Yeni bir gün ve yeni başlangıçlar yapmak güzeldir. Ama bu benim için şu anlık geçerli değil. Sudan çıkmış balık gibiyim. Bir günde hem işsiz hem de yalnız kalmak bana ait bir başarıdır herhalde. Nereden karşıma çıktı o adam bilinmez ama bir günde hayatımı alt üst ettiği kesin. Koskoca şehirde beni bulması. Aklımın halâ almadığı bir çok şey var. Neden terk edildim mesela. Bunun anlayabildiğim bir nedeni yok . O gün her şeye umutla başlamışken uğruna savaşacak çok şeyim varken şu an yapayalnız bir insanım. Ve uğruna savaşacak bir şeyim artık yok. Bu düşüncelerden sıyrılıp yataktan kalktım. Kahvaltı yapmak içimden gelmedi bugün. Direkt yürüyüşe çıkmayı düşündüm. Hazırlandım yanıma bir kitap alıp yola çıktım. Yürümek iyi gelir diye düşünüyordum. Ta ki telefonum çalana kadar. Arayan numarayı tanımıyordum. Açmakla açmamak arasında bir süre gidip geldim. Sonunda ısrarlı aramasına dayanamadım. Açtığımda karşımdaki ses dün ki küstah beyefendiydi. Arabanın masrafları neyse ödeyebileceğini, haber vermemin yeterli olduğunu söyledi. Bense hiç birşey talep etmediğimi beni rahat bırakmasını istedim. Israrlıydı ama ben de kabul etmemek konusunda ısrarlıydım. Telefonu kapattıktan sonra kahvaltı yapmadığımı hatırladım. Vakit öğleni geçmişti nerdeyse. Bir yere oturup yemek yemeliydim bir an önce.
Biraz daha yürüdükten sonra sahil kenarında bir restorana oturmaya karar verdim. Içerisi çok da kalabalık değildi. Gözüme bir masa kestirip oturdum. Garsona siparişi verdikten sonra biraz telefonuma gelen e maillere bakmalıyım diye düşündüm. Yemeğim o kadar hızlı geldi ki bu kadarını ben de beklemiyordum. Telefonumu bir kenara bırakıp yemeğimi yemeye başladım. Bir kaç dakika geçmişti ki yan masamdan biri sesleniyordu. Bir de ne göreyim yine aynı beyefendi. Sürekli beyefendi diyorum ama ismini sormak aklımın ucundan bile geçmedi. Müsade varsa masanıza gelebilir miyim diye sordu. Bu sefer ben de sert çıkmadım. Nazikçe davet ettim masaya. Nihayet adını öğrenebilmiştim. Ismi Aden' miş. Kısaca tanıştıktan sonra konu o güne geldi. Çok stresli olduğundan , hastaneye gitmeye çalıştığı için o kadar acele ettiğinden bahsetti. Ablası hastaneye kaldırılmış. Ciddi bir durum değilmiş ama ailesine düşkün olduğu için çok panik yapmış. Özrünü kabul ettim. Ben de o günü neler yaşadığımdan bahsettim. Normalde hafta sonları çalışmam ama o gün ki toplantı çok da önemliydi. Uzun zamandır o günü bekliyorduk iş arkadaşlarımla. O yüzden de hafta sonları bile çalışmaya başlamıştık. Gece gündüz demiyorduk. İşin ucunda terfi söz kokusuydu. Hepimizin gelmek istediği yerler vardı. Ama o gün ki olaydan sonra gözümün yaşına bakılmadan kapıya konmuştum. Uzunca konuştuktan sonra bir kahve içmeye ne dersin dedi. Oda üzülmüştü anlattıklarıma. Kabul ettim. Restorandan çıkıp kahve içebileceğimiz bir kafeye geçtik. Aden hakkında yanlış düşünmüşüm diye kendi kendime kızdım. Tanımadan küstah bile demiştim ona. Bütün söylediklerim için özür diledim. Başladık birbirimizi tanımaya. Aden kendisinden bahsetti biraz ne iş yaptığını , kaç yaşında olduğunu nereli olduğunu anlattı. Biraz da ailesinden bahsetti. Aden 30 yaşında , başarılı , kendinden emin konuşan biriydi. Hayatındaki en büyük tutkusunun araba kullanmak olduğunu, bu uğurda bir çok kez kaza yaptığını, ama hepsinden hafif sıyrıklarla kurtulduğunu söyledi. Bu beni biraz endişelendirdi. Çünkü o kadar kaza yapmasına rağmen halâ uslanmamıştı. Bu konu üzerinde çokça durdum. Uzun uzun anlattım ona dikkatli olmasını. Şimdi diyeceksiniz sana ne ne kadardır tanıyorsun ki akıl veriyor , önemsiyorsun. Haklı olabilirsiniz ama ben de bu hız yüzünden en sevdiğim insanı yakın arkadaşımı kaybettim. Hem de çok geçmedi üstünden. Şimdi yeni tanıyor da olsam sonuçta Aden 'le bir kahve içmişliğimiz var. Ne demişler bir fincan kahvenin kırk yıl hatrı varmış. Biz konuşmaya dalmışken telefonum çaldı. Annem arıyordu. Hafta sonu bana geleceğini haber vermek için aramış. Telefonu kapatırken saatin ne kadar hızlı ilerlediğine şaşırdım. Öğlen karşılaşmıştık. Saat çoktan 6 buçuk olmuştu. Nereden nereye işte. Kalkmam gerektiğini bu sohbet için ona çok teşekkür ettiğimi söyleyip kalkmaya yeltenmiştim ki kolumdan tutup bir daha görüşebilecek miyiz diye sordu. Bunu ben de beklemiyordum. Bir an boş bulunup kolumu çektim hafifçe. O an yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu hissedebiliyordum. Nazikçe neden olmasın dedim. Ve bir macera böylelikle başlamış oldu.