3. Bölüm...

45 3 0
                                    

2 Gün donra

Büşra o gün eve geldikten sonra hemen odasına çıkmıştı. Uzun bir süre yani bu akşamlığına da olsa babasını görmemek için odasından çıkmayacaktı. Belki abartıyordı belki fazla tiye alıyordu ama o sonuçta babasıydı ve hayatta bu kadar yalnızken babasının böyle yapıyor oluşu onun fazlasıyla kırıyordu . Kendini sürekli belki farkında değildir diye avutmaya çalışıyordu ama artık bu da işe yaramıyordu.

Kendini oldukça yorgun hissediyordu. Bir tarafdan da babasını ile ilgili düşünmemeye çalışıyordu tabi. Aklına gelip daha fazla üzülmemesi için bir şeyler yapmalı, bir şeylerle uğraşmalıydı. Ya her zaman yaptığını yapacaktı yada Selin ile birlikte dışarı çıkacaklardı ama bu seçenek bile değildi ki çünkü bacakları onu taşıyamıyordu bile. Onun için o an yapabileceği tek şey ve babası ile arası da geçen onca şeyden sonra her zaman yaptığı şey uyumaktı . Uyumalıydı. Bugün de uyusa hiç fena olmazdı. Zaten her zaman öyle yapmıyor muydu ? Unutmak için uyumuyor muydu? Duymazdan gelmek için cevap vermemek için...

Önce kirli kıyafetlerinden kurtularak duş aldı sonra pijamalarını giydi. Babasına her kırıldığında belki de kavga ettiğin de her zaman ne yaptıysa onu bugün de yaptı. Uyudu. Günün perşembe olması ile önünün cuma ve hafta sonuna denk gelmesi Büşra için iyi olmuştu. Cuma günü okulu da stajı da yoktu. Belki de şuan en iyi şeydi bu onun için. Abisinin ve babasının eve gelişini bile duymadı. Uyudu. Ya yoruldukları içindi ya da Büşra gibi küçük bir kız çoçuğu ile şimdi uğraşmak istemedikleri için midir ne dir gelip bakmadılar bile.

Rahatsız edilmeden saatlerce uyuyabilirdi ama cumartesi sabahı Ankara 'dan gelen halasının sesiyle neye uğradığını şaşırdı. Halasının ince tiz sesi evin her yerine yayılırken elini alnına götürdü. Unutmuştu. Halasının geleceğini...

Gerçekten tam da zamanıydı. Harika. Halam yine zamanlamasını konuşturmuştu. Anlamıyorum bu kadın babamla her kavga ettiğimde mi bize geleceği tutuyor diye içimden halamın zamanlamasına lanetler okuyordum ki dank diye Yağız 'ın sözü geldi aklıma. Şimdi aşağı inip o gudubet kadının ne yüzünü göresim vardı ne de bir diyoloğa giresim. Yatağımdan kalkarak aşağı halamı karşılamaya indim. Samimiyetsiz bir' hoşgeldin ' ve yine aynı samimiyetsizlik bir sarılma birbirini devam edeceğini düşünüyordum. Merdivenim son basamağıdan salon oldukça iyi görünürken duraksadım. Ben halamı kapıda karşılamak için indim indim ama ben inene kadar hanımefendi çoktan salondaki koltuğa yerleşmişti.

Tam da düşündüğüm gibi birkaç samimiyetsiz diyolog ile halamı karşıladım ve tekrar odama çıktım.

Aşağıda babamı görüşüm ile içimde bir burukluk yaşadım küçük de olsa ama aldırmamalıydım. Düşüncelerim kafama takmama gerektiğini söylüyordu zaten. Farkında olmadığı bir şey yüzünden ona kızmamalıydım. Sinirlenmememliydim. Ne de osla bu babamdı . Ne zaman beni düşünecekti ki beni mutlu edecekti değil mi? Ne zaman beni mutlu etmek için bir şey yapacaktı ki? Sorun tamamıyla bendeydi .

                        ⚫⚫⚫

Tadını çıkara çıkara hazırlanacaktım bunu Yağız 'ın bana söylediği andan itibaren düşünmüştüm ve bunun için sabah erken uyanıp Selin ile buluşmuştuk. Ben tadını çıkara çıkara hazırlanayım diye bana söz için uygun bir elbise bulmak için kaç saattir mağaza mağaza geziyorduk.
Belki de sabahtan beri en az 10 tane mağazaya girip en az 4-5 elbise denemeden çıkmamıştık. Aslında ben beğeniyordum hatta şuana kadara aradığımı kaç kez bulmuştum ama Selin beğenmediği için onun da gönlünü yapmak için bu kadar uğraşıyordum.

KAYIP SAYFA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin