Merhaba sevgili dostlar!
Umarım hepiniz iyisinizdir. Ben biraz hastane işleri ile uğraşınca haddinden daha çok uzadı bu bölüm arası ama beni terk edip gitmediğinizi biliyorum. İyiki buradasınız.💜
Keyifli okumalar herkese!
.....
Günlerden Pazartesi. İki günlük hafta sonu tatili hızlı bir şekilde geçmiş, öğrenciler sabah erkenden kalkarak yollara düşmüşler. Kimisi hala uyukluyor kiminin enerjisi çoktan yerine gelmiş. İlkokul öğrencileri boyunlarındaki su mataralarını ve beslenme çantalarını havaya ite ite yürüyorlar. Sırtlarındaki çanta ağır ama herkesin ailesi çocuğunu okula bırakamıyor. Daha büyük öğrencilerin birkaçının elinde mp3 çalarları var. Çantalarını da tek askı olarak kullanıyorlar. O zamanlarda bu tarz takılmak daha havalı. Etrafından haberi yokmuş gibi buğulu bakışlar sanki hiçbir şeyi görmüyor.
Bunların arasında gerçekten hiçbir şeyi umursamadan yürüyen biri var. Yekta. Yalnız, arkadaş gruplarıyla yürümeyi sevmiyor. Doğrusu çok arkadaşı da var sayılmaz. Kaç senedir bu mahalleden çevre edinemedi kendine. Başlarda inat ettiğinden sonrasında insanlar onu umursamadığından. Hep etrafı suçlayamaz kendisi de arkadaşlık için pek hevesli değil. Zaten artık orta sonda. Liseye geçince arkadaşlar edinebileceğini düşünüyor farklı bir ortamda.
Yürürken birisinin adımlarını takip eder gibi. Evet, takip ediyor yüreğindeki izleri. Dilvin önde yürüyor arkadaşıyla. Kendisinden habersiz mutlu. Hiç görmüyor Yekta'yı. Bu durum sinirini bozuyor. Fark edilmek istiyor bazen. Kendisinin de bilinmesini istiyor ama Dilvin ondan hep çok uzakta.
Okula geldiklerinde Yekta'yı yakın arkadaşı karşılıyor. Aslında tek arkadaşı. Omzuna şaka icabı bir yumruk atıyor. Ferhat'la düştüğü günden beri arkadaşlar. Başta zorunluluk gibiydi ama sonra farkında olmadan Yekta da ona tutundu kendisini yalnız bırakmasın diye. Birbirlerinin çok zıttıydılar ama bu ikisini de rahatsız etmiyor. Arkadaşlık tam olarak böyle bir şey zaten.
"Bakıyorum yine Dilvin'in tıpış tıpış arkasından gelmişsin." Ferhat, durumu anlayan tek kişi. Onun gördüğü kadar Dilvin de onu görseydi ne olurdu sanki? Gerçi bir şey de değişmeyecek ama insan bazen bilinmek, anlaşılmak istiyor.
Ferhat, arkadaşı hiçbir şey demeyince devam ediyor. "Karşı şubedeki çocuk bugün Dilvin'e çiçek almış. Herkese gösterip hava atıyor. Bunu görünce Dilvin beni reddetmez diyor." Ferhat bu noktada susup arkadaşının tepkisini gözlemliyor. Yekta sinirli ama çocuğa değil, kendisine. O uzaktan uzaktan fark edilmeyi beklerken millet harekete geçiyor.
"Abi bir şey yapmalısın artık" diye devam ediyor Ferhat. Yekta hiddetle başını iki yana sallıyor. Olmaz, hep sessiz kaldı sessiz de kalmaya devam edecek. Dilvin fark edecek onu, inanıyor buna.
"İtiraz etme oğlum işte. Ya kıza müdahale et ya da şu Çiçekli Berk'e. Bu ne rahatlık?"
Ferhat son cümleyle çok ileri gittiğini Yekta'nın hızla ona dönen başından anlıyor. Gözleri çakmak çakmak Yekta'nın. Nasıl içindeki fırtınayı bilmeden rahat olduğunu söyleyebiliyor? İlla somut olarak göstermesi mi lazım?
O zaman gösterir o da.
.....
Önce defterin arasına konulan kağıt.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ŞEKERİ(İslami Yaşantılar Serisi/1)
Fiksi RemajaWATTYS2015 "Bağımlılık Yapan Öyküler" ÖDÜLÜ! ... Hiç yıllarca sevdiniz mi? Sizi görmeyen, Varlığınızdan haberi yokmuş gibi davranan, Elinizi uzatabileceğiniz mesafedeyken kilometrelerce uzakta olan birini? Ben sevdim. Yıllarca gölgesini takip etti...