SESSİZLİK

25 6 2
                                    

            Gökyüzüne tanıklık eden ay. Dolunay. Kim bilir kaç kişinin sevinçlerine, üzüntülerine, yenilmişliklerine ortak olmuştur. Karanlığı kendine mesken bellemiş onlarca insana umut ışığı olmuştur. Saatlerdir bu adını bilmediğim daha doğrusu bilmek istemediğim yerde gözlerim kapalı esen rüzgar sesini dinliyorum.

Sessizlik.

9 harf 3 heceden oluşan ama hayatımın tamamı olan o kelime. Sanırım insanların benim hakkımda da tahminlerini doğrulayan tek kelime. Hayatım boyunca hiç çok konuşan bir insan olmadım. Konuşulanı dinler sıranın bana gelmemesi için saatlerdir dinleyen olmak isterdim. Gün gelirde konuşan ben olursam neler derim bundan hiç emin değilim. Sanırım o zamanda kurtarıcım olan tek bir nefesi veririm.

Sessizlik.

İşte böyle. Daha fazla şeyler demeyi, kendimden memnun olduğumu yazmayı her şeyden çok isterdim belki de fakat buna ne değer bir yaşantım var ne de anlatacağım bir hikayem. Bu yüzden sessizlik benim hikayem. Sonunun gelmeyeceğine emin olduğum hikayem. Göz kapaklarıma değen ılık nisan yağmurunun damlaları düşüncelerimin üzerini yıkarken, dudaklarımda beliren hafif tebessüm sanırım bu hayatta yaşamaya değer tek şeyin varlığını hatırlatırcasına yana kıvrıldı. Yağmuru ve onun sonrasında oluşan o toprak kokusunu çok sever, küçüklüğümden beri her yağmur yağışında kendimi gökyüzünün altında bulurdum. Üstüm başım ıslanıp, çamur olurken eve girdiğimde beni bekleyecek şeylerin felaketini dahi bilsem buna aldırmayıp o yağmuru doyasıya yaşardım. Ki yine öyle yaptım. Oturduğum banktan bir hışımla kalkıp kollarım iki yana açık halde etrafımda dönmeye başladım. Karanlık ve yağmur. Somut bir ifade seni tanımlayacak deseler hiç şüphesiz bu iki kelime benim olurdu. Şiddetini arttıran yağmur üstümde kuru bir yer bırakmayasıya kadar bu adını bilmediğim yerde durmaya devam ettim. Telefonumun çalması yaşadığım mutluluğa saplanırken yüzümdeki tebessümün solmasına karanlığı şahit bildim ve istemeye istemeye elim ıslanmış ceketimin cebini buldu.

O kişisi arıyor...

Gecenin ılıklığına tezat içimden bir buz tabakasının kayıp geçtiğini hissettim. Tüm vücudum buz keserken O'nun aramasına mı şaşmalıyım yoksa henüz ikinci felaketimin beni bulmamış olmasına sevinmeli miyim karar veremedim. Aylar olmuştu. Belki biraz daha bekleseydi 1 yılı bile tamamlayabilirdim. Ne diye olur olmadık zamanlarda arayıp tam rahata ermişken bunu yaşatıyordu ki. Gerçi bunu yaşatan kim diye sorsanız bir özne bile veremeyeceğim aklıma gelince donan vücudum iyice kaskatı kesildi. Ne yapacağımı kestirememiş benliğim öylece olduğum yerden milim kımıldatmazken telefonumun susan melodisi kulaklarıma bayramı yaşattı. Fakat bu bayram o kadar az sürdü ki ne olduğunu anlamayan beynim ikinci bir sesle tekrardan sarsıldı. Bir mesaj.

Gönderen: Bilinmeyen

Saat: 02.14

''Neredesin sen? Siktiğimin telefonu neden açılmıyor?''

Kafayı yemek üzereydim. Allah aşkına bu kimdi ve neden her şey tam yoluna girmişken tekrardan mesaj atıyordu? Korku bir yılan misali içimde süzülmeye başlarken titrek adımlarım bir sağa bir sola doğru yalpalamaya başladı. Ne yapacağımı bilmiyordum. O'na nasıl hitap etmeliyim, ne demeliyim hiç bilmiyordum. Alınacak derin bir nefesim dahi kalmamışken bir kez daha ciğerlerime ılık nefesi gönderip kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama nafileydi. O'nu tanımıyordum. Kim olduğunu, benden ne istediğini bilmiyordum ve bilinmezliklerle uğraşmak beni gerçekten çok yormuştu. Ne yapacağıma karar verememiş bir şekilde dikilirken ikinci mesaj sesiyle ufak çaplı hıçkırığım sessiz gecenin tek sesi olmuştu.

VEDALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin