"Niye Harry Potter gibi asa kullanamıyoruz ki?" diye sordu Aurora isyan ederek.
"Asalar artık üretilmiyor." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
Sordum. "Yani asalar kullanılıyor?"
Babam, cümlemi "-Du." diyerek beni düzeltti.
"Peki neden hala kullanılmıyor?" Sordu Aurora.
"Asalarla yarattığınız gücün enerjisi daha düşük. Ellerle ve zihinle çalışmak, asayla çalışmaktan daha güçtür. Bol pratik ister ama daha etkilidir. O yüzden uzun bir süre önce birçok konsey, asaları kullanmayı kesme kararı aldı." Aurora'yla kafalarımızı salladık. "Sizin okulunuz yok mu?"
"Ya!" Sızlandık.
"Hadi marş marş." Koltuktan kalktık ve girişe gittik. Ben atkımı takarken babam Aurora'ya ceketini giydiriyordu. Atkımı taktıktan sonra babam bana da ceketimi giydirdi ve ikimize de çantalarımızı uzattı. "Ve bir daha okula büyü kitabı götürmek yok." Aurora'nın gözleri sonuna kadar açılarak babama döndü. Babam kapıyı açtı.
"Sen nas-"
"Dikkatli sürün." diyerek bizi uğurladı. Verandada biraz ilerledikten sonra merdivenlerden inerken babam kapıyı kapatmıştı.
"Sen mi söyledin?"
"Kimi suçladığına dikkat et." dedim.
"Haklısın, özür dilerim. Ama nasıl bilebilir ki?"
"Belki de çantana koyarken görmüştür."
"Hayır. Görmediğine eminim. Ya çantamı karıştırdıysa?"
"Neden bunu yapsın ki?"
"Bilmiyorum." Ofladı.
"Sen mi sürüyorsun ben mi?" Sordum.
"Sen sür. Hevesim kaçtı." Güldüm ve ondan anahtarları alarak sürücü koltuğuna oturdum.
Aurora yanıma oturduktan sonra mırıldandı. "Benim aklımda hala vampirler var."
"Niye?" diye sordum arabayı çalıştırırken.
"Yani bilmem. Vampirleri, cadıların yaratması fikri çok saçma. İşsiz kaldık bir düşman yaratalım mı demişler."
"Belki de önceden düşman değillerdi." diye cevapladığımda sustu.
"Olabilir. Bu akşam babama anlattıralım onu n'olur ben çatlarım."
"Çatla o zaman." dedim gülerek. Bizim caddeden sağa dönerek Willow sokağına girdim.
Aurora, "Aha-haha" diyerek, sahte bir şekilde güldü.
Williams ailesinin evinin önündeki şerif arabasını görünce, yavaşladım. Aurora'yla incelemeye başladık. Bayan Williams yaşlara boğulmuş bir şekilde polislerle konuşuyordu. Williams'lar tatlı insanlardı. Çocukluğumuzdan beridir tanırdık. Bizden birkaç yaş büyük bir kızları vardı. "Ne olduğunu sormalı mıyız?" Sordu Aurora.
"Şimdi polisler var, garip olmaz mı?"
"Ama Bayan Williams çok kötü gözüküyor." dedi endişeli endişeli.
"Akşam sorarız. Ya da babam sormuşsa ondan öğreniriz." diyerek hızımı yükselttim ve okula doğru sürmeye devam ettim. Bugün de hava kapalıydı.
"Bu sıralar, kasabada değişik bir şeyler var. Sen de hissettin mi? Herkes paramparça. Çocuklar kayboluyor, insanlar mutsuz. Hazyland her zaman çok mutlu bir yer olmuştu oysaki."
"Her zaman değil." diyerek yıllar öncesini vurgulamıştım. "Kardeşlerimizi unutmadın umarım."
"Hatırlamak istemiyorum açıkçası." Onu suçlayamazdım, ben de o korkunç olayı hatırlamak istemiyordum. Çok geçmeden yıllar önceki yaşanmış olayın görüntülerinin tekrardan beynime doluşmasıyla içim ürpermişti.