4. -Part 1-

212 41 9
                                    

Söz vermeseydim bölümü bugün yayınlamayacaktım. Başlıktan anladığınız gibi de yetiştiremedim zaten. -,- Yoğunum. Çok beklettiğimi biliyorum ama daha fazla gecikmemek adına Part halinde yayınlamayı tercih ettim bu bölümü. İkinci kısmı da yakında yayınlayacağım.

(Artık üç günde bir bölüm yayınlamaya karar verdim hadi yine şanslısınız :D)

İyi okumalar ^^

Bölüm Şarkıları: I Don't Care (prod. By Mike Dean) - Khalil

To Build A Home - The Cinematic Orchestra

Lovesong (Cover) - Adele

*

Onun peşinden gittim.

Müdürden, Costa Coffee'deki herkesten gürültü için özür diledim ve onun peşinden gittim. Birkaç kez kapısını çaldım ama kapı her zaman olduğunun aksine açılmadı. Cidden gülmemeliydim. Asla anlamayacaktı. Açmayacağını anlayana kadar kapısını çalmaya devam ettim. Yenilgiye uğradım, ve üzgün başıma eve yürümeye başladım, portakal suyu midemi yakıyordu.

Odama adımlayıp kendimi yatağa attım, kafamda hiçbir düşünce yok. Planladığım gibi gitmedi. O incindi ve ben burada yalnızım, bir pislik gibi hissediyorum. Düşündüm de belki başka bir zaman giderim ve evde olur.

Tatsız fıstık ezmemi ve sandviçimi yerken bir sonraki sefere kapıyı açacağını düşünmeden edemedim.

Muhtemelen daha iyi hissederdi. Kitaplarımı düzenledim ve odamdaki aynayı sildim.

Muhtemelen her şeyi unutmuş olur. 'The Book Thief'in sayfalarını çevirdim, sayfadaki hiçbir kelime bir anlam ifade etmiyordu. Tekrar tekrar okudum, yine de konsantre olamadım.

3 saat oldu.

Ziyaret etme vakti, diye düşündüm siyah jeanimi giyip kısa kollu koyu mavi t-shirt'ümü ona uydururken. Apartmanın dışına adımladım, aklımda sadece bir şey vardı. Sinirlerimi yatıştırdım ve titreyerek kapıyı çaldım. Beni neyin beklediğini bilmiyordum. Üzgün mü, sarhoş mu, ya da herhangi şey. Kapı eskisi gibi sessizce açılıncaya kadar on dakika falan beklemişimdir.

"Geri geleceğini biliyordum," dedi gülümseyerek. Bir değişiklik fark ettim. Büyük bir değişiklik. Saçlarını taramıştı. Ve.. temiz bir jean ve siyah bir gömlek giyinmişti. Ben söyleyecek bir şeyler düşünürken ellerini birbirine sürttü. Hiç olmazsa gömleğinin son dört düşmesini kapatabilirdi, neredeyse tüm karnını görebiliyordum. Bunu giymenin ne anlamı var?

"B-biliyor muydun?" diye sordum, başını salladı.

"Çok inatçı ve alıngansın, değil mi?" Omuz silkip ona bakmakla yetindim. Ne halt oluyor? "Neyse, içeri gelmelisin, arkadaşım," dedi 'arkadaşım' kelimesini vurgulayarak. "Yemek yiyecektik, unuttun mu?" diye hatırlattı. "Bir şey yemedin değil mi?" Biraz kırılmıştı.

"Uh, hayır, yemedim. memnuniyetle yemeğine katılmak isterim," diye atıldım. "Çok iyi görünüyorsun" Kapıyı geçmem için sonuna kadar açmadan önce yalnızca gülümsedi. Bıraktığı boşluktan içeri adımımı attım. Beklediğim bu değildi. İçeriyi boş, gri ve tamamen kirli bekliyordum. Boş duvarlar ve kötü bir koku bekliyordum. Beklediğim şey etrafa atılan eski, sökülmüş kıyafetlerdi. Ama hayır.

Duvarlar soluk maviye boyanmıştı. Pencere yoktu, sadece tavanın ortasında tele tutturulmuş ufak bir ampul vardı. Orta boylu yatak kirli beyaz çarşafla çevrelenmiş ve büyük gri yastık odanın sol kısmında duruyordu. Yatağının yanında büyük kahverengi sandığın üstünde kıyafetler yarım yamalak duruyordu, sanki hızlı bir temizlik sonrası oraya atılmış gibi. Kutunun yanında ise tek çift ayakkabısını gördüğümde ayaklarına baktım, çıplaktı.

Odasının sağında dün gördüğüm bir şeylerin etrafına çevrelenmiş battaniyeyi gördüm, muhtemelen mücevherlerini koruyordu. Ayrıca gözüme etraftaki birkaç kitap çarptı ve neyle ilgilendiğini görmek için sabırsızlanıyordum. Kitapların tam yanında Playboy dergilerini gördüm. Çekmeceli ufak dolabın üstünde duran çatlamış aynayı fark ettim. Farklı renk ve kokudaki mumlar dolabın üzerindeydi, yanında küçük siyah bir tarak, bir şişe kolonya ve tuvalet kağıdı. Tabii, iç çektim.

Ve hepsi bu. Burada yaşıyordu. Banyo yok, duş kabini yok, yemek pişirmek için alan yok. Hiçbir şey. İhtiyaçlarını kulüpten giderdiğini varsaydım, duyduğuma göre bir köşede çalışanlar için alanları varmış.

Yere bakıp karşımdaki manzarayı inceledim. Yere serilen koyu kırmızı örtü dikkatimi çekti. Aldığı iki yastığı...örtünün her iki tarafına yerleştirmişti. İki kutu kola örtünün her iki tarafın konulmuş ve tam ortada büyük KFC pakedi gördüm. Orada ağzım açık duruyordum, düşünmekten acizim. Tüm bunları...yemeğimiz için hazırlamıştı. Söyleyecek bir şey düşünmeye başladım. Yok. Ağzımı araladım.

"Vay canına. Çok teşekkürler Harry. Uzun zamandır KFC yemiyordum," diye itiraf ettim, kahkaha atmaya başladı.

"Benim için zevk." Oturacağım yastığa kadar eşlik etti, yastık beklediğimden daha alçaktı. Hemen karşıma oturdu, bir kap salatanın ve kağıt pakedin karşısına.

"Tatlı," Gülümsedi, ufak pakedi salladı ve yüzümde bir gülümseme hissettim.

"Bekleyemiyorum," dedim ellerimi birbirine sürterken. Kızarmış tavuğun karşı konulmaz kokusu bana yabancı gelmişti. Sadece taze salata, portakal suyu ve ızgarada pişmiş etin kokusunu tanıdım. Biraz değişiklik iyidir.

"Bana izin ver" Kutu kolamı alıp benim için açtı, tam karşıma koydu ve kendi kolasını açmaya yeltendi.

"Teşekkürler," Yüzümdeki aptal sırıtışı gizleyemedim. Çok hoştu. Bunun için düşünmüş ve çaba harcamıştı. Az parası vardı, ev denilemeyecek bir yerde yaşıyordu, ve burada güzelce giyinmiş, parasını yemeğimiz için KFC'ye harcıyordu.

"Pekala, yiyecek misin yoksa orada durup sadece gülecek misin?" Gözlerime bakarken alayla sordu.

"Ha, ha" Histerik gülerken KFC pakedini açtım. Kemiksiz tavuk almıştı ve ona minnettardım. Kemiklerle uğraşmaktan nefret ediyorum. Tavuktan bir ısırık aldım ve inlememe engel olamadım, tadı hatırladığımdan daha güzeldi. Harry'nin bana baktığını hissedebiliyordum.

"Kızarmış tavuk yediğine bu kadar mutlu musun?" Ağzını çevreleyen tavukla gülerek sordu. Başımı sallayıp salatayı açtım, bir kaşık aldım. İnsanlık dışı göründüğümü biliyordum, yüzümü tüm bu yiyecek kaplamıştı. Engel olamıyorum. "Tanrım, sana bunu her gün alacağım," dedi ve gülümseyip başımı salladım. Kolamdan bir yudum alırken konuşacak bir şeyler düşünüyordum.

"Kitaplarını gördüm. Ne okumayı seversin?" Tavuğumdan başka bir parça alırken sordum.

"Henüz diğer iki kitaba başlamadım, ama favorim Dreamland" Tepkimi beklerken gözlerimin içine bakıyordu.

"Sarah Dessen'dan?" Başıyla onlayladı. "Gerçekten iyi bir kitap." diye övdüm ciddiyetle.

"Biraz üzücü..ama inanılmaz" dedi.

-Lütfen oylamayı ihmal etmeyin.-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 16, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Drifter | TürkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin