UÇURUM MARŞI

25 12 2
                                    

Bugün bitkin ve yorgunum biraz.
Ne yürümek geliyor içimden,ne de deliler gibi koşmak.
Ne oyun oynamak istiyorum,ne de yatıp uyumak.
Aslında ne yapmak istediğimi de bilmiyorum.
Atıyorum kendimi günlerce çıkmadığım o dört duvarın arasından.
İstemsizce dolaşıyorum,
Ağaçların deve cüce oynadığı harabe bir  ormanda...
Biz insanlar ne kadar da kötüyüz değil mi?
Bize her türlü imkânı sunan toprağın kolunu,bacağını kesiyoruz.
Bazense arkadaşlarını öldürüyoruz,hiç acımadan.

Acınacak durumda olmamıza rağmen kendimize de acımıyoruz üstelik.
Bir uçurumun kenarına geliyorum,
Ve oturuyorum.
Ürkütücü bir sessizlik var,
Dedim ya öldürdük kendi ellerimizle ormanın arkadaşlarını.
Düşünüyorumda herkes birbirini incitiyor bu hayatta,
Biz doğayı incitiyoruz,
Doğa da bizi incitiyor.
Denizin coşkusu kıyısındaki kumları incitiyor misal,
Güneş dünyayı,bulutlar ise birbirini incitiyor...
Her seferinde bir taraf zarar görüyor.
"Tüm yılmışlıklarımla geldim sana ey uçurum!" dedim,fısıldayarak.
Haykıramadım çünkü incinirdi dağlar...
O sırada bir papatya gördüm uçurumun kıyısında.
Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdi burası.
Ama papatya tüm güçlüklere rağmen tek başına dimdik ayakta.
Dedim ki kendi kendime belki de birbirimizi incitmek de iyidir bazen.
Bulutlar incitmeseydi birbirini papatya tutunabilir miydi hayata?
Güneş doğdu o an,
Bak biri daha incindi...
Ve dönüyorum tüm kırgınlıklarımla vardığım o uçurumun kenarından...
Ne olursa olsun yaşamaya değer,
     Ne olursa olsun yaşatmaya değer!

UÇURUM MARŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin