0.8

224 23 11
                                    

Salona doğru ilerlerken Jeongin'e seslenmiştim ama ses gelmemişti. Ben de salonda oturup Jeongin'i beklemeye karar verdim. Salona geçmiştim. Ama evde yalnız değildim. Canım arkadaşım beni ziyarete gelmişti.(!)
———————————

Jisung'tan kurtulmaya çalışırken bağırdım.

"Jisung! Lütfen! Yeter!"

Başımda durmuş beni sorguluyordu. Ne yapsamda bir türlü kurtulamamıştım.

"Seungmin, yalan söyleme. Kim çekti o fotoğrafları?"

"Kimse çekmedi. Dokuzumuzun beraber çekildiği fotoğraflar. Yani özel olarak ikiniz değil. Hepimiz varız orada." Derin bir iç çekmiş ve koltuğa oturmuştu.

Jisung'un bunu bu kadar kafaya takacağını düşünmemiştim.

"Sanırım çok abarttım. Özür dilerim."

"Hayır sen abartmadın. Sadece... Bilmiyorum. Ben evet onu seviyorum ama böyle düşünmedim. Bence bilerek yapmadı. Çünkü dokuzumuz beraber fotoğraf çekilirken hep aynı şekilde sıralanıyoruz."

"Sung, kafana bu kadar takma. Bunu benim söylemem daha ironik ama seninle uğraşma- Bir dakika. Ne! Sen az önce onu sevdiğini söyledin. Az önce Minho hyungu sevdiğini söyledin. Aman tanrım! Bunu kayıt etmem lazımdı. Lânet olsun!"

"Seungmin, saçmalıyorsun."

"Hayır saçmalamıyorum. Tamam. Sakinim. Anlat."

"Neyi anlatayım Seungmin?"

"Minho hyunga nasıl aşık olduğunu."

"Bunu ben bile bilmiyorken sana nasıl anlatabilirim Seungmin?" Çok fazla uzatmak istemedim. Jisung'u salonda yalnız bıraktım ve mutfağa gittim.

"Sung, bir şey istiyor musun mutfaktan?"

"Soğuk su!" Dediği şeye gülerken suyunu içeri götürdüm.

Jisung'un karşısındaki koltuğa otururken konuştum.

"Çok pardon ama benim kardeşimi ne yaptınız Han Jisung bey?"

"Chan hyunglara pasladım." İkimizde gülmüştük.

———————

Jisung ile biraz konuşmuştuk ve bana kızmadığını söyledi. Rahatlamıştım.

Jisung gitmişti ve evi toparlıyordum. Kapı açılma sesi gelince elimdekileri bırakarak kapıya yöneldim.

Tahmin ettiğim gibi Jeongin idi.

"Jeongin, hoş geldin."

"Merhaba hyung." Elindekileri bırakırken onu izliyordum.

"Hyung neden bana öyle bakıyorsun?"

"Nasıl bakıyorum Jeongin?" Soruya soruyla cevap verdiğim için sinir olmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu.

"Saldıracakmış gibi?"

"Doğru!" Evin içinde Jeongin'i yakalamaya çalışıyordum.

"Hyung! Özür dilerim. Lütfen canımı bağışla." Artık birbirimizle dalga geçiyorduk.

"Ha ha ha. Asla. Öleceksin." Ardından elimde kılıç varmışçasına boynunu kesiyormuş gibi yaptım.

"Hayı~r!" Kendini yere atmıştı. Halimize gülüp yerden Jeongin'i kaldırdım.

"Jisung'un Minho hyungu sevdiğini biliyordun değil mi? O yüzden eve gelmedin."

"Im, biliyordum. Sadece bana söylemişti. Bende kimseye söyleyemedim. Sana bile. Bana kimseye söylemem için yalvardı hyung. O zaman Jisung hyunga çok üzülmüştüm."

"Ne zaman söyledi?"

"Üç ya da dört ay önce? Onlara hep beraber kalmaya gittiğimiz gün. Odasına yastık almak için gitmiştim. Ağlıyordu. Kendini toparlamaya çalışmıştı ama ben çoktan göreceğimi görmüştüm. Yanına gittim ve sarıldım. Neden ağladığını sorunca bana anlattı."

Jisung'a hem üzülmüş hem de kızmıştım. Bana anlatabilirdi ve o üzülürken yanında olamamıştık. Hiçbirimiz.

Jeongin'e bana anlattığı için teşekkür ettim ve yarın Jisung ile konuşmaya karar verdim.

————————

Bölüm geç geldiği için üzgünüm. Bugün bir tane daha bölüm yayınlamaya çalışacağım. Hafta içi yine belki bir ya da iki bölüm gelecek.
Sizi sevirem.❤🧡💛
~Seul~

Cuddle • HyunMin *Askıya Alındı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin