KÜÇÜK

21 5 1
                                    

                   Yaşadığımız ve daha ne kadar yaşayacağımızı bilmediğimiz sonu belirli ama bilinmezliklerle dolu bir hayattayız. İki birbirini seven insanın adına evlilik denildiği resmi törenle birleşmesi sonucu 9 aylık bir serüvenle dünyaya gelen insanoğlu devamında bebeklik, çocukluk, ergenlik derken sürekli bir mücadele halindedir.Ki diğerlerinden pek farklı olmayan hayatım her insana olduğu gibi bir yerlerinden acı vermese olmazdı. Yazılmayan bir kanundu çünkü bu. Acı olmazsa süreklilik olmazdı.

Her sabah olduğu gibi bu sabahta geç yatmamın verdiği baş ağrısıyla zorlukla gözlerimi aralarken gün ışığını göremeyen ben bu gününde diğerlerinden farklı olmadığını biliyordum. Ama yinede ümit etmekten başka çarem yoktu. Çıplak ayaklarımı her zaman soğuk olan zemine basıp yalpalayarak banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladıktan sonra aynada göreceğim yüzden korksam da yavaşça başımı kaldırdım ve aynaya baktım. Oradaydı. Sanki bir kere silinip gitse her şey tepetaklak olacakmışçasına duruyordu. Alışmıştım. Bunu söylemek ne kadar zor olsada alışmak zorundaydım. Gidebileceğim, beni bırakmayacak biri yoktu. Mecburdum. Dün gece geç geldiğim evde karşılaştığım manzara hep aşinası olduğum bir görüntüydü. Ellerinden eksik olmayan şişeler, ağzından düşmeyen küfürler.. Çoğu gece geç gelmeme rağmen hep sızmış görüntüsüyle karşılaştığım bedeni dün uzun bir aradan sonra ayaktaydı. Hissizleşmiş düşüncelerim artık korkunun esiri olmuyor, ifadesiz bakışlarım istenileni vermiyordu. Sayısızca maruz kaldığım tokatlara yenileri eklenirken, tepki vermeyip bir an önce bitmesini beklemiştim ve sonuçta şu an karşımda gördüğüm yüzdü. Bu bendim. Yabancılık çekme aşamasını çoktan geçmiştim ve artık cevap verecek kadar güçlü değildim. Kaç dakikadır aynayla bakıştığımı bilmiyorum ama ikinci alarmın sesiyle daldığım gerçekliğime noktayı koyup adımlarımı odaya doğru yönlendirdim. Çalan alarmı kapatıp tekrardan yatağa bırakıcekken asıl kaçtığım gerçekliğin şu an bu telefon içerisindeki sayısız mesaj ve sayısız cevapsız çağrıda olduğunu biliyordum. Ama ben buydum. Kaçardım. Ki yine kaçtım. Hızla dolabıma yönelip işe gitmek için en uygun kıyafetlerimi hazırlayıp yüzümü kapatmak için yeniden ayna karşısına geçtim ve bu sefer düşüncelerimin beni ele geçirmesine izin vermedim. Sanırım artık hazırdım. Sabahların en sevdiğim yanı sanırım evde onun varlığını göremeyecek olmamdı. Çünkü sızardı. Saatlerce uyur ve uyandığında ise tekrardan sızmak için gerekli içecekleri toplar gelirdi. Havanın yağmurlu olması ellerimi botlarıma yönlendirirken anahtarımı da alıp evden çıktım. İşte bu her şeye değerdi. Yağmurdan sonra oluşan toprak kokusu.. Uğruna yüzümden vazgeçtiğim şey. 

Adımlarım çalıştığım kafenin önünde son bulurken her zaman olduğu gibi yine kafeyi ilk açan bendim. İçeriye girdiğim an artık kafenin her yerine sinmiş olan kahve kokusu içimi bayram ettirirken mutfağa doğru ilerledim ve önlüğümü giyip hazırlıklara başladım. Yaklaşık yarım saat sonra diğer çalışanlarda gelince kadro tamamlandı ve yavaş yavaş müşterilerde kafeyi doldurmaya başladı. Günün en yoğun saatlerini de geride bıraktığımda artık ayaklarımın ağrısından duramaz hale gelmiştim. Yorgunluk ayaklarımdan başlayıp hızla bedenime doğru yükselirken daha kaç saatimin olduğuna bakmak için elim telefona gitti ve unutmaya çalışıp, hiç yokmuşçasına başladığım günün gerçekliğine o an vardım. 

33 cevapsız çağrı - 54 yeni mesaj

Daha 5 dakika önce yorgun olan bedenim ertelediğim yaşantımın yanında varlığını yetirdi ve gerçek,bir tokat misali yüzüme çarptı. İstemeye istemeye ve birazda korkunun etkisiyle mesajlara basan parmaklarım göreceğim şeyden ölümüne tırsarken yapacak bir şeyimin olmadığını sürekli kendime hatırlatıyordum. 

Gönderen: Bilinmeyen ds

Saat: 14.17

"İşte şimdi bittin güzelim."

VEDALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin