1×4

22 2 0
                                    

Çağın Hazar'dan...

Yemekhaneye gittiğimde abim bir masada oturmuş, diğer hocalarla yemek eşliğinde sohbet ediyordu. Yanlarına yaklaştığımda beni fark etti. Sinirliydim ona.

"Çağın, bir şey mi oldu?" dedi kaşlarını çatarak.

"Bir bakar mısın abiciğim."

Abiciğime vurgu yapmamdan anlamıştı sinirli olduğumu. Diğer hocalardan müsade isteyerek beni bir kenara çekiştirdi.

"Bir sorun mu var? Niye sinirlisin sen?"

"Benimle önemli bir şey konuşmak istediğini söyleyip sonra da beni unutup yemek yemeye gelip, aç aç kendini bütün okulda arattığın için olabilir mi acaba?"

Abim mahçup bir gülümseme yerleştirdi suratına.

"Kusura bakma ya, ben tamamen unutmuşum onu."

Sağ elimle şakaklarımı ovuştururken iç çektim.

"Bütün okulda beni aramak yerine neden telefonla aramadın ki?"

Telefon mu? Cidden aklıma nasıl gelmedi bu?

"Açlık kafa yapmış ne yapayım? Hiç aklıma gelmedi."

Abim hafiften güldü.

"Yemek servis saati bitmeden yemeğini ye o zaman sen. Sonra konuşuruz artık."

Onu başımla onaylayıp yemek sırasına girdim. Umarım sevdiğim bir yemek vardır çünkü cidden açlıktan ölmek üzereyim.

•••••••

Beliz'den...

Öğle arasında yemeklerimizi yedikten sonra bahçeye çıkma kararı almıştık. Alper'e kız bulmaya çalışacaktık. Beyefendi artık ciddi (!) bir ilişki istediğini söylemişti. Ama ne hikmetse Alper'in tam da o anda tuvaleti gelmişti ve yukarı kaçmıştı. Biraz bekledikten sonra gelmeyince iyice şüphelendim ve Alper'e bakmak için yukarı çıktım. Onu arkası dönük bir şekilde görünce ensesine şaplak attım. Hak etmişti bunu.

"Alper salağı neredesin sen on saattir?"

"Yaw geliyordum canım balım çiçeğim de, Dolunay hocanın kardeşi tuttu beni."

Alper'in cümlesiyle şaşkın bir şekilde çocuğa döndüm. Bunun burada ne işi vardı? Hem de Alper ile! Onu da geçtim, ben nasıl fark edemedim çocuğu?

Çocuk bana nezaketen başıyla selam verince ona kaşlarım hafif çatık bir şekilde bakıp kafamı tekrar Alper'e çevirdim.

"Abim nerede biliyor musun?" diye bir soru yöneltti bana.

"Evet, yemekhanede yemek yiyor şu an."

Çocuk benim cevabımla bir an afalladı.

"Evet, abinin yerini öğrendiğine göre başka sorun yoksa gidebilir miyim ben?"

Alper'in cümlesiyle ona döndüm bu sefer.

"Ta-tabii." dedi çocuk.

"Peki öyleyse. Sonra görüşürüz ee şey..."

"Çağın." diye tamamladı Alper'in cümlesini çocuk.

Bunun iki ismi yok muydu ya?

"İki ismin yok muydu senin yaa?" diyerek dile getirdim aklımdaki soruyu.

Sorduğum soruyla bana döndü. Bir süre cevap vermedi.

"Ee var mı, yok mu?" diye yineledim sorumu.

"Var da, Çağın'ı tercih ediyorum."

"Anladım."

"Sen?"

"Beliz ben."

"Memnun oldum." deyip elini uzattı. Ben ise kaşlarım hafif çatık, zoraki bir gülümsemeyle elimi uzattım.

"Ben de."

Çağın'ı fark ettiğimden beri biraz sinirli bakıyordum ona. Geçen gün bana çarptı diye değildi bu bakışımın sebebi. Zaten özür de dilemişti çarptıktan hemen sonra. Asıl sinirim benim yerime geçmeye çalışmasıydı. Okul başkanlığına adaylığını koyması. Okul başkanlığı benim için çok önemlidir. 9'uncu sınıftan beri okul başkanıyım ben. Ve bu yıl yeni gelen birine kaptıramam bunu. Akrep burcuyum bir kere ben. Liderlik doğamda var.

"E hadi Beliz gidelim artık." dedi Alper, ben Çağın'a sinirli bir şekilde bakarken.

Başımla onayladım onu ve birlikte bahçeye doğru yürümeye başladık. Yürürken aklıma neden Alper'i aradığım geldi ve sinirle döndüm ona.

"Hani ciddi bir ilişki istiyordun lan sen? Ne diye kaçıyorsun o zaman?"

"Ya Beliz, korktum amk ne yapayım? Siz çok kararlı duruyordunuz. Ciddi ciddi bana kız bulmaya çalışacak gibiydiniz abi."

"Sen bipolar mısın Alper'ciğim ha? Sen bize ciddi bir ilişki istiyorum demedin mi?"

"Ya işte yaptık bir hata. Boşverin aramayalım kız falan. Ben tek tabanca daha iyiymişim ya cidden bak."

Alper cümlesini söylerken bizimkilerin yanına gelmiştik bile. Tabii Alper'in bu söylenmesini duyan Evin kaşlarını çatmıştı.

"Ne? Ne demek kız aramayın bana? Lan sen mal mısın? Biz boşuna mı bekledik o kadar seni? Bütün teneffüs bitti senin yüzünden."

"Ya Evin ne yapayım kanka? Ciddi ilişkiler bana göre değil."

Evin üfleyip gözlerini devirdi. Bu sefer de Doruk atıldı ortaya.

"Gevşeksin olum işte. Zaten sana inananda kabahat."

"Ya tamam gitmeyin çocuğumun üstüne. Yarın bize ikişer çikolatalı süt ve caramio alır, olur biter. Di mi Alper?"

Alper benim bu dediklerimden sonra gözlerini belertti.

"Ne! İkişer süt ve caramio mu? Oha Beliz ne yaptın lan?"

"Ee, bu işler beyle Alper bey." dedi Evin pis bir sırıtışla.

Alper ise mecbur kabul etmek zorunda kaldı.

"Üff, tamam be!"

Gülümseyip saçlarını karıştırdım. Şu an bize gıcık olduğu için saçlarını karıştırmam hoşuna gitmemişti. Elleriyle, elimi saçlarından ittirdi. Ben de daha fazla uzatmadan gülerek elimi çektim. Zil çalınca hep birlikte sınıfa doğru yürüdük. Sınıfa gelince yerime oturdum. Ders tarihti. Gülten hoca içeriye girince ayağa kalkıp selamladık. Yerime tekrar oturduktan sonra kafamı sıraya koyup gözlerimi kapattım. Ne hikmetse tarih dersine girer girmez uykum gelmişti. Sayısalcı olduğumuz için pek bir şey de işlemiyorduk zaten tarihte. O yüzden hiç vicdan azabı çekmeden mışıl mışıl uyudum bütün tarih dersi boyunca.

•••••••

Cringe bir hikaye olsun istemiyordum ama sanırım cringe olmaya başlıyor gibi :/

Bu arada hazır karantinadayken birkaç bölüm yazayım dedim sizler için 💘

Umarım bölümü beğenmişsinizdir :)

SORUSU OLAN ? // Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin