"Kanla bulanmış gecenin son demindeyim. Üstümde ki sigara dumanı damarlarımdan sızıp kafamı bulandırıyor."
Tüm bilgileri okuyamadan;
"Buyrun doktor hanım bende sizi bekliyordum umarım beni burada çok fazla tutmazsınız."
Ben hastane içerisinde 'sigara içilmez' demeye yeltenirken kendisi "Hastane siz ve kurallarınız umrumda değilsiniz hayatım boyunca önüme çıkan tüm kuralları çiğnedim ayrıca kendi odamda ve bahçede sigara içebilme gibi bir olanağım var." dedi. Sinirime hakim olamayıp;
"Şu an odanızda ya da bahçede değilsiniz beyefendi."
"Ben zaten şu an bir hasta değilim biricik doktorum."
"Adım... Adım Mısra Çağan bey, sizinle bizzat ben ilgileneceğim. Hakan hoca öyle istedi. Çünkü en gözde hastalarımızdansınız. Hastanemiz birçok kamera ile izlenilmektedir. Kaçmak gibi bir hatada bulunmanızı istemiyorum. Bahçe saatlerinde hiçbir hastaya karışmaksızın hava alabilirsiniz, yemekleriniz ve ilaçlarınız saatinde görevlendirdiğim hemşire ile odanıza gelecektir. İtiraz istemiyorum ve sigaraya gelince korkarım ki biraz ara vermeniz gerekecektir. Bunun için Hakan hoca ile konuşmanızı tavsiye ederim. Elimden hiçbir şey gelmez maalesef. Bu arada hafta da bir saat konuşma ve terapi seansımız olacak. Anlaşılma-"
Kelimelerimi daha yeni tamamlamıştım ki kendisiyle burun buruna geldim. Gözlerim tekrar kolundaki dövmeye kaydı.
"Bakın doktor hanım beni Hakan bey bağlamaz. Ben istemeseydim beni hiçbir kuvvet buraya getiremezdi. Gerçi hala bir parça istememezlik var. Ama burada eğleneceğimi biliyorum. Kurallarınıza gelince de sadece kafamın onayladığı kurallar yerine getirilecektir. Sigara ve müzik her daim olmalı. Hayat zaten katlanılmaz bir boka yaramıyor."
Ben sessiz sakin onu dinlerken
"Ha bu arada oda tek kişilik olsun olur mu? Hakan hocanıza öyle dersiniz hasta daha fazla delirmek için tek başına kalmak istiyor."
Tüm sakinliğimi aniden kaybettim. Dalga mı geçiyorsunuz benimle? Ben sizin doktorunuzum her ne dersem yapmanız gerek Çağan bey!"
Kolumu kavrayıp biraz daha yaklaşmışken bana; "Burası bir otel değil korkarım ki benim kurallarımla yaşamaya çalışacaksınız."
Kolumu biraz daha sıktı.
"Bu beni ilgilendirmez güzelim. Kafamda cok kişiyi öldürdüm."
Sigara tuttuğu parmaklarıyla iki şakağını tuttu, "çok kişiyi çektim şu lanet olası bataklığa. Sanırım bataklığı kabullenmekten başka çareniz yok doktor hanım. Otele gelince, benim zaafım ona ya da herhangi bir yer değil aklım cehennem de..."
O an yemin edebilirim ki gözleri kan çanağına dönmüştü.
-Kaç gündür uykusuzsun? Sustu cevap vermeden öylece bana baktı sormaya devam ettim. Kaç gündür yemek yiyorsunuz? İki cümlem de sorudan ibaretti ama biri olumlu diğeri ise olumsuz bir cevap bekliyordu. Ben her iki soruma da cevap alamamışken tamam daha vaktimiz çok ne de olsa di mi her şeyi anlatma gereği duyacaksınız. Çünkü daha fazla sizde taşıyamıyorsunuz, gittiğiniz her yerde size sorulan bu soruların sizi ne kadar yıprattığı ortada. Yavaşça kolumu bırakıp başını eğdi. Bir süre bakadurdum bende. Kafamı eğip ne olduğuna bakacağım sırada aniden kafasını kaldırmış daha sakin bir tavırla:
"Sorun değil doktor istediğin kişilere benzetebilir ve sorular sorabilirsin. Ben diğerleri gibi sevdiklerim tarafından buraya getirilmedim kendi isteğimle geldim. Asla istediğiniz cevapları alamayacaksınız; göz kırptı, çoktan bitmiş sigarasını parmaklarıyla çöp kutusuna fırlattı. Danışmanın önüne doğru ilerledi. Şimdiden yorulmuştum bile peki ya sorunu neydi neden buradaydı bu kadar zeki bir insanın burada olması zihnimi kurcalarken beynimin içine kapalı bir kutu yerleştirmişti ve sanırım o kapalı kutuda kilitli kalan kişi o değil bendim.Bu çelişmeli konuşmadan sonra odama geçtim. Bir kaç şey atıştırıp masamdaki dosyalara bakmam gerekiyordu. Dosyalarımın arasında bir rapora rastladım, henüz bitirmemiştim. Bir hasta ile ilgiliydi. Geçirdiği travma sonucu elde ettiğim bulguları yazmıştım.
Hastanın ismi Hazal soy ismi Güzel...
Hazal çok küçük yaşta annesini kaybetmiş. Şöyle ki küçük yaşta kansere yakalanan annesi bu hastalıktan kurtulamayıp ölmüş. Bunun travması geçmezken yeni bir travma başlamış babasının başka bir yerde başka bir kadın ile olan evliliği çıkmış ortaya. Babası; anneni sen öldürdün Hazal diye suçlarken her akşam karısına attığı dayağı kızına uygulamaya başlamış. Yemeğin tuzundan dahi şikayetçiydi Kemal. Kemal'in ortadan kaybolması Hazal'ın amcasında kalması zorunluluğunu getirmiş evde kalamayacağını dile getirmiş, her ne kadar dirense de amcasından oruspu damgası yemişti. Amcasının oğlu ile evlenmek istemeyince de Sincan zorla onu kaçırmış. Ormanda bir kulübe de tecavüze uğramıştı. Seni koruyacağım diyen kuzeni tarafından. Gökyüzüne bakmış defalarca... Çünkü küçükken annesinin gökyüzünde en parlak yıldızlardan biri olduğunu düşünürdü. Her gece gözyaşları içinde annesi ile konuşurken küçük pencere de uyuya kalır babası tarafından dövülerek uyandırılırdı. Bir de mevsimlerden kışı sevmezdi. Daha doğrusu annesini gökyüzünde göremediği hiç bir günü sevmiyordu. O olaydan sonra polisler onu bulup yurda götürmüş, Hazal artık yurtta kalacaktı. Aile kelimesi tüm anlamını yitirmiş. O gün o gece o kulübe de gördüğü işkence tüm hayallerini yıkmıştı. Sadece hayallerini değil gökyüzüne olan inancını da... Çünkü gökyüzüne bakıp anne ne olur kurtar beni demişti. Ne yaparsa yapsın pis ellerden kurtulamamıştı. Yetimhanede iki annesi ve yedi kardeşi vardı artık; babası bir kere bile gormeye gelmemiş. Bir de bunun üstüne amcasının ve üvey kardeşlerinin kinine maruz kalmıştı. Amcası tekrar oruspu damgasını vurmuş oğlu hapse girdiği için daha da kin kapmıştı yeğenine. Üvey kardeşleri bin bir türlü kötülüğünü istemişlerdi. Yurtta verildiği aile her ne kadar onu sevse de aile kelimesi içinde boşluk bırakıyordu sadece, ailesine yardım etmek için fabrika da çalışırken bir kader arkadaşı olmuştu. Arkadaşı anlatırken tüm sahneler gözlerinin önünde bir şerit gibi geçmiş lakin o, kendisine hakim olmuştu. Arkadaşı her şeyi anlattığın da gözyaşları ile başını kaldırdı Hazal cansız bedeni evin tavanında sallanıyordu... İkinci bilemedin üçüncü travmaydı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopatın Günlüğü
Teen FictionGeçmişin karanlığında bir bataklık; bataklığa rağmen herkesin vazgeçip, bataklığı kabul eden bir papatya... Çağan Mısra"yı papatyası olarak kabul edecek mi? Ya siz ! Bir bataklık mı olmak istersiniz? Yoksa her şeye inat bataklığı kabul eden papatya...