Lanet olsun..Şu an çok utanıyordum. Ateş şaşkınlıkla bakıyordu ve dayanamayarak iki elimi yüzüme kapattım. Canım acıyordu lakin şu an utancım daha ağır basıyordu. Ateş üzerinden şaşkınlığını atmış olacak ki yanıma gelip bana doğru diz çökdü. Elleri ellerime deyince aniden ürktüm Ama o buna aldırış etmeden ellerimi yüzümden çekti. Keskin yüz hatları sinirlendiğini belli ediyordu.
"Ne yapıyordun burda?!" Tıslıyarak söylediği sözleri duyunca yutkundum. Cevap veremeden sustum. Karnıma giren yogun ağrıyla elimi karnıma koydum. Dudağımın içini ısırarak ses çıkarmamaya çalışdım.
"Ben..Ben duş.." dediğimde gözlerindeki alev bir an durdu ama diyorum yaa bir an. Tekrar devam edince..
"Neden bana söylemedin?"
"Ben.."
"Tamam sus çilem" dedi sitemkar sesiyle.
Kalktı ve kapıya yöneldi. Ne yani gidicekmiydi? Beni bırakamazdı galiba? Dememe kalmadan kapıdan çıkıp gitti. Elim yaramda kaldı çok çaresiz hissettim kendimi.. Çok yanlız, çok çok kötü. Gözlerimi kapattım ve yine ordaydım, yetimhanede. Soğuk duvarlar vardı, körkunç hikayeler vardı her zaman ki gibi.
Soğuk duvarlar ile bütünleşmiş bedenim ve Yalnızlığa eşlik eden İnce Sızı yaramla kalmıştım. Inceden gelen sesler izle yavaş yavaş Gözlerimi açtım, karşımda onu gördüm Ateş buradaydı gitmemişti elinde streş türü bir şey vardı. Eğilip tekrar yere diz çöktü.
"Ayağıya kalkabilirimisin? Yoksa kalkmana yardım edeyimmi?"
"Ben kalkabilirim" biraz benden uzaklaşdı. Ellerimi yere koyup kalkmaya çalışdığımda yaram tekrar acımaya başladı. Yerime tekrar oturucaktım ki belimde hissettiğim eller ve ne kadar parfüm sıkarsa sıksın kapatamadığı portakal kokusu etrafımı sardı. Teninin tenime değişi beni nasıl oldu bilmiyorum, utandırmışdı. Ayağıya kalktığımda eğilip yere attığı mutfak streşini belime dolamaya başladı.
Yarama su değmiyeceği kadar sardıktan sonra, duşakabine yönelip suyu ayarlamaya başladı. Sıcaklığından tatmin olmuş olacak ki yanıma gelip beni kucağına aldı. Ve ben hala hayran hayran bakıyordum. Kendimi toplamam saliselerimi almışdı;
"Ateş brak beni ben hallederim. Ya gitsene istemiyorum" küvete yaklaşdırınca çırpınmaya başladım.
"Ateşşş, defol aptal herif! İstemiyorum. Hemen beni yere indir.!" O..ow çenesinin seğermesiyle dişlerini sıktığını anladım. Galiba haddimi aşmışdım."Çilem!" Diye kükremesiyle gözlerimi kapatmakla yetindim.
"Efendim ateş, bırak ya benim özelime burnunu sokma." Oturmuşdu beni beni öldürecek givi bakıyordu.
Ve gitti..
Evet evet resmen kapıyı çarpıp gitti.
Yawaş yawaş duşumu alıp çıktım. İç çamaşırlarımı kirli çamaşır sepeti olduğunu yeni farkettiğim sepete koydum. Yere düşen havlulardan beyaz olanı alıp bedenime, gri olanı saçlarıma doladım. Kapıyı hafif aralıyıp odada kim var diye bakınca kimseyi göremedim. Bu beni mutlu etmişdi. Koşar adım -bu yarayla koşar adımım bile kaplumbağaya meydan okuyamaz- gidip kapıyı kilitledim. Gidip dolabı açtığımda bi kaç tane bayan kıyafeti bulmayı beklemiyordum. 'Bunlar benim değil ve giymem uygun olmaz' diyerek ateşin eşofmanını ve t-short'ünü aldım.
Belki önceki iç çamaşırlarım vardır diye kurcaladığımda. Bayan iç çamaşırları buldum. Kararsız kalsam da el mecburu alıp giyinmeye başladım. Yatakta oturarak iç çamaşırlarımı ve eşofmanımı giyinebildim. Ama T-short'ümü biraz zorlandım giyinmekte. T-short çok slaş ve ince olduğu için belimin inceliğini ve fiziğini öne sürmüşdü. Eşofman ise beli geniş olduğu için kaval kemiklerime kadar inmiş bol sportif bi hava katmışdı. Elimden geldiğince çabalıyarak saçlarımı ensemde dolabın yanına düşmüş bir lastikle toplayabildim. Çıkardığım streşi ve varlığından yeni haberdar olduğum masanın üzerimde ki telefonumu aldım. kapının kilitini açıp yawaş adımlarla merdivenlere geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ
RomanceOnu tanımıyordum. Ondan korkmuyordum. O tehlikeli biriydi. Onunla iletişim kurmamalıydım... Siyah ve karanlık.. duygu ve duygusuzluk.. merhamet ve acı.. ya da hayat ve ölüm.. her an her şey O Duyguları çözülemeyen bir kişilik o. Ama bunu umursamıyor...