5 And I was like

215 33 17
                                    

Bir hafta sonra

Taehyung artık evi kendi düzenine sokmuştu, her yerde kitaplar ve kameralar vardı, Onun ilgi alanı buydu.

Güneşin doğması ile birlikte o da kasabadaki diğer herkes gibi ayağa kalkıyordu. Yanlış anlamayın, onun bir işi yoktu ki, olmasına da gerek yoktu. Şehirde çalıştığı süre boyunca banka hesaplarında ona hayatının sonuna kadar yetecek miktarda para biriktirmişti.

Ayaklarını yataktan aşağıya doğru uzattı ve gerildi. Yoğun güneş ışığı ile kamaşan gözlerini ovdu. Dinlendirici gözlüklerini taktı ve lavaboya yol aldı. Yaklaşık bir haftada bedeni bu rahat yaşama uyum sağlamıştı. Elini yüzünü yıkarken çalan kapı oldukça beklenmedikti. Jeongguk'un geldiğini düşündü. Siyah oldukça bol eşofmanının üzerindeki çıplak bedenine eline geçen bir sabahlığı bağlayıp kapıya gitti.

"Kim o?"
"Taehyung, Taehyung benim Jeongguk!"

Taehyung her seferinde onun bu çocuksu tavırlarına gülmeden edemiyordu, kapalı kapıya kolunu yasladı ve yüzünü gömüp gülmeye başladı.

"Taehyung...Neden kapıyı açmıyorsun hâlâ?"

Kendini toparladı ve ciddi bir yüz ifadesi takınıp kapıyı açtı. Dur, Ne?
Tanrı Eros resmen ona aşk okunu fırlatmak için her seferinde zaman kolluyordu.

"Accidenti, mi stai facendo impazzire."

Onu bir çırpıda nazikçe kolundan tutup içeriye çekti ve kapıyı kapattı.

Üzerinde büyük, bembeyaz bir gömlek ve altında askılı kahverengi pantolonu vardı. Siyah kıvırcık saçları ve süt gibi olan teninde kendini belli eden pembe dudakları. Dudağının altındaki minik ben ve güzel tavşan dişleri. O sanki ne giyse yakışırdı. Güzelliği yaptığı her harekete yansıyordu.

"Taehyung, annem çörek gönderdi. Kahvaltı yapmamışsındır umarım."

Jeongguk'un Taehyung'dan kalır bir yanı yoktu, gözlerini bir saniyesini bile değerlendirmek adına bu güzel adamın her ayrıntısında gezdiriyordu. Sabahları kim bu kadar güzel olurdu?

"Hayır, daha yeni uyanmıştım. Sende soframa katılmak ister misin?"
"Bilmem ki."
"Hadi gel benimle."

Arkasında onu takip ettiğini biliyordu, adımlarını salona götürmüştü. Oraya salon denmesi bir hayli saçma olurdu. Ne bir televizyon vardı, ne de bir başka şey.
Kocaman bir kitaplık vardı, ve uyumu bozmamak istermişcesine oraya konulan iki büyük beyaz kanepe.

"Sen burada bekle, ben çörekleri hazırlayıp geliyorum."

Jeongguk onu duymamıştı bile, büyük gözlerini daha fazla büyütebilirmiş gibi açıp kitaplara bakıyordu.
Taehyung onun bu hâline gülümsedi ve mutfağa ilerledi, jeongguk da kitaplara.

Paper Hearts | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin