Angst, Jenmin (dikkat biraz uzun bir oneshot)
♧
14 Ocak 2020
Cumartesi, 14.36Genç kadın üzerinde çiçekli önlüğüyle, fırında pişmek üzere olan keki için sos hazırlıyordu. Narin sesiyle şarkı mırıldanıyor, arada sırada bedenini kıvırarak şarkıya ayak uyduruyordu.
Kahve saçları önüne düşmesin diye taktığı turuncu bandanası, önlüğünün altındaki kot pantolonu ve beyaz croptop üstüyle bahar aylarına uyan bir havası vardı. Yeni açmış bir çiçeği andırıyordu. Gerçi, Jennie her zaman çiçek gibi görünürdü, bu yüzden nişanlısı Jimin ona çiçeğim derdi ya.
Mutfağın boydan camlarından içeri güneş sızıyor, açık kapıdan içeriye kuşların ötüşü geliyordu. İnsanın içine huzur veren bir ortam hakimdi. Eğer Park Jimin şu an burada olsaydı, nişanlısının beline sarılarak onun şarkısına eşlik ederdi.
Hazırladığı sosu kek piştikten sonra üstüne dökmek için bir kenara bırakıp tezgahta biriken kirlileri bulaşık makinasına dizmeye başladı. O sırada hareketleri kısa bir anlığına duyduğu zil sesiyle durmuştu. Nişanlısının gelmediğini biliyordu, Jimin bu saatlerde eve gelmezdi.
Elindeki tabağı makinaya yerleştirdikten sonra hızlıca önlüğünden kurtulup ellerini yıkadı, mutfaktan çıkmadan önce kekin yanmasını istemediği için fırını kapattı. Peş peşe çalan zilin sesiyle "Geldim, geldim." diye bağırırken adımları büyük salonu geçti ve dış kapıya ulaştı.
Arkadaşlarından birinin geldiğini düşünerek mercekten bakma gereği duymadan elleri dış kapının kulpuna uzandı. Az sonra olacak şeyleri bilseydi eğer, kapıyı açmak yerine sonuna kadar kilitlerdi. Maalesef ki bilmiyordu, boğazına sarılacak ellerden, çiçek gibi görüntüsünü solduracak kişiden habersizdi.
Kapıyı açıp ölümü içeri aldığında, şekilli kaşları gördüğü yabancı bedenle çatıldı. Sonra fark etti ki o beden yabancı değildi.
Dudakları kapıdaki kişiye bir şeyler söylemek için aralandı, fakat bedeni sertçe geriye savrulduğunda sözlerini yuttu. Gözleri şaşkınlıkla büyürken dengesi bozulan bedenini toparlamaya çalıştı.
"N'apıyorsun?" Diye sordu onu iten bedene. Jennie'nin açtığı boşluktan eve giren kişi arkasından çelik kapıyı kapattı. Üst kilitleri hızlı hareketlerle çevirirken Jennie onu engellemek için atıldı ama kalıplı beden onu tekrar ittirdi.
Jennie olan şeye anlam veremezken tekrarladı sorusunu. Mercekten bakmadan, kim o diye sormadan açtığı kapı en büyük pişmanlıklarından biri olacaktı.
"Canını yakacağım." Dedi hırıltılı ses. Jennie ne demek istediğini yanağına ağır bir tokat yiyene kadar anlayamadı. Kafası sağa doğru savrulurken dudağının kenarının patladığına yemin edebilirdi.
"Seni öldüreceğim, böylece çok sevgili nişanlın yürüyen bir ölüye dönüşecek. Delirmesini sağlayacağım, kafayı yemesini..." Bunları söylerken, toparlanmaya çalışan ince bedeni sarsmaya devam etti.
Omuzlarından ittirdi, salonun ortasına kadar getirdi. Buraya gelmeden önce kızı nasıl öldüreceğini planlamamıştı. Doğaçlama, içinden geldiği gibi ruhunu almak istiyordu kadının.
Jennie'nin gözleri aldığı darbelerin verdiği can acısıyla dolarken onu uzanan elleri ittirmeye çalıştı, fakat karşısındaki kişi ondan daha hızlı ve daha güçlüydü.