BÖLÜM 2

1.2K 153 183
                                    

Bööööö!

Bölümlerin ve hikayenin kısa olacağını söylemiştim. Lütfen bunu unutmayalım.

------------

Merhaba.

Ben yirmi yıllık Sehun. 

Şu an ne yapıyorsun ve nasılsın derseniz, izin verin açıklayayım:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şu an ne yapıyorsun ve nasılsın derseniz, izin verin açıklayayım:

Dün yurda koştuğum gibi yatağıma sinip ağladım, ağladım ve ağladım. Arada baya sövdüm ama o kısımları pek hatırlamıyorum. O halde uyudum. Sabah okula geç kalıyoruz diye Kyungsoo beni kucaklayarak uyandırıp okula getirdi. 

Okula gelince de direkt arka sıraya geçip uyudum. Şu an yarı uykuluyum. Ders bitip sınıf hareketlendiği için uyandım ama gözlerimi açamıyorum. Gözlerim iki boy büyüdü çünkü.

Nasılsın sorusunu da hemen kısaca cevap vereyim: BOK GİBİYİM!

Başka diyecek bir şeyim yok. 

"Sehun kanka kalk hadi." dedi biri ama kim olduğunu çıkartamayacak kadar araftaydım  şu an. Rahat bırakın beni abi. 

"Selam, sen Oh Sehun musun?" dedi tatlı bir ses. Hiç oralı olmadım. 

"O, o. Ne oldu ki?"

"Telefonunu buldum da." deyince ellerim ceplerimde dolaştı. Telefonum yoktu. Sonra zihnimde kısa film oynadı. Kedi, telefon, ip, çığlık, yurt, ağlayış ve kapanış. 

En son şerefsiz Zhan'ı aramıştım ama çığlık attıktan sonra sanki telefonu cebime koymamıştım. Tek gözümü açıp telefonumu getiren kişiye baktım.

"AAAAAAAAAAAA!" Sonra hışımla ayağa kalktım ve telefonumu elinden pençeleyerek aldım.

"Telefonumun sen de ne işi var?" Büyütülmüş şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

"Dün aynı böyle bağırıp telefonu fırlatıp kaçtın. Arkandan seslendim ama bağırıp gittin. Bende telefonundan arkadaşına ulaştım. Beni yönlendirdi, sana getirdim."

"Telefonumu mu karıştırdın?" diye kızdım. GÖRÜŞ AÇIMDAKİ BAĞLANMIŞ İP SİNİR KAT SAYIMI ARTTIRIYORDU!

"Acil... aramalardan... aradım." Şaşkınlığı hala üzerindeyken kekelemişti ama duruşunu düzeltti. "Ya telefonunu sana getirdim. Yapmaya da bilirdim yani. Ne bu atar ve sinir? İnsan bir teşekkür eder."

"Hırsızlık yapmadığın için teşekkür mü etmemi bekliyorsun?" dedim montumu giyerken. 

"LAN!" diye üstüme yürüdü ama Jongdae aramıza girdi.

"Sakin." Sonra bana döndü kaşlarını çatarak. "Derdin ne abi? Ne güzel telefonunu getirmiş işte." 

Jongdae'yi yok sayıp nefret dolu gözlerimi malum şahsa diktim.

Kaçınılmaz TesadüfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin