1.0

203 21 11
                                    

L,

Bugün seni gördüğüm son gün. Bilirsin, mezuniyet.

Sınavım iyi geçti, sizin gibi para sıçmadığım için ancak böyle bir durumda yurt dışında okuyabilirdim ki sanırım bu mümkün olacak.

Aslında hiç yazmayacaktım sana; bu satırları defalarca karaladım, sildim, yırtıp attım. Fakat pişmanlık rollerin ve artık kızların yüzüne bile bakmaman beni biraz etkilemiş olacak ki, işte buradayım.

Her şey burada.

Aslında... her şey başladığında henüz on sekiz yaşıma yeni basmıştım, sizin deyiminizle 'temiz'dim o zamana kadar.

Kalbim paramparça, saçlarım darmadağınık, bedenim savunmasızdı ürkek adımlarla bir bara gittiğimde. İşte o zaman sana rastlamıştım; elbette yanında karanlık çeten ve -hiç şaşmaz- bir sürü kız vardı. Ağızlarının suyu aka aka kucağına oturmak için kapışıyorlardı. Ne zavallıca değil mi?

Ben ise tek boş yer olan yanınızdaki masaya oturduğumda küçük bir kız çocuğundan farksız, ortama absürt kaçan ürkek bir kediydim; bunu da bana gecenin ilerleyen saatlerinde sen söylemiştin.

O sırada ilginizi çekmiş olmalıydım ki kızlardan başlayarak hepinizin gözleri dolandı üzerimde, alaycıl ve iğneleyici laflarla birlikte.

Ama sen bakmadın.

Vakit geçtikçe daha çok içiyordum ama bir türlü sarhoş olmuyordum, zira olsam... hala zihnimde üvey babamın dokunuşları ve iğrenç nefesi olur muydu?

Artık midem bulanıyordu ve dünya ayaklarımın altında sallanıyor gibiydi. Dayanamayacağımı anladığım an yerimden sendeleyerek kalkıp kalabalık insanların arasından ufak bedenimle sıyrılarak lavaboya ulaştım, ilk denememde tutturmuştum. Bu şey, yüzümde bir aptal gülümseme oluşturmaya yetmişti. Sarhoştum sanırım.

Sakinleşmek için aldığım nefesle birlikte ağzımda hissettiğim metalimsi tat kusma isteğimi arttırınca aynanın önünden ayrılıp bir kapıya koştum, hayır hayır; uçtum.

Lavabonun beyaz taşları tenime değince soğukluk karşısında titremiştim. Bunu umursamayan elim klozet kapağını kavrayıp açtığında içimde ne var ne yoksa çıkarmıştım. Birkaç dakika daha aynı pozisyonda kaldıktan sonra zorlukla ayağa kalktım ve klozet kapağını kapatıp sifonu çektim. Ardından musluğu açarak ağzımı birkaç kez duruladım. Oluşan tat karşısında yüzümü buruşturduğumda homurdanarak başımı çevirdim.

İşte o an, seninle göz göze geldim.

İlk ve son kez.

Bana uzattığın peçeteyi beklemeden alıp ağzımı kuruladım ve çöpe fırlattım. Artık daha iyiydim, belki bunda karnımda uçuşan aptal kelebeklerin de etkisi vardı ama umrumda bile değildi.

Lavabodan, geldiğim kadar aceleci olmayan bir şekilde çıktığımda adımlarım beni tekrar geldiğim yöne ilerletiyordu ki bir an gözümün karardığını anımsadım.

Bilincim, kafamda dönüp duran düşüncelere daha fazla karşı koyamayıp beni karanlığa salarken, bu düşüncelerin elbette geçeceğini biliyordum fakat içimdeki acı nasıl geçecek onu bilmiyordum.


Gözlerimi açtığımda yanıbaşımdaydın. Bu his, vücudumun her zerresini titretirken tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim. Elbette sana kapılıp giden aptal koyun sürüsünden değildim fakat anlam veremediğim bir şekilde sana doğru çekildiğimi hissediyordum.

Ya da o gün yanımda olan tek kişi olduğun içindi, bilmiyorum.

Ama ben her şeyi anlattım sana, her şeyi.

Önce yaralarımı sardın, saçlarımı okşadın. Dokunuşların tüm acımı alıp götürmüştü sanki.

Ama sonra sarhoş oldun.

Yavaş yavaş her şeyi unuttun, yavaş yavaş her şey silindi ve 'gerçek dünyaya dönme vakti', diye fısıldadı bilincim.

Kalkıp gitmek istedim. Yapamadım; bana engel oldun. Ve kendi ellerinle kapattığın yaralarımı açtın, daha çok kanattın.

Sen sanki yaralarımı sararken sarhoştun, L. Halbuki ayıktın ve o sendin.

Sarhoşluk seni benliğinden çıkarıyordu ve sen her daim sarhoştun.

Ha... bir de bilirsin, kırılmış bir kızı çok çabuk kandırabilirsin. Seninki de o hesaptı L. Ben bunu çok sonra anladım.

Sabah olunca bir miktar para çıkarıp attın yastığa ve yüzüme bir kez bile bakmadan kıyafetlerini alıp giymeye başladın.

"Paran yastığının altında," demiştin ağzımı bile açmama fırsat vermeden. Daha sonra acımasız sözlerine şöyle devam ettin; "Çünkü her şey karşılıklıdır."

Kapıdan çıkmadan son kez bu sözleri duydum senden; "Ne ben tanıyorum seni, ne sen beni."


Bu mektup, muhtemelen siz konferans salonunda mezuniyetin tadını çıkarırken benim göz yaşlarım ve ayak seslerim duyulmasın diye uygun zamanı bekleyip dolabına koymamla sana iletilecek.

Bana ulaşmaya çalıştığını biliyorum ama dedim ya, bunun artık hiçbir önemi yok.

Şimdi ise ben terk ediyorum seni, senden habersiz.

Çünkü... çıkmadan önce de öyle dememiş miydin?

"Her şey karşılıklıdır."

x

L,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin