uno

114 2 109
                                    

"Hazyland kasabası sakinleri günaydınlar efendim. Bugüne güzel başlamak isterdik ancak gece gelen haber bizi endişelendirdi." Kaşlarımı çattım ve merakla radyonun sesini açtım. "Aimee ve Sarah Fitz ikizlerinin bir haftadır kayıp oldukları ve her gün arama ekiplerinin partiler halinde tüm kasabayı aradıkları bildirildi."

"İkizler mi?" dedi Aurora. Sis bu sabah çok yoğundu, yolu tam olarak göremediğim için hızımı azaltmak zorunda kalmıştım. "Ne düşünüyorsun, Bells? Belki de sıradaki kaçırılacak ikizler bizizdir." dedi gülerek.

"Kaçırıldıklarını nereden çıkardın Rory? Kendileri de gitmiş olabilirler."

"Hak veriyorum açıkçası. Kim bu sıkıcı, korkulu kasabada kalmak ister ki?"

"Ben kasabayı seviyorum."

"Yani gitmek için şansın olsa gitmez miydin?"

"Giderdim ama bu, burayı sevmediğim anlamına gelmiyor. Mesela bana Londra'ya bedava bilet verseler bir saniye bile durmam burada."

"Ah ben de! Londra'yı çok seviyorum." dedi ve ayaklarını torpidoya uzattı. "Bugün neden ekstra sisli? Zaten tüm yıl sisli geçiyor. Bari bir gün sissiz olsun!"

"Yazın daha az sis oluyor." dedim, omuz silerek.

"Ah ya! Keşke yaza geri dönebilsek."

"Daha yeni bitti ve şimdiden özlüyorum ama okulu da özledim."

"Uhm, hayır Bayan Parker. Siz erkek arkadaşınızı özlediniz." Güldüm. "Şaka bir yana," dedi ve bana odaklandı.

"Ne?" dedim gülerek.

"Ona karşı ne hissettiğini çözebildin mi?"

"Neyden bahsediyorsun? Sevgiliyiz işte, Rory." Harry ile, kendimi bildim bileli arkadaştım ve lisenin ilk yılında bana çıkma teklifi etmesiyle çıkmaya başlamıştık. Bunun üzerinden 3 yıl geçmişti. Onu seviyordum, buna emindim. Sadece hangi anlamda sevdiğimi bilmiyordum.

"Öyle diyorsan öyledir." Radyonun kanallarını değiştirmeye başladı. En sonunda bir kanalda durdu. Dans müziğiydi. Direksiyonda ritim tutmaya başladım. "Hey, son zamanlarda şu büyüye çalışıyorum." diyerek arka koltuğa uzanıp, kahverengi renkli postacı çantasını aldı. İçinden çıkardığı şeyi görünce gözlerim ve ağzım kocaman açılmıştı. Bu babamın bakmamızı istemediği büyü kitaplarından biriydi.

"Yasaklı büyü kitabını okula mı götürüyorsun sen?!"

"Babamıza söylemeyeceksin, değil mi?"

"Bilmiyorum, Aurora. Bakmamızı istememesinin bir nedeni var. Orada kara büyüler var."

"Isabella, lütfen! Hepsi kara büyü değil ve ben kara büyülerle ilgilenmiyorum. Lütfen ona söyleme. Lütfen, Bells. Burada güzel büyüler var. Mesela bak," dedi ve kitaptan bir sayfayı açtı. "Bağlama büyüsü var."

"Ne yapacaksın? Hemmings'i kendine mi bağlayacaksın? Şok edici bir sır vereyim mi? Sana zaten bağlı." dedim sinirli bir şekilde. Her ne kadar yasakları çiğnemeyi sevsem de bu tür işler tehlikeliydi. Babam, biz küçükken bize kara büyüler yapan cadılardan bahsederdi. Kötülüğe nasıl çekildiklerini anlatırdı.

"Beni dinlemiyorsun. Öyle bir bağlama büyüsü değil." dedi ve koltukta iyice bana döndü. Yoldan gözlerimi ayırmamaya ve aynı zamanda Aurora'ya da bakmaya çalışıyordum. Böyle olmayacak diye geçirdim içimden. Arabayı kenara çekmek için direksiyonu kırmamla araba biraz sallandı. Arabayı kenara çektikten sonra, Aurora'ya döndüm.

"Aurora, bağlama büyüsünü ne yapacaksın? Ayrıca ya okulda birisi kitabı görürse? Nasıl açıklayacaksın?"

"Yemek kitabım?" dedi.

GEMINI TWINSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin