Kısa bir duşun ardından Maria'nın bana verdiği iç çamaşırları, lacivert kotu ve salaş askılı mavi bluzü üzerime geçirdim. Saçlarımı kurusunlar diye kendi haline bıraktım ve odadan çıktım. Aşağı inip mutfağa yöneldim. Muazzam bir koku beni kendine çekiyordu. Maria, Andrea ve Tobias masada oturuyorlardı. Beni görünce sustular. Beni ne yapacaklarını konuştuklarına eminim. S.H.I.L.E.D konusunda endişelenmeli miyim ondan ise hiç emin değilim.
-Hey, Artemis gel hadi.
Gidip Andrea'nın yanına oturdum. Önümdeki tabakta şey vardı... Immm... Spagetti? Sanırım adı buydu. Çatala uzandım.
-Onu burda mı tutacağız Andrea? Onu besleriz giydiririz ve bir bardak da kahve içeriz. Sonra ne olacak?
-Ben başınıza dert olmak istemem. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Yani henüz... Ama bulurum bir yolunu. Gün doğunca gidebilirim?
Maria ellerini çenesinin altında birleştirdi.
-Bak Artemis biz de ne olduğunu bilmiyoruz ve gitmen de ne kadar doğru emin değilim. Belki bir şeyler hatırlamanı sağlamalıyız. Bir antikor üretmeyi deneyebi..
Tobias lafını kesip bağırmaya başladı.
-Siz delirdiniz mi? Ne olacak sanıyorsunuz. En geç yarın mekiğin farkına varacaklar ve buraya gelecekler. Onlara biz söylemeliyiz yoksa sıralamamız düşecek. Ayrıca gidemez. Mekiğin içindekini merak edecekler.
Andrea' nın boynunda ki damarları görebiliyordum artık. Ardından o da bağırmaya başladı.
-Asıl deli olan sensin. Deney faresi değil o. Bunu anla lanet puanlar kimsenin umrunda değil.
-İyi. Sonsuza kadar çaylak olarak kalın o zaman.
Sandalyesini devirip üst kata çıktı. Arkasından bakarken ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Burası okul gibi bir şey olmalıydı. Maria Andrea'nın elini tuttu.
-Kızma ama o haklı. Yarın bu koca deliği fark edeceklerdir. Ondan sonra ne yapabiliriz bilmiyorum. Ayrıca onu nereye saklayacağız.
-Ne olacak bilmiyorum ama en azından hatırlayana kadar onu saklayabiliriz. Emma' ya olanları tekrar yaşamak istemiyorum.
-Peki ben Tobias ile konuşayım sen de Artemis'e yatacak bir yer ver.
Bana bakıp gülümsedi ve o da üst kata çıktı. Elime aldığım çatalı tekrar yerine bıraktım. Ve Andrea' ya döndüm.
-Bunu yapmak zorunda değilsin. Memnun olmadığımdan değil ama dostlarınla arana girmek istemem. Dediğin gibi S.H.I.E.L.D iyi değilse gideyim. Düzeninizi bozm...
-Yapma Artemis nereye gideceksin. Hem ne düzeni? Patron ve çırakları. Bizi dinlemiyor, takım olmamız gerekiyor. Neyse daha sonra konuşuruz. Sen yemeğini ye hadi.
O konuşurken yüzünü inceledim. İri yeşilli-kahveli gözleri ve güzel, masum bir yüzü vardı. Saçları kısacıktı ve ince uzun bir vücuda sahipti. Bileğinde küçük bir tablet sabitlenmişti. Bana baktığını gördüğümde konuştum.
-Emin misin?
-Eminim. Hadi bakalım.
Önüme dönüp çatalı tekrar elime aldım. Tabağıma daldırıp büyük bir lokma aldım. Tanrım! Çok lezetliydi. Her zaman tadı böyle miydi bunun emin değilim ama şu an gerçekten mükemmeldi. Tabağımdakiler bittiğinde geriye yaslandım. Andrea'ya baktığımda bana şaşkınlıkla baktığını gördüm.
-Ne?
-Hiç sadece... Şey... Bir tabak daha ister misin?
Ah tanrım. Nasıl yedim kim bilir. Yüzüm kırmızının bir tonuna bürünürken cevap verdim.
-Hayır teşekkür ederim. Çok lezzetli olmuş.
-Tobias yaptı. Ona söylemelisin.
-Ah demek güzel şeyler yapabiliyormuş.
Diye fısıldadım lakin Andrea'nın kahkahası bunu başaramadığımı gösteriyor. Dayanamayıp bende gülmeye başladım. Nefes almak için kafamı arkaya yatırdığımda Tobias'ın bizi izlediğini gördüm ve kahkaham boğazımda takıldı. Hemen önüme döndüm. Andrea ayağa kalkıp sofrayı toplamaya başladı. Ben de kalkıp ona yardım ettim. Son kez yukarı baktığımda artık orada değildi. Masayı toplayıp bulaşıkları hallettikten sonra Andrea bize kahve yapmayı önerdi bende kabul ettim ve salondaki cam kapıdan dışarıya çıkıp ilk basamağa oturdum. Gece çok güzeldi. Gözlerimi kapatıp geceyi içime çektim. O sırada burnuma yoğun bir kahve kokusu geldi. Arkamı döndüğümde Andrea iki kupa ile geliyordu. Sessizce kahvemizi içtik ve beni yatacağım odaya götürdü.
-İyi geceler Artemis.
-İyi geceler ve teşekkürler.
Sıcacık bir gülümseme yollayıp kapıyı kapattı. Eşyaları karıştırmayı istesemde yorgunluk üstümü değiştirmeden yatağa kıvrılmamı sağladı. Derin ve huzursuz bir uykuya daldım.
Derin ve bir o kadar da gürültülü bir sese uyandım. Burası uyuduğum yer değildi. Etrafa baktım. Bembeyaz taşların, moloz yığınlarının arasındaydım. Burası neresiyse büyük bir yıkım olmuştu. Bomba mı patlamıştı acaba. Dikkatli bir şekilde ayağa kalkmaya çalıştım. O sırada yüksek bir kahkaha işittim. Ardından da boğuk bir ses.
-Ben kazandım ve sen kaybettin Artemis.
Ardından bir kahkaha daha attı. Sesi hem çok tanıdıktı hem de sinir bozucu.
-Sen kimsin.
Tekrar kahkaha attı. Gittikçe yaklaşıyordu sesi. Gölgelerin arasından uzun, hafif kalıplı bir adam çıktı. Ten rengi ve saçları benimle aynı renkteydi. Ama gözleri kırmızının uğursuz bir tonuydu.
-BEN KAZANDIM ARTEMİS!
-Sen kimsin? Neyi kazandın?
Bana doğru ilerliyordu aramızda az bir mesafe kalmıştı. Zafer sevinçleri yerine derin bir öfkeyle bana bakıyordu. Ellerini havaya kaldırdı ve birer tane ateş topu oluşturdu. Daha sonra ellerindeki ateş toplarını birleştirdi ve daha büyük ve yıkıcı bir güç elde etti. Gözlerime bakıp son bir kahkaha attı ve ateş topunu bana fırlattı. Ellerimi kaldırıp engel olmak istedim ama biri omuzlarımdan tutup beni sarsıyordu. Başıma geleni kabullenirken gözlerimi kapattım. Ama omuzlarımı sarsan eller dışında hiç bir şey kalmadı. Gözlerimi tekrar açtığımda karşımda Tobias vardı.
-Şşşt sakin ol! Kötü bir rüyaydı sadece.
Etrafıma baktım. Tekrar yattığım odadaydım. Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu. Tekrar Tobias'a baktım.
-Emin değilim. O adam... Sanki tanıyordum. Bana çok benziyordu.
-Sana mı benziyordu. Kardeşin yada ikizin falan mı var?
-İkiz mi?
Zihnimi zorlamaya çalıştım. Daha derinlere inmeye. Ama bunu denediğimde başıma korkunç bir ağrı saplandı. Başımı ellerimin arasına aldım. Bir çığlık işittim o sırada. Kimin olduğunu düşünemeden o sesin bana ait olduğunu fark ettim. Tobias ellerimi çekmeye çalışıyordu. Başımdaki ağrı ise ardı sıra saplanan dikenler gibiydi. Kafamı dizlerimin arasına almak istedim. O sırada Maria ve Andrea'nın geldiğini gördüm. Tobias yatmamı sağlarken konuştu.
-Maria bir şey yap!
-Tamam hemen dönerim.
Dedi ve gitti. Andrea gelip yanıma oturdu. Bir feryat daha koparmamak için dişlerimi sıkıyordum.
-Ne yaptın ona?
-Bir şey yapmadım Andrea lanet olsun, saçmalama.
-Doğruyu söyle!
-Şimdi sırası değil.
-Ne zamanmış sırası!
O sırada Maria gelmeseydi eminim ki bu konuşma bir kaç yumrukla son bulacaktı.
-Ne yapıyorsunuz siz? Ahmaklar! Kız acı çekiyor ve ikiniz kavga ediyorsunuz. Tobias kolunu tut.
Dedikten sonra Tobias kolumu tuttu ve Maria elindeki şırıngayı koluma bastırdı. Alnımdaki terleri silerken bir şeyler söylüyordu ama duyamadım. Sonra gözlerim karanlığa gömüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTEMİS
FantasyBiraz önce günbatımının güzelliğine şahit oldum. Daha önce böyle bir şey görüp görmediğimi hatırlamıyorum. Ama bu güzelliği ilk defa görüyormuş gibi olmak mutluluk verici. Hava karardı şimdi. Gökyüzü binlerce yıldızla süslendi. Ay'ın görüntüsü ise y...