Çakı çıkardı...
Bir an affalladım ve şok olmuş gözlerle ona baktım. Duvara yaslandığım için kaçacak yerim yoktu. olsaydı bile kaçmazdım. Bu tamamen korkaklık olurdu ve Ateş de istediğini elde etmiş olurdu. Bana yaklaşdı artık erkeksi sıcaklığını Hissedebiliyordum. Çakı yı kaldırıp elimden başlayarak hissetmemi sağlayacak şekilde bastirdi. Ve omuzuma kadar sürükledi, omuzumdan tekrar çok belirgin olan köprücük kemiklerime kadar ilerledi. Çakı tenime deyince soğukluğu beni ürpertti, ister istemez gözlerimi kapattım. Korktuğumu düşünmemeliydi. Çakı yı boynumda hissettim, boynumda ve yüzümde oyalanmaya başladı. Sonra Ateşin sesi doldurdu kulaklarımı;
"Güzel tanine zarar gelmesini istemezsin dimi?"
Korktuğumu düşünüyordu burnuma Dolan şeftali kokusu çok hoşuma gitmişdi.
"Şeftali kokuyorsun"
"Ne?!" Verdiğim cevaba şaşırmış olacak affalladı, ama hemen kendini topladığını hissettim. Gözlerimi açtığımda gözleri dudaklarımı, boynumu ve köprücük kemiğimi taciz ediyordu. Gözlerine baktığımı hissedince hemen kendini toparlayıp gözlerime baktı. Cidden hiç bir duygu, ifade içermiyordu gözleri. Sözlerine devam etti;
"Demek beni kokluyorsun"
"Oksijenimi kestiğin için olabilir" dediğimde mümkünmüş gibi daha çok yaklaşdı.
"Kokumdan etkilenmişe benziyorsun" yüzüme aptal bi sırıtma takıp tam gözlerinin içine odaklandım.
"Kızlar şeftali kokar" dediğimde gözlerimin içinin zafer kazanmış gibi parıldadığına emindim. Duraksadı ve az önceki ifadesiz bakışı yerini saf öfkeye bıraktı. Kaşlarını çatıp burnundan soluduğunda Çakı nın tenime daha çok battığını hissettim. Ama ifadesiz bakışlarımı değiştirmedim boş olan elini saçlarımın arasına soktu ve ortalar dan bir tutam parmaklarının arasına sıkıştırdı. Çakıyla bir dakika bile düşünmeden parmaklarına dolanan saçlarımı kesti. Ve avucunun içine alarak sıktı.
"Bu sefer saçlarını kestim ama bidahaki sefere kafanı keserim" dedi. Ellerimi -aman tanrım çok kaslı- göğsüne koyup ittim. Gücüm yetmezdi ama o da geri çekildi. Avucunda olan saçımı öldürmek istiyormuş gibi sıkıyordu. Gözlerine geri döndü gözlerim ve aptal bi sırıtış takıldım. Başını salladı ve ağır adımlarla kapıya ilerledi ve çıktı. Onun çıkmasıyla deliye dönmüş bir Alp, ve saçlarını yolmuş bir merve içeriye girdi. Alp hemen yanıma gelerek elleriyle omuzlarımı tuttu hafif sarsıp;
"İyimisin çilem, bi şey yaptı mı o it sana?" dediğinde İT lafının üzerini vurgulamışdı, arkadan Ateşin arkadaşı olduğunu düşündüğüm bir çocuğun 'şştt' demesiyle üçümüzde ona ters ters bakmaya başladık.
"Endişelenme Alp bi şeyim yok" diyip sahte bir gülümseme takındim. Merve araya girerek;
"Zaten Ateşin surat ifadesinden kimin üstün çıktığı anlaşıldı" diyip hafifçe kıkırdadığında bende kıkırdadım. İnsanlar yavaş yavaş sınıfa dolmaya baslamışdı. Alp tekrar bana dönerek
"Çilem ben kantindeydim. Bilseydim böyle bir şey olacak hiç git-"
"Saçmalama Alp hiç bir şeyim yok merak etme ben başımın çağresune bakarım " güzel ve içten bir tebessüm edip içimi ısıttıktan sonra yerime oturdum. Mervenin sorularına maruz kalmak dışında hiç bir sıkıntım yoktu sanırım. ;
"Ne dedi, na yapdı, asıl sen ne yapdın, sinirliydi. Neden sinirliydi, sen mi sinirlemdirdin, sen neden sırıtıyorsun aptal aptal, kızım cevap vericekmisin???"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
RomanceOnu tanımıyordum. Ondan korkmuyordum. O tehlikeli biriydi. Onunla iletişim kurmamalıydım... Siyah ve karanlık.. duygu ve duygusuzluk.. merhamet ve acı.. ya da hayat ve ölüm.. her an her şey O Duyguları çözülemeyen bir kişilik o. Ama bunu umursamıyor...