Yixing evde televizyonun karşısında kaçıncı saatini geçirdiğini bilmiyordu bunu ancak kalkmaya yeltenip koltuğa geri yapıştığında anlamıştı. Her yeri sızım sızım sızlıyordu. Suho'nun allah belasını versindi. Artık izlediği dizi için ağlamaktan yorulmuştu. Ama mazoşist misali ağlamaklı dizilere son gaz devam ediyordu. Telefonuna uzandı, lanet olsun kapanmıştı. Şimdi kim kalkıp şarjı alacak diye düşünürken zil çaldı. Duvar saatine göz attı Sehun'un dersi bitmemişti, Chanyeol' unki bitmişti ancak Baek ile dışarı çıkacaktı asla bu saatte eve gelmezdi. Kapı ısrarla çalmaya devam ederken zar zor yerinden kalkıp kapıya koştu. Kimdi bu şimdi...Hass- Junmyeon?
Telaşlanan Yixing kapıyı Junmyeon'un suratına kapattı. Hey hey kafayı yemişti galiba Jun'a kapattığı kapıyı açtı:-Yixing iyi misin?
-İ-iyiyim sen?
-Yok cidden iyi değilsin
- Ay içeri gelsene
Junmyeon'u içeri davet etmek ancak kafasına dank etmişti. Karşıdaki aynadan tipini görünce içinden deli gibi kapıyı açıp kaçma isteği gelmişti. Saatlerdir camış gibi yattığı koltuğa Junmyeon oturmuştu şimdide.
-Dün gece için..
Yixing cümlenin devamını duymak istemiyordu. Sanki pişman olmuş gibi bir ifade vardı yüzünde Jun'un. Ne ara bu kadar önem vermişti Yixing bilmiyordu ama eğer düşündüğü şeyi duyarsa üzülecekti biliyordu.
-Teşekkür ederim Yixing.
Ne?! Neden teşekkür ediyodu lan bu?
-Şey neden teşekkür ediyorsun bana?
-Galiba hatırlamıyorsun Yixing..
Yixing ne dese bilmiyordu çünkü geceye dair en son hatırladığı şey bara gittiğiydi.
-En son bardaydım malesef hatırlamıyorum Jun.
-Tahmin ettim..Ben gece fena dağılmıştım bana yardım edip eve bıraktın.
Eee o zaman neden sabah çıplak uyanmıştılar lan? Yixing keçileri mi kaçırmıştı acaba? Ama bu ağrıların başka bir sebebi olamazdı.
-Öyle mi.. ne demek önemli değil.
-Yixing ondan sonrasını hatırlıyor musun?
Yixing, sabah aynı yatakta ve çıplak uyandıklarını söylemeli miydi? Bilemiyordu ya Junmyeon bundan hoşlanmazsa ne olacaktı?
-Hayır ben eve geldim bir tek bunu hatırlıyorum.
Tam şuanda Yixing kendi ağzının ortasına rahat iki tane çakardı. Ama çıkmıştı ağzından yapacak bişey yoktu.
-O zaman bu sana ait değil, bizim çocuklara da bir sorarım belki onlar düşürmüştür.
Yok artık! Lay'in kuzulu kolyesi! O yixing için çok değerliydi ama az önce eve geldim diye sallamıştı şimdi onu nasıl geri alacaktı acaba? Ah Yixing, ah be salak..
- Değil
Bir yalan uydurmuştu artık devam etmek zorundaydı napalım.
-Peki o zaman benim biraz işim var gideyim, okulda görüşürüz xing!
-Görüşürüz Jun.
Kapanan kapının ardından Yixing kuzulu kolyesi için içler eriten bir böğürtü patlattı.
-BOKU YEDİM LANET OLSUN LANEEEEET!
-
Sehun, Amfiye doğru yol alırken günlük kahvesini içmediği düşüncesiyle kafetaryaya doğru yolunu değiştirdi. Başına ağrılar girmişti bile. Kahvesini almak için sıraya girdi. Sabah saatleri olduğu için pek sıra yoktu. Kahvesini alıp tekrar amfiye yol aldı. Ara koridordan geçerken gözü kenardaki yiyişen çifte kaydı. Arkası dönük olan Jongin'in tişörtüne benzer bir tişört giymişti. Ama kafasında şapka olduğu için tanınmıyordu. Sehun bu düşünceye güldü ve yürümeye devam edecekken çocuğun önünü dönmesiyle donakaldı.. Çünkü az önce yiyişen çocuk Jongin'in ta kendisiydi..
-
Neden böyle bi bölüm yazdım bilmiyorum ama kaos süresi uzayacak gibi duruyor karantina en çok beni vurdu kankilerim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELIANTHUS •Sekai•
FanfictionSon 5 dakika. -Seni seviyorum, Jongin. Eğer..eğer ben seni bırakırsam lütfen bana verdiğin güzel kalbini de benimle birlikte gömme. Başkasını sev, senin sevgini hak eden, kalbi benimki gibi sadece senin için atabilecek birini. Ama unutma ki ben send...