gördüğüm görüntüyle kas katı kesildiğimi hissettiğim de, olayın ilk şokunu atlatmaya çalıştım.ardından gördüğüm kişinin lavabo olduğunu tahmin ettiğim yere doğru gittiğini görünce aniden ayağa kalktım.
bu alkolün verdiği hafif etkiyle baş dönmesi yaratsa da toparlanıp masa da üzerimde olan beş çift göze döndüm.
"ben bir lavaboya gideceğim"arkamı dönmek için harekete geçtiğimde beril'in sesini duydum.
"ben de geleyim,tek gitme." sözleri üzerine telaşla ellerimi havaya kaldırarak dur işareti yaptım.
"gelmene gerek yok,yani eğer işin yoksa benim için gelmene gerek yok."omuz silkip geri arkasına yaslandığında ayağımdaki topuklularla ne kadar hızlı olunabiliyorsa o kadar hızlı yürüyerek lavabonun önüne geldim.
ağlamaya hazır bir haldeydim ama güçlü de olmalıydım.
siyah, üstünde bordo küçük benekler bulunduran kapıyı iterek içeri girdiğimde onu gördüm.aynada keyifli bir şekilde rujunu sürüyordu.
içeri doğru bir adım attığım da ayna üzerinden gözlerimiz buluştu ve onun o an donduğunu hissettim, gördüm.
"sen, burada ne yapıyorsun.ya nasıl özledim!"yanına doğru hızla adımladığımda elindeki ruja vurarak gri lavabo içine düşüp dönene dönene durmasını sağladım.ardından kolunu tutarak sıktığımda bir şeyleri gördüğümü anlamıştı.
"sen,ya sana inanamıyorum!ben sana onu anlattım.sen benim kuzenimsin ya kuzenim!ben sana onu anlatırken ağladım sen de benimle ağlamadın mı?aklım almıyor ya! senin elinin onun kolunda, dudaklarının onun boynunda ne işi var ışıl ?!"
kolunu hırsla elimden çektiğinde açık renk teninde bıraktığım parmak izlerine baktım.
"ne ışıl be!ne ışıl?sen onu severken ben de onu seviyordum,kuzeniz diye sesimi çıkarmadım.sen onun için ağlarken ben de onun için ağladım aptal! senin için mi ağladım sanıyorsun?ben senin yapamadığını yapıyorum,ona yakın olmak için gerekirse dişiliğimi kullanıyorum anlıyor musun? senin yapamadığını ve asla yapamayacağını yapıyorum."
nefes alışverişi hızlanmışken benim de hızlanmaya başlamıştı.beynimin içinde dönüp dolaşan sözler bir bir kalbime işliyordu.
"kaç kez ve ne zamandır?" diye konuştum,sesim beklediğimden daha kısık ve ruhsuz çıkmıştı.
"ne?" gözlerine baktım ardından koluna,bu zamana kadar hep onun kollarında ağlamıştım.hep o kollar sakinleştirmişti beni.
"kaç kez ve ne zaman?" gözlerini kaçırıp elbisesinin eteğiyle oynamaya başladığında cevap verme zahmetine girdi.
"altı aydır ve on bir kez sanırım." bakışlarımı arkasındaki boy aynasına taşıyıp kendime baktıktan sonra yanından geçip giderken 'gözüme gözükme' demeyi de ihmal etmedim.
lavabodan çıkıp oturduğumuz yere doğru adımlarken hala nasıl ağlamadığımı düşünüyordum.
kızların ve özellikle arın'ın bakışlarını umursamadan yerime oturup önümdeki bardakta bulunan içkiyi içtim.gözlerimi hızla etrafta gezdirirken deniz'le göz göze geldiğimiz de irkilsemde ayağa kalktığında gözlerimi kaçırdım.
yaklaşık bir dakika sonra başımda dikilmeye başladığında kafamı kaldırıp ona baktım.
"konuşmamız lazım." sadece gözlerime bakarak kurduğu bu iki kelimelik cümle,kalbimin halay çekmesine neden oldu.
*kısa oldu ama neyseee.
*şimdi canımlar bir şey dikkatimi çekti;sekizinci bölüm otuz dört okunmayken yedinci bölüm yirmi dokuz, dördüncü bölüm yirmi sekiz, beşinci bölüm otuz iki ve altıncı bölüm otuz yedi okunma.yani demek istediğim bir bölüm çok okunmuşsa diğer bölümün okunması az ama sonraki bölümün çok.okumadığınız ve oy vermediğiniz bölümler varsa bakarsanız sevinirim.
*desteğiniz ve güzel yorumlarınız için teşekkür ederim,sizi seviyorum!❤️😻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
berfu * texting
Teen Fictiongök'gözlüm:Cidden seni seveceğimi falan mı düşündün gök'gözlüm:O kilonla çirkin yusyuvarlak yüzünle etrafımda o kadar kız varken seni mi sevecektim gök'gözlüm:Git kendine kendin gibi birini bul gök'gözlüm:Bir daha bırak yanıma yaklaşmayı benimle göz...