Güne gözünü ilk açan yine Judas oldu. Elini ona dönük uyuyan Jeanne’in yanağına koydu. Judas, dokunmasıyla Jeanne’in yavaş yavaş gözlerini araladığını görünce “Uyanma” dedi. “En azından kapat gözlerini, uyuyormuş gibi yap. Biraz daha seni izlemek istiyorum. Uykuyu sevmeni seviyorum, böylece her sabah senin bu sakin ve masum yüzünü görebiliyorum. Sen uyurken dağılan saçlarını kulağının arkasına çekmeyi seviyorum. Hiçbir şeyden haberin yokken, sana dokunup seni öpmeyi seviyorum. Ve sonsuza kadar her gün gözlerimi açtığım bu muhteşem manzarada beni karşıladığın için seni seviyorum.” Bir süre sessiz kaldıktan sonra Judas, gözleri hala kapalı fakat gülümseyen Jeanne’in burnuna bir öpücük kondurduktan sonra sıcak yataklarından dışarı süzüldü. “Saleem gelene kadar hazırlanayım.” Judas gömleğini üzerine geçirirken, Jeanne yatağın karşısına geçmiş olan Judas’ı görebilmek için sırtüstü dönmüş, bir eliyle gözünü ovuştururken diğer yandan onu izliyordu. Kapıya vurulmasıyla Judas “Saleem gelmiş olmalı” dedi, zaten cümlesini bitirmeden Saleem aşağıdan seslenmeye başlamıştı bile. Judas Jeanne’e bir öpücük verdi ve “Uyumana devam et.” dedikten sonra odadan ayrıldı. Kapıyı açar açmaz Saleem “Günaydın dostum!” dedi. “Hadi atla atına, yola koyulalım.” Judas, bağladığı Barton’ın atını çözerken Saleem de atına binmiş onu bekliyordu. Hazır olduklarında yola koyuldular. Henüz erken saatler olduğu için sokaklarda pek insan yoktu. Olanlar ise dünki gibi onları görükçe bakışlarını kaçırıyorlar ve sonra arkalarından izliyorlardı. İkili acele etmeden sakince ilerliyorlar bir yandan da Saleem yapacaklarını anlatıyordu:
-Dün seni lidere anlattım. Gördüklerimi kelimesi kelimesine anlatsam bile onun abarttığımı düşünüyor gibi bir hali vardı. Gerçi gözlerimle görmesem ben de inanmazdım ya. Neyse, sadece anlatılarak bile ilgisini çektin gibi.
-Peki onunla ne zaman tanışacağım?
Saleem atın üzerinde Judas’a doğru dönerek:
-Öyle her yeni gelenle tanışsaydı diğer işlerle kim ilgilenecekti? Yeni adamları biraz daha tecrübeli olan ben ve birkaç kişi yanına alıyor. Tabi bunu gidip lidere bildiriyoruz. Eğer sen güzel işler başarıp kendini kanıtlarsan, ki ben senden umutluyum, liderle birebir tanışma fırsatını elde edersin. Onun iyi bir adamı olmak demek herkese sözünü geçirmek demektir. Neyse, işine gelince...Dediğim gibi biz büyük bir oluşumuz. Yani sadece bu şehire bakmıyoruz. Burası yeteri kadar adamımızla dolu olduğu için seni yakınlardaki başka bir kasabaya yollayacağız. Ama üzülme, ben de seninle geliyorum. Oradan bir kişiyle yer değiştirdim. Yapacağımız şey basit, devriye gezmek, kapılarda nöbet tutmak, kavga gürültü patırdı gibi durumlarda gereğini yapmak... Bazen sert davrandığımız için genelde halk bizden hazetmez. Ancak bu onları koruduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Bu civarlara fazlasıyla haydut dadanırdı. Daha sonra şehirde kendimizi savunmak amacıyla küçük bir örgüt kuruldu. Etkisini görmeye başladığımızda, katılım çokluğunu çevredeki yerleşimlere dağıtarak düzenlemeye çalıştık. Bir süre sonra gelir elde etmeye başladığımızda güçlü bir örgüt olduğumuzu kanıtlamış olduk. İlk zamanlarımızda haydutlar saldırılarına devam etse de bir şekilde hep galip geldik. Son bir yıldır büyük bir kapışma yaşanmadı, dedi.
Şehrin çıkış kapısına geldiklerinde Saleem oradaki muhafızlara kapıyı açmalarını emretti. Kapı açıldıktan sonra yeni çalışma yerlerine gitmek için atlarını hızlandırdılar.
Jeanne bir süre daha uyuduktan sonra kalkmaya karar vermiş ancak yaptığı tek şey yatakta debelenmekten başka bir şey olmamıştı. Sonunda kendinde kalkacak kadar kuvveti bulduğunda yataktan fırladı. İlk işi balkona çıkıp denize karşı derin bir nefes almak oldu. Daha sonra balkonun korkuluğunun üstünde birleştirdiği kollarına çenesini dayayarak arka bahçesini seyretmeye başladı. Orada yapacağı değişiklikleri düşünüyordu. Bahçede şimdilik sadece bir koltuk vardı. Belki bahçeden denizin en güzel göründüğü yere bir masa ve iki sandalye koyulabilirdi, güzel bir kahvaltı ya da ay ışığıyla parlayan deniz eşliğinde akşam yemekleri harika olurdu. Bahçenin kenarlarına çiçekler ekilebilir, yeşilin içinde rengarenk şölenler hazırlanabilirdi. Bütün bunların plan ve hayallarinde kaybolan Jeanne, kapının vurulmasıyla kendine geldi. Aşağıya inip kapıyı hafif araladığında orta yaşını geçmiş bir kadınla karşılaştı. “Günaydın. Ben Ghilfred’in karısıyım, Brenda.” Jeanne hala anlamadığını belli eden bakışlar atarken kadın devam etti. “Dün size evi satan adamın karısıyım.” Sonunda durumu anlayan Jeanne kapıyı açarak kadını içeriye davet etti. Dün geceden kalan henüz temizlemediği yemek masasını görünce yüzünün buruşmasına engel olamadı, kadını şöminenin başına davet etmek istedi. “Bağışlayın lütfen, henüz tam yerleşemedik. Yorgun olduğumuz için hemen uyuduk. Ev biraz dağınık. Gelin şöyle oturalım.” Kadının koltuklardan birine oturmasını bekledikten sonra Jeanne de diğerine geçti: