Yeni Hayat - 2

68 7 2
                                    

Jeanne hala olayın şokunu üstünden atamamış olsa da yavaşça yüzüğü parmağına geçirirken; Judas, Jeanne'i omuzlarından tutmuş onu izliyordu. O anda Judas'ın arkasından onlara mızrağını fırlatmak için gerilen adam, Jeanne'in gözlerini adamın üzerine getirmesiyle boynu kendi etrafında tam bir tur dönerek yere yığıldı. Liderleri olduğu anlaşılan adam artık korkudan geri çekilmeye başlamış, bu arada adamlarına saldırmaları için emir veriyordu. Bunu gözden kaçırmayan Jeanne, az önce bir bakışla öldürdüğü haydutun mızrağını sadece bir el hareketiyle havaya kaldırıp kaçan adama fırlattı. Hala hem bağırıp hem kaçmaya çalışan haydut bir an için hareket edemez, emir veremez hale gelmişti. Birden kızıla boyanan dünyası gözündeki kanın azalmasıyla biraz daha netleşirken, önünü görmeye başladığında burnunun altından bir şey uzandığını farketti. Mızrak, ağzından girmiş, onu dibinde durduğu yıkıntının duvarına mıhlamıştı. Ölmeden önce,  fal taşı gibi açılan gözlerinin gördüğü son şey  bu iki canavar oldu. Judas üzerlerine gelen yağmacıları sadece tek vuruşla paramparça ederek on metrelerce ötelere fırlatıyordu. Jeanne ise ona yaklaşmaya çalışanları metrelerce yükseğe uçurup sonra yere çakıyor, kiminin başına yıldırım düşürüyor, kiminin ise gözlerini ve beynini dışarı akıtıyordu. Sanki tanrı ve bir savaşçısı insan bedenlerine girmiş ve onları cezalandırıyordu. Galip gelemeyeceklerini anlayan yağmacılar kaçmaya yeltense de Judas'ın onlara yetişmesi bir saniye bile sürmüyordu. Karınlarına geçirdiği yumruğu bağırsaklarının fırlamasına yetiyordu. Jeanne ise kaçmak yerine kalıp af dileyenlerle ilgileniyordu. Sadece bakarak hepsinin bütün kemiklerini kırıyor, acı ve çığlıklar içinde ölüme terkediyordu.

                Dinmeye hiç niyeti yokmuş gibi yağan şiddetli yağmur bile yerde oluşan kan gölünü silemedi. Yağmacılardan geriye cesetlerinden başka bişey kalmadı. İkili en sonunda durduklarında kimi yıkıntıların arasına saklanıp olayları izlemiş, kimi korkudan hareket bile edemeyip meydanda kalakalmış olan köylüler yavaş yavaş toplanmaya başlamıştı. Judas ve Jeanne'in köylülerin verecekleri tepki hakkında en ufak bir fikirleri bile yoktu. Köyümüzü kurtardınız diyip onlara minnet mi duyacaklardı yoksa yüzüklerin ellerinde olma nedenini öne sürüp dışlanacaklar mıydı. Nitekim kimse en ufak bir minnet göstergesinde bulunmadı. Herkes öylece onları izlerken Jeanne'in annesi kalabalığın arasından ileri çıktı. Yavaş adımlarla kızına yaklaştı. Gözleri dolan Jeanne'in aksine annesi her hangi bir duygu ifadesi belirtmiyordu. Ta ki Jeanne'in suratına var gücüyle bir tokat atana kadar. Judas bu tokatın geleceğini henüz annesi elini kaldırmadan farketmişti ve bunu durdurabilirdi fakat bundan sonra olacakları görmek gerekti. Köye karşı da kaba kuvvet kullanamazlardı. Tokatın şokuyla yüzünü yavaşça annesine çeviren Jeanne tek kelime edemedi. Onun yerine annesi söze girdi. "Ne yaptın sen? Ne yaptınız siz? Kızım bu gördüklerim gerçek olamaz. Birazdan uyanmak ve seni odanda pencereyi açmış, Judas'la birlikte yaptığın gece konuşmalarınızda basmak istiyorum. Ama rüya olamayacak kadar gerçek bu hissettiklerim. Yüzüğü ilk sende gördüğümde inanmak istemedim. Bir açıklaması vardır dedim . Ama kızım... Bu yaptıklarınızdan sonra... Kalbim yok oldu sanki benim.  Babanın ölümünden sonra bütün sevgimi ayırdığım kızıma artık baktığımda bir insan bile göremiyorum. İyi ki baban da görmedi bu anları, bir de o kahır çekmesin. Her sabah gelip günaydın öpücüğü veren, ne kadar şiddetli olursa olsun kavgalı biten günün ertesi sabahı gelip bana sarılan kızım, bu sen misin? Şimdi o kız kafa mı koparıyor? Benim kızım tanrının lütfunu kazanmış eyy ahali! Ben bununla nasıl övüneyim? Bu lütfu ziyaretçiyi katlederek alan, sonrasında da insanları böcek gibi ezen kızımla nasıl gurur duyayım? Git kızım. Sevgilini de al git buralardan. Sizin hakettiğiniz tek şey ölümdür. İnan bana seni ne asarken ne de boynunu vururken iğne acısı kadar acı hissetmem bu saatten sonra. Yine de size ölüm cezası vermeye kalksak siz bizi de katledersiniz. Hadi beni öldürsen neyse, ben zaten öldüm. Ama masum insanlarımıza zarar verme, geçmişimizin hatırına. Git kızım. Sevgilini de al git." Bunları söyledikten sonra annesi kalabalığın içinden geçip yıkılan evine doğru yöneldi. Jeanne ona doğru bir adım atmaya yeltendiyse de Judas onu bileğinden tuttu. Dönüp baktığında Judas ona "Boşuna uğraşma" der gibi başını salladı. Judas'ın onu azarlayacak ailesi yoktu. Daha bebekken köyün yakınlarında bir ağacın altında bulunmuştu. Köyün çocuklarına okuma yazmayı öğreten bir dedenin yanında büyümüş ancak daha 10 yaşını tamamlamadan, dedesinin ölümüyle tekrar yalnız kalmıştı. Bu sefer başkasına sığınmadan köylülerin yardımıyla kendi başına yaşamaya başlamıştı. Bu yalnız zamanlarında onun hep yanında olan Jeanne ile arkadaşlık ederek büyüdü.

İlk ve Son Biz'izHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin