Jeanne bir süre şaşkınlıkla öylece kaldıktan sonra, sonunda başını nottan kaldırabildi. Kapının kapalı olduğundan emin olduktan sonra pencereleri de kontrol etti. Dışarıda kimseler gözükmüyordu. Perdeleri çekip yatağın kenarına oturdu. Notu kimin yazmış olabileceğini düşündü. Judas bazen ciddiyeti kenera bırakıp haylazca davranabiliyordu ama böyle bir şaka yapacak biri değildi. Ayrıca en başından beri yanındaydı. Bunları düşünürken Judas’ın banyodan çıktığını son anda farkeden Jeanne, vereceği tepkinin ne olacağını kestiremediği için kağıdı saklamaya niyetlendi ancak daha sonra vazgeçti, ona söylememesi durumu daha kötü bir hale getirebilirdi. Kafasında bütün bunları kendisiyle tartışan Jeanne’in gözleri Judas’a kitlenmişti. Boş boş baktığını farkeden Judas, seslenmesine karşılık alamayınca elini Jeanne’in gözleri önünde bir kaç kere sallayarak onu kendine getirdi. “Orda mısın?” Jeanne önce derin bir nefes aldıktan sonra elindeki kağıdı göstererek “Bu kıyafetlerin içinden düştü”dedi. Judas kağıt parçasını eline alıp okuduktan sonra gözleri büyüdü. Soluduğu her nefes Jeanne’in yüzüne öfke olarak geri çarpıyordu. Kağıdı avucunun içinde buruşturup “Kim yazdı bunu!?” derken Judas’ın hiç görmediği bu yüzüne şahit olan Jeanne’in içini düşen yıldırımla birlikte korku kapladı. “Bilmiyorum Judas. Bilsem söylerdim zaten, sakin ol lütfen. Sinirle hareket etmeyelim. Bekleyelim. Bize ne yapabilirler ki zaten. Biz güçlüyüz, değil bir bunun gibi bin tanesi gelse bile bize zarar veremezler. O yüzden sadece bekleyelim ve olacakları izleyelim.” Jeanne bunları söylerken Judas’ın ellerinden tutmuş, yatakta yanına oturtmuştu. Jeanne’in haklı olduğu düşüncesine varınca gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı:
-Nedense aklıma ilk isim olarak Barton geliyor. Sana bakışlarını farketmedim sanma. İlk gördüğü andan beri süzüyor. Üstüne bir de bugün olan olaydan sonra artık kesin gözüyle bakıyorum.
-Benim de dikkatimi çekti. Gözlerini hep üstümde hissediyorum. Biraz daha dikkatli olalım ve bir gözümüz de onun üstünde olsun.
-Tam da işe başlayacakken, bu olay üzerine seni evde yalnız bırakmak çok zor geliyor, derken Judas başını kaldırmış Jeanne’e bakıyordu.
-Judas, artık güçlü olduğumuzu unutma. Yüzük parmağımda olduğu sürece bana hiçbir şey olmaz. Bunu da kafana takıp kendine dert etme. Bunun altında birlikte kalkacağız ve sorumlusunu bulacağız. Judas:
-Tamam, peki ne ara koydular bu notu? dedi
-Kıyafetleri yollarlarken içine koymuş olabilirler.
-Ya da biz yemek için çıktığımızda... Judas’ın gözleri birden açıldı. O Barton şerefsizi masadan erken kalktı ve odamıza gelip bu notu yerleştirdi!
-Evet, öyle de olmuş olabilir. Yine de çok emin olmayalım. Sadece bekleyelim aşkım, zamanla öğreneceğiz. Jeanne Judas’ın daha tam kurumamış nemli saçlarından öperken, onu yatağa çekti. “Artık uyuyalım. Bunu daha fazla düşünme. Unutma, bize kimse zarar veremez.” Aniden şiddetlenen yağmurun tekrar sakinleşmeye başlamasıyla çift uykularına daldı.
Judas sabahın ışıklarıyla gözlerini açtığında Jeanne her zamanki gibi uyuyordu. Birlikte uyudukları zaman çok nadir Jeanne’in erken kalktığına tanık olmuştu. İşinin ilk günü olduğu için Jeanne’i bir kere öptükten sonra “Kalk artık” dedi ve üzerini giyinip dışarıya çıktı. Judastan sonra yatakla resmen boğuşan Jeanne sonunda kendini kaldırmayı başarabildi. Yatağın kenarında oturmuş gerinirken gözüne yere attıkları not ilişti. Yerden alıp başucundaki çekmeye koydu ve üstünü giyinmeye başladı. Bugün mutfakta ilk günüydü. Hizmetçilerin çoğu çoktan kalkmış ve hazırlıklara başlamıştır bile diye düşündü ancak özel misafir olmanın verdiği rahatlıkla bunu pek de kafaya takmıyordu.Elini yüzünü yıkayıp saçını düzelttikten sonra mutfağa doğru yöneldi. Hizmetçiler mutfağa yemek salonundan değil, girişteki merdivenin sağ tarafında altta kalan bir kapıdan giriyordu. Ancak Jeanne koridordaki camlardan Judas’ı görmek için yemek salonundan gitmeyi tercih etti. Judas ise dışarıda Karl ile buluşmuş bir şeyler konuşuyordu. “İşte Judas, bundan sonra senin atın budur. Hatta al senin olsun, benden sana hediye. Bir gün olur da ayrılmaya karar verirseniz yanında götür. Uzun yolda yayan gitmek olmaz. “ derken atı hizmetçilerden birineahıra götürmesi için teslim ediyordu. “Bugün biraz uzun bir yola mal götürmemiz gerek. İlk işine çıkıyorsun yani. Ben de seninle geleceğim. Normalde Barton ile seni yollayacaktım ama sabahtan beri ortalarda gözükmüyor. Dün gece güzel bir azarladım. Gerçi bana sorsan suçlu gibi görünmüyor çocuk, tüm gün benimleydi ama o adamların hıncını birinden çıkarmam gerekti sanırım. Bir ara gönlünü alayım bari. Peter’ın ayağı zaten tam olarak iyileşmedi o yüzden burada kalacak. Kılıcını da yola çıkarken verecekler. Hadi şimdi gidip kahvaltımızı yapalım. “ dedi ve Judas’ın koluna girip konağa doğru yürümeye başladılar. Salona girdiklerinde Peter her zamanki gibi masanın başında tabakları diziyordu. Karl ve Judas’ı farkedip “Günaydın” dedikten sonra mutfağa yöneldi. Karl masanın başına otururken Judas da onun solundaki ilk sandalyeye yerleşti. Biraz sonra mutfaktan Jeanne çıktı, çatal ve bıçakları dizdikten sonra onu izleyen Judas’a el sallayıp geri döndü. Judas ise ona öpücük atarak karşılık verdi. Çifti gülümseyerek izleyen Karl “İyi anlaşıyorsunuz, he? Sizi böyle gördükçe gençliğime dönesim geliyor. “ dedi. “Onun için yapacak bir şeyimiz yok malesef. Gençliğinin tadını zamanında çıkarmaya bakacaktın. Şimdi ise şimdiden zevk almaya bak” salona tekrar giren Peter’dı. Gelip Judas’ın karşısına oturdu. Karl şaka ile kaşlarını çatıp “Siz de yaşlanacaksınız, o zaman anlarsınız bu hissi” dedi gülerek. Erkekler gülüşürken Jeanne salona gelip bardakları dizmeye başladı. “Tamam kızım, otur artık sen de. Her işi yapmana gerek yok. Rahat ol biraz” dedi Karl. Başıyla anladım derken Jeanne, Judas’ın yanında yerini aldı. Karl, “Öyleyse başlayabilirsiniz, sanırım Barton’ın bu sabah bize katılmaya niyeti yok. Afiyet olsun” dedikten sonra yemeğe başladılar. Sessiz geçen kahvaltıdan sonra Jeanne masadayı toplamaya başlarken Peter da olabildiğince Jeanne’e az iş çıkarmaya çalışarak ona yardım ediyordu. Karl, Judas’a atını hazır edip beklemesini söylemiş ve odasına hazırlanmaya gitmişti. Judas bahçeye çıktığında atının ahırdan çoktan çıkarılmış olduğunu gördü. Çalışanlardan biri atın semerini bağlamayı henüz bitirirken Judas yanına gidip yardımı için teşekkür etti ve kılıcını teslim aldı. “Efendim yük arabası budur. Siz en önde eşlik edeceksiniz. Bir kişi de size eşlik edecek. Bay Oakfoot ise ortadan ilerleyecek.”