Öncelikle söylemem gerekirse medyadaki şarkıyı kesinlikle açmanızı isterim.
Bu şarkı cidden çok hoşuma gidiyor. Her birkaç dakikasından sonra beklenmedik bir şekilde sizi karşılıyor.
[Opeth - To Bid You Farewell]--------
Gözlerimi açtığımda tavandaki kendini belli eden kahverengi tonlarındaki parlak antika avize ile karşılaştım. Etrafı daha iyi görebilmek için doğrulmaya yeltendiğim sırada alnımdan düşen beyaz bez ile ne olduğunu anlamaya çalıştım."Jeon! Jeon iyi misi-Güzel Tanrılarım aşkına Jeongguk!"
Sonrasında ise belimin ve dizimin altında hissettiğim bir çift el.
Bezi yandaki sehpaya koydum ve geniş odada gözlerimi gezdirdim.
Bembeyaz duvara tek başına sabitlenmiş raflardaki güzel çerçevelere konulan siyah beyaz fotoğraflar süslüyordu. Köşeye konulmuş çalışma masası ve koltuk odaya resmilik katıyordu. Buranın Taehyung'ın odası olmadığına bahse girerdim, odada bir tane bile kitap yoktu. Ellerimden destek alarak yatakda iyice doğrulmuş ve ayaklarımı aşağıya sarkıtmıştım.Çıplak ayaklarımı ahşap zeminde sürüye sürüye kolidora çıktım, üzerimde hâlâ siyah elbisem vardı. Bir diğer kapının önünden geçerken kulağıma ilişen fısıltılarla durmuş, kulaklarımı kapıya dayamıştım ki, aniden kapının biraz öne gitmesi ile duraksadım. Tahmin ettiğimin aksine hiç ses çıkmamıştı. Taehyung büyük pencereyi sonuna kadar açmış dizlerinin üzerinde ellerini kalbinin üzerinde birleştirmiş pür dikkat bu gece oldukça parlak olan yıldızlara bakıyordu.
"Gökleri süsleyen yüce Tanrı Asklepios. Büyükbabamın yatağında Ateşler içinde yatan Jeongguk'u o alevlerin içinden al. Ona sonsuz şifandan ver."
Sonrasında ise bir şeyler fısıldamıştı. Bunu yaptığında istemsizce gözümden bir yaş gelmişti fakat ben bunu anlayamadan açık kapı rüzgardan dolayı çarpmış, çarpması ile Taehyung aniden arkasına dönmüştü.
Beni görmesi ile gözleri irice açılmış, sonrasında hızlıca bana doğru koşup elini alnıma, yanağıma ve sonrasında boynuma götürüp acele tavırlarla ateşime bakıyordu. Sonra derin bir nefes vermiş, aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çatıp gözlerime bakmıştı. Sonrasında fısıldayarak bir şey tısladığını duydum.
"Abusiva..."
Sonrasında gayet normal ses tonuna dönüp bir soru yöneltti.
"Ne zaman geldin buraya?"
Yaptığı garip şey, Tanrı olarak nitelendirdiği asklepios ne kadar garip gelde de aklımı bu düşüncelerden çıkarıp cevap vermeye yeltendim.
"Çok olmadı, az önce geldim."
"Oh, İyisin değil mi? Kapının önünde aniden bayıldığında endişelendim."
O bana bunu söylerken ben gözlerimi üzerinde gezdiriyordum. Beyaz saten bir gömlek ve aynı şekilde yine beyaz bir eşofman altı vardı. Sonrasında ise üzerindeki kuru kan lekeleri kendini belli ediyordu. Gözlerimi sol elini bulmak istermişcesine etrafta gezdirirken arkasına aldığını fark ettim. Az önce fısırdadığı hiçbir zaman rastlamadığım kelimelerin ardından bu kan lekeleri zaten tüm düşüncelerimi sarmışken elini merak etmemeliyim diye düşündüm. Fakat zihnim bana engel oluyordu.
"Taehyung, elinde ne var?"
Aniden duyduğu soruyla afallamış olacak ki seslice yutkundu.
"Hadi akşam yemeği yiyelim, oldukça fazla uyudun orada. Acıkmış olmalısın."
Konuyu neden değiştirdiğini anlamaya çalışıyordum. Benden ne saklıyordu ki?
"Taehyung ben soru sor-"
Aniden lafımı kesti ve irislerindeki o ateşi hissettim.
"Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum Jeon Jeongguk. Şimdi mutfağa git, birazdan geleceğim."
Tanrı şahidim ki, sesindeki o aniden gelen kalın ve hipnoz edici ton karşısında dediğini yapmamanız imkasızdı. O iki saniye içinde aniden başka biri oluvermişti.
Adımlarımı hızla fakat koşar adım olmayan bir şekilde mutfağa yönlendirirken az önce olan şey düşünmemeye çalıştım. Buzdolabını açtım ve içerideki gözüme çarpan çilek reçelini çıkartıp tezgaha koydum ve ekmek aramaya başladım. Bu sırada o kanın neye ait olduğunu düşünmeden edemiyordum. Belki de yanlışlıkla bir yerini kesmişti.
Birkaç dakika sonra üzerindeki kıyafetleri değiştirip mutfağa gelmişti. Ben o sırada uzun tabureye oturmuş hiç olmasa da tatlı şeylere dayanamadığım için kavanozun yarısına gelmiş, karnımı doyurmuştum.
"Hey, onunla doymazsın ki jeongguk. Neden düzgünce bir şeyler almadın?"
Sesi en son olan halinden tamamen farklı, normal tonundaydı.
"Canım tatlı istedi de."
İstemsizce ensemi kaşımıştım. O ise bu halime karşı küçük bir gülümseme sunmuş, ardından bir aktor edası ile gülümsemesini durdurup ciddi bir hâle bürünmüştü;
"Çileklerin hepsini bitirme jeongguk."
Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırmış, gözlerimi kaçırmıştım.
"Ben odamdayım. Ailene haber yolladım bu gece burada kalabilirsin."
Merdivenlerden çıkarken aniden durmuş, bedenimi incelemişti.
"Yemeğini bitirdikden sonra bir duş al, o kıyafetlerin içinde çok terledin."
Kafamı olumlu anlamda sallarken Taehyung o sırada odasına çıkmıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Hearts | Taekook
Hayran KurguUfak bir kasabada yoksulluk içinde yaşayan ve kitaplara olan aşkı ile bilinen genç Jeon Jeongguk'un hayatı kasabaya gelen çocukluk aşkının kirli sırrını ortaya çıkarması ile değişir.