-TAO?
Sehun, Tao ile tekrar karşılaşmalarının şokunu bağırarak atlatırken, ortamdaki herkes Sehun'un tepkisine şaşırmış ikilinin nereden tanıştığını merak ediyordu. Tao, Kyungsoo'nun elini elleri arasından bırakırken Sehun'a doğru selamlaşmak için yürüdü.
-Sehun, tekrar karşılaşmak ne kadar da güzel.
Tao, dişlerini göstererek söylediğinde Sehun'a kısa bir kucaklaşma verdi. Jongin yüzündeki bariz kıskançlık ifadesini bozmadan sorguya başladı.
-Sevgilim, siz tanışıyor musunuz?
Tao, Jongin'in bu tavrına bıyık altından gülümsedi ve Sehun tam konuşacakken sözü devraldı.
-Biz, Sehun'la tanışalı pek olmadı ben bir gün Kyungsoo ile buluşmaya giderken, Sehun karşıdan karşıya geçiyordu, fakat beni görmedi ben de onu son anda farkettim. İyi olduğuna emin olunca onu gideceği yere kadar bırakmak konusunda ısrarlarımı kıramadı bende onu okula bıraktım.
Sehun, Tao'nun açıklamasına başını sallayarak onay verdiğinde, Baekhyun lafa atıldı.
-Vay be, aynı filmlerdeki gibi.
Jongdae onun bu dediğine göz devirirken, Minseok'un Tao'ya olan korkunç bakışlarına anlam vermeye çalışıyordu. Sandalyesini ona doğru geri çekerken fısıldadı.
-Hey, sorun ne Minnie?
Minseok korkunç bakışlarını keserek Jongdae'ye döndüğünde tıpkı Jongdae gibi fısıldadı. Bu halleriyle dedikodu yapan teyzelere benziyorlardı.
-Bak Jongdae, ben bu adamdan kötü kokular alıyorum, bilirsin antenlerim açıktır benim,hislerim yanılmaz.
Evet, Minseok'un özel antenleri ve hisleri onu hiçbir zaman yanıltmamıştı. Jongdae bunu bildiğinden içini ufak bir korku kapladı.
-Umarım bu sefer yanılır, Minseok. Sonuçta Kyungsoo bizim için değerli, onun incinmesini istemeyiz.
Minseok başını salladı haklıydı, Kyungsoo her ne kadar soğuk görünsede ve pek yakın olmasalarda onun arkadaşlarının yardımına ne zaman olursa olsun koştuğunu biliyordu. Altından bir kalbi vardı Kyungsoo'nun.
Kyungsoo sevgilisinin yanına yaklaşarak onu masaya yönlendirdi, ardından herkes kalktığı sandalyelerine geri kuruldu.
-Evet, Tao bana Sehun ile tanıştıklarını anlatmıştı. Bizde zaten yeniyiz, ama birbirimizi gördüğümüz ilk andan itibaren sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi hissediyoruz.
Kyungsoo gülümserken, Tao onun elini tuttu.
Yixing ise Junmyeon'a dönerek 'Baksana bunlar aynı bizim gibi, çok şirinler eve alabilir miyiz?' diyordu. Junmyeon ise onun bu dediklerine mal mısın bakışları atsada, sevgilisini kırmamaya çalışarak saçmalamamasını söylüyordu. En başından beri sessizliğini koruyan Chanyeol, çifti soru yağmuruna tutmaya kararlı gibiydi.-Ee, ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Tao ise tüm detayları ile anlatırken, Jongin korumacı tavırları ile Sehun'u boğmak üzereydi.
-Fazla olmadı,galiba geçen ayki tatildeydi. Busan'a gitmiştim iş için toplantımdan sonra Seul'e dönecektim fakat uçağa geç kaldım , o gece otele geri dönerken gördüm Kyungsoo'yu. Öylece göle karşı oturmuştu. Yanına gittim, havadan sudan konuşurken dertleştik biraz. Ertesi gün aynı uçakta tekrar karşılaştık, öylece arkadaş olduk sonra ben daha fazla dayanamadım ve ondan hoşlandığımı itiraf ettim, sonrası böyleyiz işte.
-Evet, iki haftalık tatilde tanışmıştık. Her zamanki gibi bizimkilerin yanına Busan'a gitmiştim bende.
Masadaki herkes dikkatle dinlerken soruların ardı arkası kesilmiyordu.Yeri geliyor gülüyorlardı, yeri geliyor saçma sapan sorularla meşgul oluyorlardı. Orada oturdukları süre boyunca çifte akıllarına gelen tüm soruları soruyorlardı. Kyungsoo ve Tao ise tüm bu sorulara sabırlı bir şekilde cevap veriyordu. Tao, masanın sol köşesinde oturan ikilinin birleşik ellerine göz gezdirdi, ardından Sehun'un yüzüne çıkardı bakışlarını. Jongin'in gözlerine aşkla bakan gözlerine kenetledi gözlerini, yakında o gözler Jongin'e değil bizzat kendisine aşkla bakmak zorunda kalacaktı.
~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELIANTHUS •Sekai•
FanfictionSon 5 dakika. -Seni seviyorum, Jongin. Eğer..eğer ben seni bırakırsam lütfen bana verdiğin güzel kalbini de benimle birlikte gömme. Başkasını sev, senin sevgini hak eden, kalbi benimki gibi sadece senin için atabilecek birini. Ama unutma ki ben send...