yirmi beş

240 18 21
                                    

Oh Sehun

Koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden deli gibi koşuyordum. Hayat belki de bana en büyük korkularımla yüzleşmeyi öğretiyordu. İnsanlara zarar vermek, evet en büyük korkularımdan birisiydi. Hele ki masum insanlara. Mesela şuan fırından ekmek alıp evine, ailesine götüren adamın, nehir kenarında uçurtma uçuran masum çocukların, ailesini geçindirmek için tüm gün çalışan işyeri sahiplerinin hiçbir suçu yoktu. Zaman herşeyin ilacı olduğu gibi herşeyin sonunu da getiriyordu. Nefes aldığınız her dakika, zamanı verimli ya da verimsiz kullandığımız her saniye bizi ölüme bir adım daha yaklaştırıyordu. Ben ölebilirdim fakat onca masum insan bunu haketmiyordu. Ve bunu yapan kişi beni çok iyi tanıyor olmalıydı. Eğer sadece bana birşey olsaydı bunu reddetmezdim lakin benim yüzümden çevrenin zarar görmesine asla dayanamazdım. Ne kadar kaldığına bakmak için kutunun kapağını tekrar açtım.

Son 25 dakika.

Belki de hayatımın son 25 dakikası. Belki de buradaki insanların son 25 dakikasıydı. Dolmaya başlayan gözlerimle koşmayı çoktan durdurmuştum. Nehir kenarındaydım, evimin yanlızca bir alt sokağındaki nehrin kenarında. Huzur bulmak, kendimi dinlemek, çizim yapmak için sıklıkla ziyaret ettiğim bu nehirde şimdi ise o anlardan oldukça uzakta olan hislerimle, korku ve çaresizlik ile..Kendimi ayakta durduğum çimlerin üzerine dizüstü bıraktım. Aklım çalışmıyor, beynim işlevini yerine getirmiyordu. Zaman durmuş gibiydi aslında tam tersi benim aleyhime ilerliyordu. Gözyaşlarım görüşümü daha da bulanıklaştırırken telefonumun zil sesi kulaklarıma ulaştı. Ekrana bakmayarak cevapladığımda Jongin'in kadife sesi kulaklarıma ulaştı.

-Sehun

Ağzımı aralasamda sesim kısılmıştı ve cevap veremiyordum. Sanki birisi ses tellerimi çalmış gibiydi. Jongin benden beklediği cevabı alamayınca yineledi.

-Alo? Sehun duyuyor musun beni?

Sonunda kısık ve boğuk sesimle cevap verebildim. Bunda ağlamamın da etkisi vardı.

-Jongin.

-Sehun! Neden cevap vermiyorsun? Ödümü kopardın.

-Özür dilerim.

-Sen iyi misin? Sesin berbat geliyor sevgilim.

Zorla tuttuğum hıçkırığım dudaklarımdan firar ederken onu daha da telaşlandırmıştım.

-Neler oluyor Sehun? Tanrım..Ben orada yokken birşey mi oldu?

-Hayır.

-Ne oldu Sehun? Anlat yoksa çıldıracağım.

O her ne kadar görmese de omuz silktim. Ve kutunun kapağını tekrar araladım.

Son 15 dakika.

Henüz 21 yaşımdaydım.Hayalleri olan sıradan bir öğrenciyken şimdi bu raddeye nasıl gelmiştim, bende bilemiyordum. Son senemi bitirecektim, belki de bitiremeyecektim. Ve belki de şuan tüm sevgimi verdiğim, kalbimin atışını ona borçlu olduğum kişinin sesini son duyuşumdu. Üstelik yüz yüze bile değil, basit bir telefon konuşmasıyla. Histerik bir biçimde gülümsedim.

-Seni seviyorum, Jongin. Eğer..eğer ben seni bırakırsam lütfen bana verdiğin güzel kalbini de benimle birlikte gömme. Başkasını sev, senin sevgini hak eden, kalbi benimki gibi sadece senin için atabilecek birini. Ama unutma ki ben senden ayrılırsam, sadece mecbur olduğum içindir.

Hattın diğer ucundan derin bir nefes sesi duyduğumda gözyaşlarımı silerek ayağa kalktım.

-Sehun, ne saçmalıyorsun sen! Hemen ilk uçakla oraya geleceğim. Sakın saçma sapan birşey yapma. Duydun mu beni?

Bağırarak söylediği sözlere karşılık gülümsedim. Ve telefonu kapatmadan önce ona son sözlerimi söyledim.

-Seni çok sevdim, Kim Jongin.

Ayakta dikilirken kutunun kapağını son kez araladım.

Son 5 dakika.

Tüm gücümle etraftaki insanlara bağırdım.

-Gidin buradan! Bomba var!

Etraftan çığlıklar yükselerek kaçışan insanlara baktım. Bunun cezasını tek başıma çekmeliydim. Alan çoktan boşalmışken kayalıklarda oturan minik kedinin yanına ilerleyerek onu da buradan uzaklaşırdım. Ardından nehre ait iskelenin önüne geldim. Kutuyu açarak yanlızca bombayı elime aldım. Güzel anılarım, acılarım, başarılarım, başarısızlıklarım, dostlarım, sevgilim, ailem olmasa da bende emeği geçen insanlar gözümün önünden son kez geçerken kalan süreye göz attım.

Son 59 saniye.

Bomba ellerimin arasında, rüzgar tam karşımdan bana eserken gıcırdayan iskelede son sürat koşmaya başladım. Yarın belki de tüm gazeteler beni yazacaktı. Bunun için sevdiğim tüm insanlardan özür dileyemesem de umarım onlar beni affederdi.

-

Yanlızca eğlence amaçlı yazılmış bir texting ne ara bu raddeye geldi bilmiyorum, bu denli dark olacağını bende düşünmüyordum. Ama şuan tamamen akışına bıraktım, benden nefret etmek serbest.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 30, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HELIANTHUS •Sekai•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin