ne de yetişkinken. İnsanlara anlam veremediğimde kaçtım. Bunu kimsenin bilmesine izin vermedim, hep yalnız olmak istedim, aslında kendimi anlatmaktan yana hiçbir çekincem yoktu, ne yazık ki bir diğerleri benim ne düşündüğümü önemseyecek kadar müsait değillermiş. Canları sağ olsun! Ben görünmezliği gayet iyi başarıyorum ya da ben öyle zannededurayım anneannem beni hep görüyormuş. Uzaktan uzağa beni takip eder konuşmamı dinlermiş.

Henüz yedi yaşlarındaydım. O hafta sonu anneannemde kalmaya gelmiştik. Burayı hep çok sevdim. Kapıdan girince ilk aldığım koku patates kızartmasının kokusuydu. Hiç unutmam. Koşup anneannemin boynuna sarılıp "Ben geldiiiim!" demeyi çok severdim. "Oyy benim kuzum, hoşgelmişsin." derdi. Neyse, hep beraber yemek yedik. En son masada baş başa kaldık. Elimi sıkıca tutup "Seni çok seviyorum ve seninle gurur duyuyorum." demişti. Yani o anda bana çok saçma gelmişti, durduk yere neden bana bunu söylemişti ki?

Offf, bir şeyleri hatırlamak istemiyorum! Bu kitapların burda ne işi var hem!? Şuna bak, tüm oda ne hale gelmiş? Önce şunları bir toplayım. Eski romanlar, araştırma kitapları, birkaç albüm... Bir dakika, bunu hatırlıyorum bak, bizim albümümüz! Ay ne gülmüştük, şuna bak ne çirkin çıkmışım, ıyy. Anneme bak, ne güzel öyle, gencecik, güçlü... Ha abim, iki kulak yapmasa olmaz zaten, hep benim güzelim pozlarımı bozuyor, gıcık şey! Anneannem... Bu kağıt ne acaba?

18/03/1970

Mualla,

Halini hatrınızı sorup, iyi olmanızı ümit ederim. Nasılsınız? Aileniz iyidir umarım, hepsine selam ederim. Ben gayet iyiyim. Alayda kendime iyi bir yer buldum. Bir sıkıntım yok Allah'a şükür, ama siz hep aklımdasınız. Burası biraz sıcak sadece, Manisa nemli yermiş bizim memlekete hiç benzemiyor. Geçen gün iznimde denize gittik, öyle güzeldi ki. Seni denize götürmek isterim. Çok özledim Mualla, ama teskereye az kaldı. Meraklanmayınız. Kendinize dikkat ediniz. Allah'a emanet olun.

Yok DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin