3 'Korkutmak

35 7 2
                                    


  Okula yeni gelişimizin ardından hızla yerime oturdum. Çünkü ders başlamıştı. Hoca ile birlikte içeri girmiştik. Girmiştik diyorum, birlikte girmeyedebilirdik ama sonunda Seok Jin'e 3 saat yalakalık, yemek ve hizmet ettikten sonra barışmıştı. Hemde Taehyung'a trip atmamış gün boyu beni çalıştırmışlardı.

  Sonuç olarak, Seok Jin ilk başta küsse de aslında Namjoon ile uğraştığım için bana ders vermek amacıyla yaptığını öğrendim. Ve son olarak, ikisinin iddiaya girmiş olduğunu  öğrendim. Tabi kazanan Seok Jin'in, Namjoon'a dediği şey ise beni 2 hafta boyunca uyandırmasıydı. Pek bir fark olmamıştı.

Pardon olmuştu. Yeni bir düşman kazanmıştım.

"Günaydın düşmanım. Nasıl gidiyor?" Alayla sorduğu sorusuna dünden kalma sinirle cevap verdim.

"Kes sesini." Göz devirip çantamdan kitapları çıkardım. Dersi dinlemeyi amaçlarken dikkatimi dağıtmaya başladı.

"Vay, demek ders dinleyeceksin. Sana dün ne yaptığımı anlatsam beni de dinler misin? Çok güleceksin. Lavaboda düştüğüm halime güldüğünden de çok."

"Ya sussana." Diye tıslayıp Seok Jin'e doğru dönerek ders dinledim.

"Ne oldu Hyeri?"

"Hiç bir şey." Cevap vermeyip dersi dinlemeye başladı.

Uzun dersten sonra zil çaldığında sonunda rahatlamıştım. Hoseok'a döndüm.

"Ne var Hoseok? Neymiş komik olan?" Yine sinirle tısladım ama alayca cevap verdi.

"Anlatacağım zaman dinleseydin. Şimdi anlatamam." Artistik şekilde ceketini düzeltip sınıftan çıktı. Olduğum yerde kalırken Seok Jin'in soru soran gözlerine baktım.

"Ben gidiyorum." Arkamdan bağırmasını duymamazlıktan gelip bende sınıftan çıktım ve Hoseok'un peşinden gitmeye başladım. Hoseok aşağı merdivenden indiğini gördüm. Aşağı merdiven mi? Zaten zemin kattaydık, şimdi de en alt kata iniyordu. Tereddüt edip dursam da yavaşça adımımı basamağa attım. Ne işi olabilirdi ki en alt katta? Ve okulu bilmiyorken.

'Ama dibe gitmesi için okulu bilemesine gerek yoktu ki. İsteyen herkes ya en üst kata ya da en alt kata giderdi işini görmek için.' Aklım fesat şeylere giderken bir kaç basamak daha karanlığa doğru indim.. En sonunda sert zemine ayak bastığımda her yer karanlıktı.

  Hoseok nereye gitmiş olabilirdi bu karanlıkta? Ağzımı açıp seslenecekken vazgeçtim. Onu takip ettiğimi fark etmesini istemiyordum. Geri dönüp merdivene ayak bastığım sırada beni heyecandan öldürecek bir şey oldu.

"Psst." Karanlığa doğru döndüm. Hayır sadece kulak yansımasıydı. (Böyle bir şeyin olduğundan emin bile değildim.)

Bir basamak daha çıktığım da damla sesleri gelmeye başladı. Ayy! Çok merak ediyorum! Sonra adım sesleri geldi.
Bir kaç saniye boyunca olduğum yerde kala kalmıştım. Heykel tipimi bozarak ve içimden geçen sesleri susturdum ve karanlığa ilerledim. Tanrım beni koru. Yemek yapmayı öğrenmek istiyorum.

  Elimi sürte sürte ilerlediğim duvarın sonuna geldiğimde karşı duvarı yokladım. Elim yumuşak bir şeye değince ne olduğunu anlamaya çalışarak daha da dokumaya başladım. Güzel bir koku geliyordu. Ne güzel kokuyordu böyle? İyice yaklaşınca birden karanlıkta beyaz ışık Hoseok'un yüzünde belirdi. HOSEOK!

Anında çığlık attım. TANRIM ÖLDÜYSEM YEMİN EDERİM Kİ JİMİN'DEN ÖZÜR DİLEMEM GEREK. DÜN ONUN EŞOFMANINI BEYAZLARLA YIKADIM!

"Hey sus Hyeri! Hyeri!" Ağzımı kapatmaya çalışan ellerle beynim uyuşmaya başlamıştı.

Sekiz' İNCİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin