4. Bölüm: Geçmişte Kalanlar

25 4 5
                                    

Öncelikle herkese merhabaa! Uzun bir süredir Karatina-Kar Küresi okumak dışında Wattpad ile pek ilgilendiğim de söylenemezdi. Şuan hikayemi 95 kişinin okuduğunu gördüm, hem çok mutlu oldum hem de beklemezdim yani. Bu kurguyu sadece yazmayı sevdiğim için yapıyordum. Ama artık biraz daha yoğunlaşmaya karar verdim. Herkese çok çok teşekkür ederim. Bir de bölümü oylarsanız çok sevinirim. Bu arada canlarım bir instagram fan sayfam var. Beyza Abla yani Beyza Alkoç için. Beni instagramdan da takip edebilirsiniz. Umarım bölümü beğenirsiniz. Lütfen ama lütfen oylamadan geçmeyin. Şimdi sizi bölümle başbaşa bırkıyorum. İyi okumalar.
Instagram: hakaninisikperisii
İyi okumalar dilerim.
Yıldızımı gökyüzüne uçurmayı ve yorum yapmayı unutmayın! ^^'

Külüstür arabamıza binmiş evimize varmayı bekliyorduk sessizce. Ortalığa bir ölüm sessizliği hakimdi. Kimse bir ses çıkarmıyor, aksine bedenlerimizden yayılan kötü enerji ruhlarımızı da ele geçiriyordu.

Bugün bütün bu saçmalığa girmemiz sanki asla sonu olmayan ve olmayacak bir girdaba girmişiz ve oraya sıkışıp kalmışız gibi hissetmeme neden oluyordu. İçimden defalarca kendimi sakinleştirecek şeyler fısıldamama rağmen ruhuma, o dolu dizgin tek başına hareket ediyordu. Bu durumdan kastım şu ki, arabaya bindiğimiz andan itibaren bedenimin ılık bir duşa girmişçesine rahatlamasına rağmen, ruhumun fazlasıyla kasılıyor olmasıydı. İçimde nedeni belirsiz bir rahatsızlık vardı, beynimi kemiriyordu sanki.

Sonunda dayanamayıp pencereyi açtığımda araba durmuş annem ve babam endişeyle beni izliyorlardı. Hiç durmadan öksürüyor, öksürüyor ve titriyordum. Babam indi ve arka tarafta oturan benim de kapımı açarak inmemi sağladı. Öksürmem durduğunda titremem de gözle görülür biçimde azalmıştı. Ama hala nefes nefeseydim. Babamın kendine güvenen hali ilk defa sarsılmış, annemin dolu dolu gözlerini sakinleştirmeye çalışıyordu. Hissediyorum. Bir şeyler olacak ve ben bunu hissediyorum. Kötü bir şey olmasından daha kötü nedir bilir misiniz? Kötü şeyin geleceğini sizin çoktan bilip, ama hiçbir şey yapamayışınızdır. Kötü bir felaketten daha büyük bir şey varsa o da ruhunun sesini zincirlere vurmaktır. Çaresizlik...

"Elçin, gel otur yavrum. Nasıl hissediyorsun?" Annemin aksine babamın hep böyle soğuk kanlı oluşu aramızda hep bir mesafeye yol açmıştı. Ben demiyorum ki, sürekli evhamlı olsun, annem gibi her duyguyu doruklarında yaşasın... Ama hep bize güven veren baba modelinde bu soğuk duruş da onun yadsınamayacak bir parçası. "Elçin'im cevap versene canımın içi... Nasıl hissediyorsun, ne oldu sana?"

"İ-yiyim ben. Anne sakin olabilirsin. Bunalmış hissediyorum ve sen de böyle davranmaya devam edersen kendimi kapana kısılmış gibi hissedeceğim."

"Tamam yavrum, nasıl istersen." Babam annemin yanına geçti, sürücü koltuğuna geçti ve direksiyonu sıkı sıkı kavrayan parmaklarıyla arabayı olağan bir hızla sürmeye başladı.
Bu hayatın hiç ortası yok muydu? Gökyüzünde gri diye bir renk olamaz mıydı? Annemin gözyaşları babamın düşüncelerine bir yağmur damlası gibi izinsizce sızarken, o iyice sinirlenmeye başlıyordu.
"Canım artık ağlamayı kesebilir misin? Bak kızımız da söyledi işte gayet iyi hissediyor kendini. Hiçbir şeyi yok."
Babamın söylediği şeyle sarsıldığımı hissettim. Acı ilk defa bu kadar ele geçiriyordu bedenimi. Hiçbir şeyim yoktu, bundan sonra da hiçbir şeyim olmayacaktı. Ben yalnız gelmiştim bu dünyaya pekala da yalnız ölecektim işte. Tamam biraz abartıyor gibi görünüyor olabilirim ama son zamanlarda babamın söylediği her kelime sinirlerimi bozmaya başladı. Biz aslında muhteşem bir ikiliyizdir. Yani, aslında öyleydik. Anneme anlatmadığım şeylerimi babamla paylaşmaktan çekinmemekle de kalmaz onun dertlerine de ortak olurdum. Birlikte vakit geçirirdik, hatta özlellikle evin aylık her mutfak alışverişine de birlikte giderdik konuşacak daha zamanımız olsun diye. Belki de konuşacak her şeyi tükettik, bilemiyorum. Ama aramıza aşılamayacak duvarlar ördüğü aşikar.

Eve gelmiştik nihayet. Kendimi hala halsiz hissediyordum, yine de o içimi yiyen soruyu soruyu sormadan rahat edemezdim. "Baba, sana bir şey sormak istiyorum." dedim tatlı bir tavır takınmaya çalışarak. "Şey... Biz, yani Deniz ve ben odaya girdigimizde hemen kapattığınız konu... Benimle mi ilgiliydi?" Evet, konu benimle ilgiliyse ilgileniyor, değilse boşveriyordum. Ben böyleydim işte... Asosyal, içine kapanık, hayal kırıklığından beslenen Elçin. Merhaba bu benim hikayem. Hikayeme hoşgeldiniz.

Soruyu sormamla birlikte annemin dudağını ısırdığını fark etmem bir oldu. "Kızım, ne konusu olacak, bildiğin şeyler. Okula alışma sürecin, edineceğin arkadaşlıklar gibi senin çok da umursamayacağın konular. Bunları bir de sana anlatıp canını sıkmamı ister misin?" İşte benim babam dedim içimden, tam da istediğim gibi beni her şeyden uzak tutuyordu işte. Her zaman istediğim gibi. Ama yanlış giden bir şeyler vardı. Gözlerimin içine bakmadan söylüyordu bunları. Dil ne derse desin, göz onaylamıyorsa söylediklerini güvenmeyeceksin. Bu kez değil, bu kez benden kurtulması o kadar kolay olmayacak baba. "Baba seninle açık konuşacağım. Biz seninle. hep birbirimize açık olduk, değil mi?"
Kısa bir an için saf hüznün gözlerinden geçtiğini gördüm. Kısa bir an için. "Baba, yalvarırım sana gönderme beni oraya. Bak içimde bir şeyler hissediyorum. İyi olmayan şeyler. Hem ben istemediğim bir okula gönderilecek kadar ne yapmış olabilirim ki?"
"Hala anlamıyorsun değil mi? Sorun senin bir şey yapmış olman değil, hiçbir şey yapmamış olman. Ve biz bundan çok sıkıldık." Ruhumdan gözlerimle eş zamanlı olarak bir damla yaş süzüldü. "Bunları bana yaşatan en başından beri sizdiniz. Çok iyi biliyorsunuz ki siz her yeri kapatılmış cam bir fanus içinde büyüttünüz beni. Her şeyden, herkesten sakladınız. Çocukluğumda oynayacağım saçma sapan çocuk oyunlarını, ergen kızların yapacağı ıvır zıvır ama eğlenceli konuşmaları, bir insanı hayata bağlayan her şeyi çaldınız siz benden. Dur ya da çalmış sayılmazsınız, çünkü bunları bana daha önce hiç vermediniz ki... Olmuyor işte baba, olmuyor. Kızınla alışverişe gidince, onun acınası küçük sorunlarıyla uğraşıp, büyük sorunlarını halının altına süpürmekle olmuyor. Aç gözlerini artık, kızın büyüyor."
"Yavrum yap-" Babamın buz gibi duruşu beni iyice histeri krizine sokarken annem gözyaşlarına hakim olamıyordu. Elimi yavaşça kaldırarak susmasını işaret ettim anneme. Madem istedikleri buydu, artık ben konuşacaktım o zaman. "Bana sosyal değilsin, arkadaşın yok dediniz. Sana daha güzel bir hayat sunabilmek için gönderiyoruz o okula dediniz. Sınıf birincisi, okul ikincisi -ki bunu bile kaldıramayacak kadar gözünü hırs bürümüş birine çevirdiniz beni- , ilçe bazındaki her etkinlik başkanı, bu kızın sosyallik anlayışa da bu kadar işte. Ben buyum, bu kadarım. Kulaklığımı kulağıma takıp, saatlerce kitap okuyabilirim. Fazlası değil." Benim sosyallik anlayışım da buydu işte. "Ara sıra konuşup, sohbet edebileceğim arkadaşlarım da var. Onlardan ayrılmak istemiyorum. Biz bir şeyler paylaşmıştık, onlar güvenebileceğim tek arkadaşlarım." kendime ve söylediklerime ben bile yetişemiyordum artık. Yorulmuştum hem de çok... Yorgunluğumu fırsat bilen babamın donuk bakışları yüzünde her zamanki -artık- yerini aldı. "Yeter, kendine gel. Histeri krizi geçirecek kadar zayıf olduğunu bilmiyordum. Bilseydim emin ol bu kararı çok önceden verirdim. İlk ve son kez söylüyorum: Şu asla vazgeçemeyeğin gibi anlattığın arkadaşlarını unutup, kendine sağlam bir hayat kurmanı istiyorum. Geride kaldı onlar. Düşünme, her şeyi yaptığın gibi onları da unut."

Babamın ruhumu bir bıçak gibi yaralayan bu sözleri karşısında şok olmuştum. Çok da ılımlı bir tepki ile karşılanmayacağımı tahmin ediyordum ama bu kadar ağırın8 gerçekten beklemiyordum. Onu bu kadar sinirlendirecek ne yapmış ya da yapmamış olabilirdim bilmiiyorum. Ama bildiğim tek bir şey varsa ruhum acıyor, damarlarım sızlıyor, onlar sızladıkça süzülen kanım boğuyordu beni.

Hiçbir şey söylemedim, sinirlenmedim, bağırmadım. Sustum ve geride bırakmaya çalıştım. Her zaman yaptığım gibi... Sadece baktım, uzun uzun baktım gözlerinin içine. Masumca. Benim kahramanım ne zaman bir canavara döştü demek istedim ama diyemedim. Koşarak odama çıktım ve kapımı kilitledim.

Evet canlarım, açıkcası benim için zorlaEvet canlarım, açıkcası benim için zorlayıcı bir bölüm oldu. Üzerinde en çok uğrastığım bölüm diyebilirim. Elimden geldiğince Elçin'in duygukarıyla başbaşa bırakmaya çalıştım sizi. Umarım sevmişsinizdir bölümü. Artık yavaş yavaş olay örgüsüne geçiyoruz. Daha hareketli bölümler geliyor.
Kendinize iyi bakın.

Instagram: hakaninisikperisii

Mum ve Ateşinin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin