'1'

16K 631 302
                                    

  "Son kontrolleri de tamamladık. Artık dinlenebilirsiniz."

     Menajerin dediği şeyler 7 üyeninde derin bir nefesi dışarı atmasına sebep olmuştu.

     Herkes yorgun bir şekilde odasına giderken dinlenecekleri için mutlu görünüyordu. Ancak tüm gün boyunca yüzü bir kere bile gülmemiş olan Jungkook'un bu sessizliği ve hüznü sürüyordu.

     Aslında Jungkook çok konuşkan biri değildi. Normaldede çok konuşmaz sadece ona sorulan sorulara cevap verirdi. Ancak son 1 aydır neredeyse bitkisel hayatta gibiydi.

     Gözle görülür derecede iştahsızlığı vardı. Yüzü sürekli donuk ve düşünceliydi. Kimseye bir şey söylemiyordu ancak bir sorununun olduğu gün gibi ortadaydı. Ona sorulan soruların çoğunu geçiştiriyor, yorgun olduğunu söylüyor ya da tek kelimelik cevaplar veriyordu. Gülmüyor, sürekli uyuyordu.

     Ancak onun geceleri uyumadığını bir tek Jimin biliyordu. Çok değer verdiği miniğinin böyle olması en çok ona acı veriyordu belki. Onunla sürekli ilgileniyordu ama çoğu zaman 'Uyumak istiyorum' ya da 'yorgunum' gibi kelimelerle geçiştiriliyordu.

     Jungkook, Jimin'e hiç böyle davranmamıştı, en az Jimin kadar o da değer verirdi Hyung'una.

     Kimseye anlatmadıklarını, anlatamadıklarını Jimin'e anlatırdı.

     İşte bu yüzden Jimin üzülüyor ve sürekli kendine neyin değiştiğini, Jungkook'un ondan neden uzaklaştığını sorup duruyordu.

     Jungkook'un bu durumu neyseki performansını etkilemiyordu. Ki etkileseydi işin içine menajer girerdi.

     Belli ki Jungkook bunu istemiyordu.

     Yorgunluktan yere düşene kadar pratik yapıyordu.

     Geceleri Jungkook'un odasından gelen iç çekiş seslerini Jimin'den başka biri duymuyordu.

     Jimin duysa bile yanına gidemiyordu çünkü eğer giderse Jungkook'un kızarmış suratını, ıslak yüzünü ve dolu gözlerini görecekti.

     Şuana kadar çok görmemişti ağladığını. Güçlüydü Jungkook. Kimsenin önünde ağlamaz, üzülse, kırılsa bile asla farlettirmezdi. Zorlandığı bir şey olduğunda içine atar boğazını bile sıksan söylemezdi.

     Bir kişi hariç:

     Jimin...

     Jimin, Jungkook'u ne olarak gördüğünü bilmiyordu,hala...

     Başka birisi sorsa kardeşim der, ya da kesinlikle çok fazla duygu barındırmayan bir sıfat söylerdi.

     Ama kendisi kendine sorduğunda, iş değişiyordu. Ne diyeceğini şaşırıyor, hayaller kurmaya başlıyordu. Ancak buna neden olan duyguyu söylemeye bir türlü cesareti olmuyor ve bir sonraki ana kadar bu konunun üzerini örtüyordu içinde.

     Yinede inkar ediyordu işte. Çünkü ona göre onu abiden öte görmeyen birine karlı böyle hissetmek yanlıştı.

     Yapamıyordu işte.

     O gün... Yine akşam olmuştu.

     Bu Jungkook için ona acı veren hıçkırıkların getirdiği karanlık iken, Jimin için küçüğünün hıçkırıklarının getirdiği acı demekti.

      İkiside akşam yaşadığı duygu tufanını böyle tanımlarlardı çünkü...

     Jungkook'un ağlama sebebini bilmek istiyordu. Ancak gitmeye cesareti yoktu.

     Jimin yine odasında uykusuz durdu. Jungkook'un ağlaması ise yorgunluğa esir düşünce durdu.

    

     Ertesi gün sorunlar arttı.

     Jungkook gün boyunca sadece bir kaç bardak su ve Jimin'in zorlamasıyla küçük bir kase mısır gevreği yedi.

     İyice çökmüş görünüyordu. Üstelik her zaman parlayan siyah gözleri matlaşmış ve yarısı göz kapaklarının altında kalmıştı.

   "Büyük bir sorunu olmalı ki bunu dışa vuruyor."

     Jungkook'un içinde olmadığı bir odada 6 üye oturmuş Jungkook'un durumu hakkında konuşuyorlardı.

     Herkes tedirgindi.

  "Jimin, siz iyi anlaşıyordunuz. Sen bir şey biliyor musun?"

     Diğer herkes sessizliğini korurken Namjoon yine konuyu ele almıştı.

     Jimin'e yöneltilen soru onu gereksizce germişti.

     Başını hayır anlamında salladı. Hareketleri ağır ve kederliydi.

  "Sorunu ne olursa olsun, sağlığını etkilememeli. Hiç bir şey yemiyor. Bu gidişle güçsüz kalacak ve hastalanacak. Bir an önce bir şey yapmalıyız."

     Jin'in konuşmalarından sonra herkes onu onaylamıştı.

  "Yoongi, Jungkook senin sözünü her zaman dinler. Sen konuşabilir misin onunla?"

     Hoseok'un sorusuyla beş kişininde dikkati konuşmanın en başından beri sessiz olan Yoongi'ye kaydı.

     Yoongi, Jungkook'un 'sorununun' ne olduğunu kısmen tahmin edebiliyordu.

     Yoongi iyi bir gözlemciydi. Pek konuşmaz, sessiz sakin bir yapısı vardı. Dolayısıyla konuşma hakkını izlemekte kullanırdı.

     Jungkook'un bakışları bile sorununun ne olduğunu bağırıyordu, Yoongi'ye göre.

     Dedikleri gibi Jungkook, Yoongi'nin sözünü dinlerdi. Ancak Yoongi bu konuda onu sıkıp bir şeyleri zorla söyletmek istemiyordu.

  "Jungkook sandığımızdan daha güçlü bir yetişkin. Eğer gerçekten dayanamayacak olursa gelip anlatır. Biliyorsunuz, Jungkook sıkıştırılmaktan hoşlanmaz."

     Yoongi'nin dediklerini herkes ister istemez onaylamıştı.

     Yoongi haklıydı.

     Jungkook dayanamayacak olursa kesinlikle içlerinden birine söylerdi.

     Jimin'in gözleri doldu, kimseye farkettirmemek için iyi geceler dedi ve odasına gitti.

     Böylece 6 kişi arasında olan toplantı da bitti....

¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬
Merhabaaa... Gerçekten yazamıyorum sanırım.

Nasılsınız?

Bu kitabım uzun olmayacak ama güzel ve hoş olacağını düşünüyorum... Umarım beğenirsiniz.

Sizi seviyorum...  💜💙💚💛🧡❤️

    

𝑂𝑁𝐿𝑌 𝑇𝐻𝐸𝑁 🌧️   |Jikook  <tamamlandı>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin