GEÇMİŞİN İZLERİ

18 4 0
                                    

              Rüzgarın can yakan uğultusu geceye karışırken uzaklara dalan gözlerim tenimi yakan serinliği bile hissetmiyordu. Ne zamandır burada öylece durup dikildiğimi bilmiyordum. Zaten zaman denen kavramı hayatımdan çıkaralı da çok olmuştu. Yarım yamalak üzerime attığım hırka şu an soğuğa karşı beni koruyan tek şeydi. Demir korkuluklara kenetlediğim ellerim var olduğu renkten çok uzaklaşmış, gecenin karanlığına karışmayı bekliyorlardı. 

Gördüğüm rüyanın etkisiyle uyanmış, bulunduğum odanın balkonunda gecenin bilmem hangi vaktinde gökyüzünün hiç aydınlanmamasını diliyordum. Saçlarım ve kıyafetlerim dağınıktı. Tıpkı ruhum gibi. Evde bulunan herkes uykularının derinlerine dalmışken ayakta olan ben bu boğucu sessizlikle baş etmeye çalışıyordum. Sessizlik bir süre sonra dayanılmaz oluyordu. İçime çektiğim serin hava tüm ciğerlerime nüfus ederken önüme gelen saçı kulağımın arkasına attım. Beynimde büyük bir boşluk vardı. Ne gördüğüm rüyayı düşünüyordum ne de herhangi bir şey. O kadar sıradan duruyordum ki bu kaşlarımın çatılmasına neden oldu.

Geri yatağa dönme fikri nedense beni geriyordu. Belki gördüğüm rüyanın etkisinden dolayıydı bilmiyorum ama şu an içeride bulunan yatak gözüme hiç olmadığı kadar korkunç geliyordu. Gözlerim uyku diye haykırırken nasıl oluyor da bedenim inatla bu savaştan galip çıkmak istiyor aklım almıyordu.

Yavaşça attığım adımlarla küçük balkonumda el verdiğince dolaşmaya başladım. Kafam yere eğik, kollarım göğüslerim üzerinde bağlanmış sadece yürüyordum. Tahminimce yarım saate kadar güneş yükselecek, karanlık son bulacaktı. Ne de olsa istemediğimiz her şey olmaya ant içmemiş miydi? 

Ağzımdan verdiğim güçlü nefes, içimde oluşan kötü hislerin bir kısmını da olsa geceye teslim ederken balkonun köşesinde durdum. Yan sokak caddeye açılıyordu. Geçen bir kaç araba haricinde sokakta kimseler yoktu. Gecenin zifiri karanlığına tezat yollar ışıklı direklerle aydınlatılmıştı. Bir süre caddede asılı kalan bakışlarım bir arabanın bu sokağa doğru girmesiyle onu takip etmeye başladı. Araba biraz ilerledikten sonra karşı kaldırıma park etti ve içinden çıkacak insanı beklerken hiçbir hareketlenme olmadı. Aracın farları kapanmıştı ama içinden kimse inmemişti. 

Dakikalar geçmesine rağmen yeni bir gelişme olmazken bu saçma olaydan sıkıldığımı hissettim. Yüksek ihtimalle benim burada olduğumu görmüştü. Ya birinin onu görmesini istemiyordu ya da.. Ya dası yoktu işte arabadan çıkmıyordu. Hava var olan serinliğini iyice arttırırken daha fazla balkonda duramayacağımı fark ettim ve balkon kapısına doğru adımladım. İçeriye gireceğim anda duyduğum sesle girmekten vazgeçtim. Daha doğrusu içimde oluşan merak içeriye girmeme engel oldu.

Araba kapısının kapanma sesi ve  benim içindeki kişiyi görmemle içimde oluşan amaçsız merak son bulacaktı. En olası şekillerde gizlice içeriden çıkacak kişiye baktım. Arkası dönüktü ve vücut yapısından anladığım kadarıyla bir erkekti. Arabanın kapısı açık içeride bir şeylerle meşgulken sanırım izlendiğini fark etmişti çünkü bir anda duraksadı ve yavaşça arkasını döndü. O an içeriye kaçmayı akıl edemeyen aklıma okkalı bir küfür savururken, bakışlarımı karşı kaldırımda duran adama doğru kaldırdım. 

Delici bakışları, gecenin siyahında dahi belli olurken bir anda ürperdiğimi hissettim ama bu ürpertinin havanın soğukluğuyla alakalı değildi. Kafam karışmıştı. Zaten çatık olan kaşlarım iyice çatılırken bir an da dank eden geçmişimle geriye doğru adımlarken yere düşmem ile boğazıma oturan yumru soğuk terler dökmeme neden oldu. Duvara iyice sinen bedenim gördüklerimi sindirmeye çalışıyordu.

"-H-hayır! Sadece geçmişinin anıları peşini bırakmıyor. Bir şey yok, yanlış gördün. H-hayır."

Sessiz yakarışlarım kendime bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyordu. İstemsiz süzülen gözyaşlarım ve titreyen bedenimle kendimi sakinleştireseye kadar duvar kenarından bir milim dahi olsa kıpırdamadım. 

VEDALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin