Yeni Dostlar,Yeni Düşmanlar,Yeni Uzaylılar

34 3 0
                                    


Kısa oldu kusura bakmayın ama ne demişler:"kısa olsun hızlı olsun"

İlk gün geç kalmamıştım fakat bugün o kadar şanslı olamayacaktım galiba. Her ne kadar acele etmeye çalışsam da bütün eşyalarımı toplamak neredeyse 20 dakikamı aldı. Hepsini siyah geniş çantama tıktıktan sonra hemen okulun yolunu tuttum. Yurt ile okul arası uzaklık çok fazla değildi fakat soğuk o kadar sertti ki ellerimi sürekli birbirine sürtmek zorunda kalıyordum. Aynı askeri okul protokollerinden sonra koşarak sınıfıma gittim. Iki ay boyunca sınıf öğretmenimiz olarak kalacak George isimli öğretmen ders anlatmaya başlamıştı bile. Bana ismimi ve neden geç kaldığımı sordu. Uykuda kaldığımı söyleyerek özür dileyip yerime oturdum.
Mr.Powell, askeri tarih öğretmeniydi. Bu eğitimde bilgisel olarak alacağımız nadir derslerden biriydi. Yapılan savaşlardaki stratejileri anlatıyordu. İleride seveceğim bir ders olduğuna eminim fakat bu dersin bir an önce bitmesini istiyordum. Ders biter bitmez de okulu gezmeye başladım. Binamız beş katlıydı ve her katında altı sınıf vardı. İlk kata kadar inip biraz çevreme bakındım. Portrelerin hepsini gözden geçirdim ve geçen gün dikkatimi çeken tabloyu buldum. Portredeki adam çok genç gibiydi. Yirmi yaşını doldurmadığına eminim. Bütün kıyafetleri siyahtı, kılıcının kabzası da öyle. Uzun ince bir yüzü vardı. Dünkü kadar ilgi çekici olmadığını fark ettim ve tekrar yürümeye başladım. Sonra bir ses beni durdurdu. Yavaşça o yöne doğru gittiğimde müdür ve öğretmenlerin kendi aralarında endişeli bir şekilde konuştuğunu gördüm. Tanımadığım büyük burunlu bir öğretmen sordu:
"Havaların soğukluğuyla ne ilgisi var?"
Müdür yavaşça cevap verdi:"Bizim de senin bildiğinden başka bir şey bildiğimiz yok,Mr.Stone. Fakat güneşten bu kadar uzak seyahat etmesi ve tam da kışa doğru gelmesi havanın soğukluğunda onun da bir etkisi olduğunu gösteriyor. Şu ana kadar bilinen hiç bir uzaylıda böyle bir özellik yok. Fakat Güneş'ten uzak kalması bizden saklanmaya çalışmasıyla ilgili olabilir. Yani ona yeni bir tür demek için yeterli kanıtımız yok. Düşman olduğundan bile emin olamayız"
Müdür yardımcısı karşı çıkarak "Fakat görüntüyü sen de gördün. Uzun, mavi, buzdan..."dedi. Ürkmüş gibiydi " Kasım'dayız fakat hava -20 derecelere kadar iniyor. Dünya buzdan yapılan bir yaratık için ideal bir yuvaya dönüştürülüyor gibi. Ya işgale başlarlarsa...Hiç askerimiz yok, nasıl karşı koyabiliriz ki?"
" Bu kadar yeter. Elimizde bilgi yokken hiçbir şey yapamayız. Yarın daha fazla fotoğraf ve kanıtla konuşuruz bu konuyu. Öğrencilere bunun hakkında bir şey söylemeyin. Herkes dağılsın lütfen!"
Öğretmenler benim bulunduğum tarafa doğru gelmeye başlayınca hemen geri çekildim ve bir öğrenciye çarptım. "Önüne baksana be, aptal!" demesini umursamadan sınıfıma doğru gitmeye başladım. Biraz ürkmüştüm ve sözlerindeki haklılığı fark ettim. Harbiden hava buz gibi soğuktu. Müdür Yardımcısı'nın tasvirini gözümün önünde canlandırmaya çalıştım. 'Uzun, mavi, buzdan...' Hiçbir kitapta böyle bir yaratık gördüğümü hatırlamıyordum. Bu konuyu daha sonraya bırakıp doğruca derse girdim. Bir hafta önceden aldığım okul kitapları arasında onları tanıtan bir kitap bulup böyle bir yaratık aramaya çalıştım fakat bulamadım. Bugün Uzaylılar ve Yapısı dersi de yoktu. İş yarına kalmıştı galiba.
Birkaç dakika sonra öğretmen geldi. Bizi aşağıdaki bir çalışma alanına götürdü. Anlaşılan ağır silahları denyecektik. Uzunca bilgi verdikten sonra sırayla bizi test etmeye başladı. Sıra bana geldiğinde emin adımlarla makineye doğru gittim. Kafamı nişan alma yerine doğru götürerek 10 yaptım ve sadece bir tanesini isabet ettirebildiğimi gördüm. Utançla yerime geçerken öğretmenim bana sert bir bakış fırlattı ve sıradaki öğrenciyi çağırdı.
Ne yapabilirdim? Bu işte yeteneksiz olduğum bal gibi ortadaydı. Hem bir insanın ne kadar iyi bir savaşçı olduğu bu saçma sapan aletlerle belli olmaz ki! O sırada yanıma bir kız gelip:
" Üzülme, ben hiç vuramadım." dedi
Ardından başka bir öğrenci " Galiba yine en başarılınız benim, tam iki tan vurdum diye espri yaptı. Biraz gülüştükten sonra muhabbet iyice ilerledi. Konuşmanın ortasında son sıradan alkışlar yükselince hepimiz o yöne baktık. Anlaşılan bir öğrenci on hedefi de vurmuştu. Hemen ardından öğrencinin koridorda çarptığım öğrenci olduğunu gördüm. Bu çocuktan iyice gıcık almaya başlamıştım.
Çok geçmeden zil çaldı ve yukarı çıktık. Yeni arkadaşlarım sayılabilen Julie ve David'in hangi sınıfta olduklarını sorduktan sonra sınıfıma çıktım ve müzik dinlemeye başladım.
Kalan dersler arasında tek olaylı sayılabilecek olanı Silahsız Dövüş dersiydi. Benim de iyi olduğum ders türü buydu işte. Bütün sınıfların birleşmesiyle verilen bir dersti. Bir saat boyunca teknikler anlatıldı. Ikinci derste ise rastgele eşleştirilerek yetenekler denendi. Kaderin cilvesi ya, bana düşman olarak Malcolm isimli olduğunu öğrendiğim 10 hedefi de vuran çocuk çıktı. Bakalım yakın dövüş de tetiğe basmak kadar kolay mıydı onun için? Başla düdüğü çalar çalmaz çocuğu yumruk yağmuruna tuttum. Yaklaşık on saniye sonra yerdeydi. Tam sıkıcı denilecek kadar basit olduğunu düşünecekken çocuk ayağa kalkıp sert bir yumruk attı. Ardından üç defa karnıma diziyle vurdu. Göğsüne doğru attığım bir yumrukla beni bırakmasını sağladım. Üstüne çıkıp onu bir süre yerde tuttum. Hemen sonra öğretmen benim kazandığımı söyleyerek ikimizi de yerlerimize gönderdi. Çok geçmeden hayatım yine sıkıcılaştı, ta ki çıkış vaktine kadar...
Ders erken bitince sınıfça dağıldık. Öğretmenlerin konuştuğu konu aklıma takılmıştı, daha fazla bilgi almak istiyordum ki bu da yine ancak kapı dinlemekle mümkün olabilirdi. Müdür odasındaydı ama henüz öğretmenler gelmemişti. Bir yere çekilip usulca beklemeye koyuldum. Bütün öğretmenler geldikten sonra kapıya doğru gidip dinlemeye çalıştım., fakat kapı kapalı olduğunda hiç ses gelmiyordu. Yine de bir çare dinlemeye kulağımı duvara dayadım. Ilk başta büyük şaşırma sesleri duydum, ardından burada mı, nasıl olabilir gibi sesler yükseldi. Uzun süre ne dediklerini anlamadım ama sonunda müdür yüksek sesle konuşmaya başladı:
"Öğrencilerin eğitimi hızlandırılmalı, sınav falan yok. En yakın sürede hazır olmalılar ardından hep birlikte savaşacağız. Bütün askeri okulların öğretmenleri de savaşa katılacak. Iki,üç ay süremiz var. Sonra işgalci uzaylıları buradan defedeceğiz. Onlardan bir tanesi bile burada olmamalı!"
Geri kalan hiçbir şey anlaşılmıyordu ama yeterince duymuştum zaten. Madem yakında bir savaş olacaktı, ben de hazırlanmalıydım. Sessizce merdivenlerden inerken yine aynı portreyi gördüm fakat bu sefer gördüğüm şeye dehşet vericiydi: Armasındaki resimde dikkatlice baktım, sonra aklıma şu sözler geldi:"Uzun,Mavi,buzdan..."

Savaş Çağı: Donma NoktasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin