2.セクション

1.6K 196 232
                                    

Lalisa Manoban

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Lalisa Manoban

Hikayenin orijinal haline göre, bir yandere kalpsiz olmalıydı.

Hayır, kendi isteği ile değil. Doğuştan gelir bu özellik. Tanrı tarafından seçilen bu özel aileler, nesilden nesile birbirlerine aktarır bu özelliği. Nadiren erkek çocuklarında görülen yanderelik, kişide hise veya duyguya yer vermez.

Hayatının aşkını bulana kadar.

Doğru kişiyi bulana kadar çocuk ne mutluluk hisseder, ne acı ne de üzüntü. Tıpkı bir kukla gibi hayatını ailesinin kontrolü altında geçirir.

Ne bir his, ne de bir duygu yaşamadan.

Ancak, liseye başladığında, işler değişir. Hayatının aşkını bulur, onun sayesinde hisleri tatmaya başlar ve yakınına yaklaşan her kim var ise öldürürsün. En sonunda sana kalır, evlenir ve çocuk yaparsınız. Çocuğunuz da yandere olur ve bu döngü aynen devam eder.

Ah, ama hayır. Bu gerçek hayat. Asla öyle şeyler olmaz.

Hm.. Nasıl desem? Yandere olmak doğuştan olan bir zorunluluk değil, içinizden gelen bir alev misali sarar sizi. Kendinizi durduramazsınız. Bir anda 'puff' onun için bir katil oluverirsiniz.

Evet, bu işler böyledir.

Ve biliyor musunuz? Bana psikopat diyorlar. Ah, tanrım hayır. Ben psikopat değilim. Sadece onların aklı fazla yerinde.

Tıpkı diğer herkesin olduğu gibi.

Benim hikayem hissizlik ile başlamadı. Sevgiyi dibine kadar yaşamış biriydim. Ancak, sanırsam bu bana yetmedi. Çünkü bana onun ilgisi lazımdı. Başka kimsenin değil. Sadece o olsa yeterdi.

Ben bu hikayedeki kahramanımı bulmuştum.

Ah, benim prensim. Değerli Jeon Jeongguk.

Ve tatlım, emin olabilirsin.

Sen benim olana kadar durmayacağım.

Bu herkesi ortadan kaldırmamı gerektirse bile.

____

"Lisa! Biz yemekhaneye gideceğiz. Gelecek misin?" Seslenen Jisoo ile başımı karalama yaptığım defterden kaldırdım. Boş gözlerimi üzerine diktiğimde gözlerini devirdi. "Aman, gelsen ölürsün değil mi?"

"Hayır, ama daha fazla burada durursan ölen kişi sen olacaksın."

"Bu sert tavırların nereden geliyor, inan ki bilmiyorum. Nasıl bu kadar tatlı bir kızın-"

"Jisoo!" dedim adeta tıslayarak. Şu an burada boş boş konuşarak vaktimi alıyordu. Öğle vaktiydi ve Jeongguk muhtemelen yemekhaneden yemeğini almış, çatıya çıkıyordu. Yemeğini daima çatıda yerdi.

Jisoo en sonunda atarlanarak kalemi yüzüme fırlatmış ve sınıftan hışımla çıkmıştı. Her ne kadar yakın arkadaşım olsa da, Jeongguk herkesten daha önemliydi.

Hem de herkesten.

Hızla çantamdan Jeongguk için hazırladığım tatlıyı çıkardım ve paketine zarar vermemeye çalışarak çatıya koşmaya başladım.

İyi bir sporcuydum.

Eh, tabii ki insan bedeni taşımak kas gerektiriyordu.

Çatı kapısını açmam ile öğrenci meclisinden Dahyun'a çarptım. Hazırladığım tatlılar yerle buluşup mahvolurken sinirle Dahyun'a baktım. Kolları her zaman olduğu gibi rahat bir şekilde kafasının arkasındaki yerini alırken umursamaz bir şekilde gülümsedi.

"Okulda koşmak yasak, bilmiyor muydun yoksa?"

Merdivenlerden yavaş yavaş inip gözden kaybolduğunda hızla ayağa kalktım ve Jeongguk'un her zaman olduğu yere doğru koştum. Görüş açıma gittikçe girerken adımlarımı yavaşlattım.

Yanında biri vardı.

"Bana öyle bakmaman gerektiğini söylemiştim, aptal Jeon!"

Yeri, klasik bir tsundereydi.

Arkamı dönüp sınıfa doğru gittiğimde aklımda tek bir düşünce vardı.

O da yarın Gguk'un artık bir çocukluk arkadaşı olmayacağıydı.

____

İkinci bölümün de sonuna gelmiş bulunuyoruz

Tsundere: Hoşlandığı erkeğe ya da kıza karşı daima sert ve kaba konuşan insanlara denir

Muhtemelen uyuyorsunuzdur ama benana

Sizi seven yazarınız

-Beril

-Beril

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YandereあLιsκοοκHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin