"Bilirsin benim ağızım iyi laf yapmaz. Tek söylemek istediğim, seni çok seviyorum ve seninle geçirdiğim her an dünyanın en mutlu insanı oluyorum."
Gözlerim mutluluk gözyaşlarıyla dolup taştığı sırada Deni ceketinin ceplerini yoklamaya başladı. Ne yapacağını sormak üzereyken derin ve heyecanlı bir nefes aldığını fark edip sessizliğimi korudum. Sanırım konuşması henüz bitmemişti.
"Bu mutluluğumuzu yüzükle..." Artık elleri daha hızlı yokluyordu ceplerini. Gözlerine düşen paniği yakaladığım sırada bir küfür savurdu. "...bir dakika, yüzük yok!"
Yüzük kelimesini duyduğum anda zar zor bastırdığım göz yaşlarım hızla akmaya devam etti. Bir yandan da onun bu tanıdık şaşkın hallerini gizleyemediğim koca bir gülümsemeyle izliyordum.
"Hadi ama yüzüğüm nerede?" dedim kıkırdayarak. Bana endişe içinde baktı. "Daha bir dakika önce ceketimin cebindeydi. Nereye gitmiş olabilir ki?" Sözleri biter bitmez pantalonunun arka cebine attığı eliyle öylece kaldı. "Ah," dedi derin bir nefes vererek. "İşte burada."
Kocaman bir gülümsemeyle küçük lacivert kutunun kapağını açtı. "Hadi, devam et." dedim sabırsız bir sesle.
Heyecandan kutuyu tutan parmakları titriyordu. Yüzüme şaşkın şaşkın baktı. "Ha?"
Onu teşvik edercesine, "Yüzüğü kaybettiğin kısma kadar olan süreçte harikaydın." dedim. "Şimdi kaldığın yerden devam et."
Bir süre düşündükten sonra nihayet hatırladığını belirten bir mırıltı çıktı dudaklarından. Beceriksizce tek dizini yere koyup heyecanla boğazını temizledi.
"Benimle evlensene?"
Bir kez daha gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Sıcak damlalar yanaklarımı ıslatırken, ben bir kan emiciyim diye düşündüm. Kalbim yok ki benim.
Fakat Deni, sen benim olmayan kalbimi hissetme sebebimsin.
"Hadi ama kalbim yerinden çıkacak, cevap ver!"
Deni'nin bir çocuk gibi yerinde duramayan halini o an fark ettim. Daha fazla bekletmeden çılgınlar gibi bağırdım.
"Evet! Evet, Dani! Sonsuza kadar evet!!"
Titreyen elleri yüzünden yüzüğü parmağıma zar zor geçirdi. Ayağa kalkıp gözyaşlarımı sildiğinde ellerinin buz gibi olduğunu hissettim. "Seni seviyorum güzelim."
Dudaklarımız buluştu, gözlerim hızla kapandı, keşke zaman dursaydı.
_________
"Günaydın güzelim."
Deni'nin sesiyle gözlerimi zar zor açmaya çalıştım. Fakat o benim aksime oldukça enerjik görünüyordu.
"Hadi uyan karıcım." dedi mutlulukla.
Gözlerimi ovalarken gülümseyerek esnedim. "Sabah sabah bu ne güzel sözler Deni Bey."
"Her zaman duyamazsın. Kıymetini bil."
İkimizde bunun doğru olmadığını biliyorduk. Eğilip burnuma minik bir öpücük kondururken ekledi. "Dün gece harikaydın." Omuzuna vurarak kendimden uzaklaştırdım. Utançtan ellerim yüzüme kapanmıştı bile.
Hatırlatmak zorunda mıydı!?
Beni utandırmaktan zevk aldığını çok iyi bildiğim için daha fazla alay etmeyip gülmekle yetinmesine şaşırdım. Yataktan kalktığını işaret eden seslerle parmaklarımı hafifçe ayırıp baktığımda üzerini giyindiğini gördüm.
"Bence beni sinirlendirmemeye dikkat etmelisin." dedim tatlılıkla. "Sonuçta tek bir ısırıkla tüm kanını emebilirim."
Kahkaha attı. "Beni bu sözlerle kandıramazsın." Sonra yastıkların arasında kaybolmuş halimi kınarcasına süzdü. "Bu kadar tembel olacağın aklımın ucundan geçmezdi. Hayır yani bir de vampirsin sözde."
_________
"Olivya, ailen düğünümüze gelecek mi?"
Masada duran bardağı elime alıp bir yudum kan içtim. "Ailem yok," dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. "Bir daha onlarla ilgili bir şey sorma olur mu?" Bardağı tekrar dudaklarıma götürdüm. "Özür dilerim güzelim, ama en mutlu gününde yanında olsun istersin diye düşünmüştüm." Gözlerimin içine umutla bakıyordu, onları tanımak istiyordu biliyordum ama ben onların Deni'yi tanımalarını istemiyordum. Ayrıca Deni'yi tanırlarsa olacakları düşünmek bile istemiyorum.
Deni'nin bana hâlâ umutla baktığını görünce bardağı yavaşça masaya koydum. "Lütfen ısrar etme." dedim yalvaran gözlerle. Fakat bu konuyu uzatacağını belirten bir bakış attı. O an ani bir kararla masadan kalktım. "Biraz hava almak istiyorum, belki avlanırım." dedim çabucak.
"Ama Oli-" Sözünü kestim. "Lütfen." Sesimin biraz fazla sert çıkmasını umursamamaya çakışarak hızla kapıya yöneldim.
_________
Sekiz saattir ormanda olduğumu fark edince hızla oturduğum kayadan kalktım. Deni merak etmiştir kesin. Eve doğru yönelip hızla koşmaya başladığımda saniyeler içerisinde kapıya varmıştım. Kapıyı tıklattım ama hiçbir ses gelmedi. Belki duymamıştır diye bu sefer de zile bastım. Fakat ne bir seslenme ne de yaklaşan ayak sesleri vardı. "Deni! Orada mısın?" Hâlâ cevap yoktu.
Sonunda paspasın altına koyduğumuz yedek anahtarı almayı akıl edebilip içeri daldım. "Deni nerdesin?"
Ceketimi askıya asarken belki de bir yere gitmiştir diye düşündüm. Sonuçta sekiz saattir ortalıkta olmayan bendim. Endişelenmeye başladığımı hissettiğim an kendime kızdım. Ben eve daha yeni geldiğim halde korkmuştum, kim bilir o saatlerdir benden haber alamayınca neler hissetmişti.
Mutfaktan çıkıp üzerimi değiştirmek için merdivenlere yöneldim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde yerde kanlar içinde yatan Deni'yi gördüm. Etrafı kan gölü olmuştu!
"Deni," dedim fısıltıyla. Benim Deni'm kanlar içinde öylece yerde cansız yatıyordu!
Elimle ağzımı kapattığımda gözlerimden yaşlar akıyordu. Ayaklarım beni daha fazla taşıyamayınca yere yığıldım. Ölmüştü. Ölmüştü! Deni ölmüştü!!
Avazım çıktığı kadar bağırdım. "Hayır! Hayır ölmedin biliyorum Dani, biliyorum beni bırakıp gitmedin! Kalk!! Ayağa kalk!"
Sürünerek yanına gittim. Başını elerimin arasına aldığımda hıçkırıklarımın arasından zar zor döküldü kelimeler. "Kalk Deni. Bak üstün kirlenmiş, sen sevmesin ki böyle şeyleri. Hadi kalk, bak söz veriyorum. Sana söz bir daha sana haber vermeden hiç..." Hıçkırıklarımı zorlukla bastırdım. "Hiçbir yere gitmeyeceğim. Ne olur kalk, ne olur. Lütfen." diye yalvardım ama kalkmıyordu! Ağızından kanlar süzülürken öylece tavanı izliyordu!
Kanla kaplanan gömleğine baktım. Bembeyaz gömleği şimdi kıpkırmızı olmuştu!
Gülmüyordu, öpmüyordu, saçlarımın kokusunu içine çekmiyordu, benimle dalga geçmiyordu! Yapmıyordu. Hiçbir şey yapmıyordu! Öylece duruyordu.
Kanla kaplanmış yüzüne bakarken artık hıçkırmaktan ve çığlık atmaktan boğazımın yandığını hissettim. "Özür dilerim," dedim pişmanlıkla. "Böyle olacağını bilsem asla gitmezdim. Seni yalnız bırakmazdım." Titreyen sesimle son kez yalvardım Deni'ye, "Hadi kalk, lütfen. Yalvarırım kalk Deni. Sensiz yapamam. Yaşayamam. Kalk!"
Hıçkırıklarıma cevap vermiyordu. Beni duymuyordu! Ama oyunbozanlık yapıyordu. Hep o uyandırırdı beni. Şimdi ben kaldırmaya çalışıyordum onu. Ama uyanmıyordu ki...benim bir şeyler yapmam lazımdı. Onu uyandırmam gerekiyordu.
Böyle olmaz, gidemez, bırakamaz beni. Böyle olmaz!
BU YAZDIĞIM İLK HİKAYEM. HEPİNİZİN OY VE YORUMLARINA İHTİYACIM VAR. UMARIM BU YOLCULUKTA HEP BENİMLE BERABER OLURSUNUZ. DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE!💜
{2.Bölüm yayımda lütfen bir göz atarmısınız °♡°}
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜRLÜ
VampireBir ölümsüzün hikayesine tanık olmak isteyenler Okuyun ve bu macerada sizde yerinizi alın