Merhabalar, merhabalar.
Arctic Monkeys / All My Own Stunts
kovboy filmleri izliyorum
kasvetli öğle sonralarında
yalnızlığımı renklendiriyorum
dans ayakkabılarını giy
ve bana ne yapmam gerektiğini göster
hamlelerin var biliyorum
.
.Elimdeki yeni boşalan kırmızı plastik bardağı, rastgele yerleştirilen banket masalardan birinin üstüne bıraktım. Yakasının kaydığını hissettiğim tişörtü düzeltme gereksinimi duymadan daha fazla burada bulunmak istemediğimin bilincinde olarak çıkışa yönelmiştim. Dağıldığını bildiğim gri saçlarımın arasına karışmış bandana başımı iyiden iyiye ağrıtırken, dar yırtık pantolondan biran önce kurtulmak istiyordum.
Üstelik midem bulanıyordu. Daha geçen hafta ayrıldığımız çocuğu kafa dağıtmak için gittiğim partide bir kızla üst üste görmek midemi altüst etmişti. Tükettiğim alkol çok da fazla sayılmazdı. Yine de mideme günlerdir doğru düzgün bir şey girmemesinin yanında şimdi sadece bir miktar ucuz içki vardı. Uçmuş olmasam da bir sokak lambasına ya da duvara tutunarak kusmak, isteyeceğim son şeydi.
Kapıdan çıkmak üzereyken sözde arkadaşlarımın adımı bağırışlarını yüksek sesli müziğin bastırdığını bahane ederek duymamazlıktan geldim. Rahat rahat birbirlerini becerebilirlerdi umarım. Oturdukları geniş koltukta unuttuğumu fark ettiğim ceketimi alma zahmetinde bile bulunmadım. Eğer yanlarına gidersem zorla gitmemi engelleyip, daha da sikik hissetmeme neden olacaklardı. Diğerlerine göre daha ayık olan kişi bu seferlik de benim arkamı toplayabilirdi.
Dışarı çıkıp, iki katlı müstakil evi ardımda bıraktığımda daha iyi hissettiriyordu. En azından ciğerlerime birilerinin sigara dumanları ya da alkollü nefesleri yerine temiz oksijen giriyordu. Her an sürünmek üzere olsam da yolun ortasına çöküp sızmak iyi bir fikir değildi. Bedenimi zorlaya zorlaya birkaç tenha sokaktan geçtim ama zerre korku yoktu bünyemde. Uyuşmuş sinirlerim bunun için güzel bir nedendi.
Zaten cebimde modası birkaç yıl önce geçmiş ekranı paramparça bir telefon, en fazla birkaç şişe kıytırık bira almaya yetecek kadar para ve yaşadığım kulübeden bozma evin anahtarları vardı. Tek temennim küçük de olsa çoğunlukla orayı güzel bir yer haline sokmak için yüksek meblağlar harcadığım çatı katının olmasıyla, hala karnımı doldurabilecek miktarda paramın olmasıydı. Elektrik faturasını ödeyememiş olmamı şimdilik dert etmesem de olurdu.
Gördüğüm birkaç renkli tabelayla durdum. Pek de tekin olmayan bu sokakları çok iyi bilmem gençlik yıllarımın bana kattığı en gereksiz şeylerdendi. Tüm bilgime rağmen genellikle sadece bu mekanların önünden geçip gitsem de şuan bunu yapmak istemiyordum. Evim buraya çok da yakın değildi. Muhtemelen taksiye harcamam gereken para, benim sarhoş olduğumu sanan taksiciler tarafından iki katına çıkacaktı ve sonunda hiç değilmişim gibi daha da fazla beş kuruşsuz kalacaktım. Buradaki barları da biliyordum. Söylenildiği üzere çok boktan da, aşırı lüks de değildi.
Becerecek birilerini bulduğun zaman, bedavaya konaklayabileceğin odalar hepsinde vardı.
Bense her ne kadar bu kafayla uçkuruma düşkün olamayacak olsam da bir şekilde hallederdim. Hiç yoktan sabah kendime geldiğimde şansım varsa iyi bir seks yaşamış olarak evime yürüyerek dönebilirdim. Telefonumun şarjının bitmesi bu gece başıma bir şey gelmesi durumunda etkisiz elemandı ve telefonla aynı kaderi paylaşıyor olmak halimin ne derece vahim olduğunu gösteriyordu.
Birkaç ışıltılı tabelayı daha geride bıraktığımda, kulağıma dolan çok sayıda farklı müzik yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Kafam kıyakken bile çekilmez olduğunu düşündüğüm bu mekanlara şu anlık muhtaç olmam iğrençti. Midem daha da bulanırken kusmamam gerektiğini kendime hatırlatıp duruyordum ama ilerleyen saatlerde bunun bir işe yaramayacağını da biliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lierre ¦ yoonmin
Fanficpole danser's au / switch! . direğe sarılı bedenlerimiz kadar var, kıvranan benliklerimiz kadar yokuz. '𝐢'𝐦 𝐠𝐨𝐢𝐧𝐠 𝐛𝐚𝐜𝐤 𝐭𝐨 𝟓𝟎𝟓'