Bölüm Şarkısı : Christina Perri - The Lonely
Hoseok ve Jungkook karşılaşmadan 16 saat önce
''Yanında kalmadığı zamanlar nerede kalıyordu bu çocuk?'' diye sordu bilgisayar başında oturan gözlüklü çocuk.
''Gidebileceği her yere baktım. Zaten gidebileceği çok fazla da yer yok.'' diye cevapladı kırmızı saçlı çocuk sıkıntılı bir sesle.
''Onu gözünün önünden ayırmamalıydın. Efendi çok kızacak,çok.''
''Sorun değil,Mingyu. Ben onu birkaç saat oyalarım. Sen telefonun yerini tespit et.''
Karşısındaki arkadaşından sadece bir yaş küçük olan çocuk gözlüğünü işaret parmağıyla ittikten sonra başını salladı. Ekranına tekrardan döndüğünde kırmızı saçlı olan da derin bir nefes alarak odadan çıkmıştı.
Eve gitse bile bir işe yaramayacaktı. Onun,o eve gelmeyeceğini biliyordu. Onun,artık bir şeylerden şüphelendiğini biliyordu.
Telefonunu çıkardı ve bir numaranın üzerinde durdu. Arayıp aramamak arasında kararsız kalsa da derin bir nefes alarak arama tuşuna bastı.
''Efendi nerede?''
''Oyun salonuna gel.'' dedi telefonun öbür ucundaki ses. Daha sonrasında arama sonlandı. Genç çocuk daha yeni boyadığı kırmızı renkli saçlarını eliyle dağıttı ve uzun koridorda ilerlemeye başladı. Koridorun sonuna geldiğinde sağa döndü ve kıvrılarak inen merdivenleri seri adımlarla geçti. Bu kat diğer katlara göre daha soğuktu.
Seri adımlarla bu koridoru da geçti ve sonda duran kapılardan birini tıklatıp bekledi. İçeriden gür bir sesle gelen ''Gel!'' komutuyla kapının kulpunu yavaşça indirdi.
Odanın içine adımladığı sıra ürperdi. Bu odada işkence gören adamları anımsar gibi oldu. Bu oda,ona göre hep korkutucu olmuştu.
''Gel,evlat.'' dedi ileride koltuklardan birinde oturan yaşlı adam. ''Biraz daha yaklaş.''
Genç çocuk dağılan etrafa ve yerde parçalanmış halde duran eşyalara bakarak biraz daha ilerledi.
''Bu seferki bizi oldukça zorladı.'' dedi adam da gülümseyerek etrafa bakarken. Yanında duran genç çocuklardan biri,beyaz bir bezi adama uzattı ve saygıyla eğildikten sonra tekrar eski yerine geçti. Kırmızı saçlı,çocuğu biraz inceledi. Kaşlarına kadar uzanan kahverengi saçları ve simsiyah iri gözleriyle çocuk en fazla on altı yaşında duruyordu.
Adam aldığı bezle elinde kurumaya yüz tutmuş kanları sildi ve gülümseyerek tekrardan karşısında ayakta dikilen çocuğa baktı.
''Bir şeyler öğrenebildiniz mi,efendim?''
''Elbette,evlat. Biliyorsun bu tipler canları uğruna yedikleri kaba anında sıçarlar.''
Genç çocuk başını sallayarak karşısındaki adamı onayladı. Gözleri tekrardan küçük çocuklara değdiğinde karşısındaki adam bunu fark etmişti.
''Bana seni hatırlatıyorlar.'' dedi adam sakin bir sesle.
Genç çocuğun dudaklarında kırgın bir gülümseme belirdiğinde onların yaşındaki hali bir bir gözlerinin önünden geçmişti.
''Onları da seni yetiştirdiğim gibi yetiştireceğim,Hoseok. Onlar da senin gibi cesur ve bana sadık olacaklar.''
------------
''Nereye gidiyoruz?'' diye seslendim önden önden hızlıca ilerleyen Hoseok Hyung'a. Bileğimi bir kelepçe misali sarmış,peşinden sürüklüyordu bedenimi. Üzerimde hala Jinwoon'un benim için çıkardığı koyu mavi pijama takımı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESCAPE -TAEKOOK
Teen FictionO, tüm felaketlerin içinde Jungkook için en güzel olanıydı.