Episode 32

451 27 6
                                    

Bölüm Şarkısı: Ashe - Moral Of The Story

Aşk duyguların en güçlüsü derken kimse şaka yapmıyordu veya bu iddianın arkası kesinlikle boş değildi. 

En güçlü duygunun da ağırlığını acı bir şekilde öğrenmiştim. Tıpkı diğerleri gibi.

Güvendiğim,sevdiğim kişilerin ellerinin tek tek avuçlarımın arasından kayışını izlemiştim. Yıllar önce,günler önce ve saatler önce. 

Evden kaçmıştım. Evet,belki en büyük aptallığı yapmıştım o kapıdan herkes uyurken sıvışmakla ancak ne düşüneceğimi bile bilemez haldeydim. İçimde tozlu fırtınalar kopsa da dışımdan o kadar sakindim ki yıllar öncesine dönmüşüm gibi hissediyordum. Trafik kazasının olduğu geceye...

Derin bir nefes aldım zorlukla. Boğazımda gittikçe büyüyen bir yumru vardı ve aldığım nefesler bile ciğerimi yakıyor,canımı daha fazla yakmaktan başka bir halta yaramıyordu. 

Çoktan yağıp da durmuş yağmur dolayısıyla çamurlaşan toprak yolda saatlerdir yürüyordum. Üşümüştüm,yorulmuştum ve en önemlisi de nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Geri dönemezdim. Gururum buna elvermezdi. Kendi evime de gidemezdim. Çünkü o ev de artık benimmiş gibi hissettirmiyordu. 

Bir yerlerde çakan şimşeğin ışığı ve daha sonrasında gelen gök gürültüsüyle yerimden sıçradım. Etrafı yanan lambaların cılız ışıklarıyla zar zor görüyordum. Evden çıktığımdan beri tek bir arabaya dahi rastlamamıştım ve ana yola daha ulaşamamıştım. Ana yola ulaştığımda Seul'e giden bir araba bulabilir ve ne yapacağımın çaresine orada bakabilirdim. 

Titreşimden çıkarmadığım telefonum montumun cebinde titremeye başladığında arayanın Taehyung olabileceğini düşünüp bakmaya bile tenezzül etmedim ancak ben evden çıktığımda saat gece yarısını çoktan geçmişti ve o evdeki herkes,zil zurna sarhoş olup sızmıştı. Yani kendi kendilerine uyanmaları,çok zor bir ihtimaldi.

Bu yüzden telefonumu çıkarttım ve fazla ışıktan yanan gözlerimi umursamayı es geçerek ekrana baktım. Kayıtlı olmayan bir numaraydı arayan ancak numarayı tanıyordum. Daha birkaç saat önce bana tüm o mesajları atan numaraydı. 

Hiç düşünmeden aramayı cevapladım ve adımlarım bomboş yolda aniden durduğunda telefonu kulağıma dayadım. 

''Alo?''

İstemsizce kısık ve titrek çıkan sesim karanlığa karışıp giderken merakla karşı taraftan gelecek cevabı bekliyordum. Belki tüm bunları başlatan kişiyi gecenin bir yarısı,berbat bir haldeyken kulağıma sanki düşecekmiş gibi sıkı sıkıya bastırdığım basit bir telefonun ahizesinden duyacağım sesle öğrenecektim. Ancak bilirsiniz benim isteklerim, basit ve boşa olmanın daha ileriye hiçbir zaman geçmezdi.

Duyduğum sesi tanıyamamıştım. Tüm umutlarım yerle bir olduğunda hattın öbür ucundaki erkek sesi tekrardan adımla seslendi. 

''Jungkook,orada mısın?''

''Evet.'' diyebildim sadece buram buram hayal kırıklığı dökülen sesimle. Boş ve karanlık sokakta tekrardan ilerlemeye başladım. Adımlarım önceki gibi aceleci değil aksine oldukça uyuşuktu.

''Hala Daegu'da mısın?'' diye bir soru daha yöneltti. Dudaklarımdan alaylı bir gülüş çıksa da o,bunu umursamayarak vereceğim cevabı bekledi.

''Daegu'da olduğumu nasıl bildiğini sorgulamayacağım.'' derken bu işten oldukça sıkılmıştım. Birileri sürekli benim nasıl olduğunu bile anlayamadığım bir şekilde her şeyi biliyor,her şeyi öğreniyordu. 

ESCAPE -TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin