Zamanın durması ve hayattaki renklerin birden kaybolmasıyla her şeyin griye dönmesi. Dünyanın durduğunu sanırsınız ama hayat her şeye rağmen devam etmektedir, bunu algılamanız bile en az 1 hafta sürer. Sonra alışma devresi başlar.Gözyaşları kurur ama içinizdeki o acı hiç kaybolmaz, gözlerinizdeki hüzün herkesin dikkatini çeker. İşte o zaman herkes sizi mutlu etmek için ve belki de unutturabilmek için etrafınızda pervane gibi dönmeye başlarlar. Ama bilmezler ki unutturamayacaklar... Aptalca etrafınızda dolaşıp duruken aslında onları görmezsiniz bile. Sadece içinizdeki o yaranın acısını hissedersiniz. Sadece...
Hani derler ya zamana ihtiyacım var, zaman her şeyin ilacıdır ama
zamanın kapatamadığı tek yaradır. Yaşıtlarınız sevgi yumağı içinde büyürken hep sorunlarla boğuşursunuz ve bu boynunuzun hep bükük kalması demektir...
Büyüyünce asla dengeyi bulamamak, sevdi mi çok sevmek üzdü mü çok üzmek, sevgiye hep aç olmak, zaman zaman türlü huysuzluklar yapmak ama nedenlerini kimseye anlatamamaktır.
Ne kadar kaçarsanız kaçın asla yalnız bırakmayacak tarifsiz acılara yelken açmaktır annenizin ölümü. En sevdiğiniz kokunun hatta sesin zamanla yabancısı olmaya başlamaktır biraz da. .. Zamanın asla ama asla kapatamayacağı koskoca bir deliktir açılan ta derinlerde...
Geceleri rüyanıza gelmesi için dua etmektir, biraz olsun görmek için neler verebileceğinizi haykırmaktır dualarda hatta kabrinde...
Ve sonunda hayatın, yaşamın ne kadar ortasında , ne kadar yanında olursanız olun onunla biten eski bir filmdir artık hayat. Hiçbir şekilde eskisi gibi yaşayamayacak olmanın verdiği yürek ağırlığıyla karşılaşılan acıdır.Her ayrılık erkendir ama annemin bizi bu kadar erken bırakacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Zordur çok zordur ama hayatın size attığı bu kazık sizin annesiz ama daha güçlü bir insan haline gelmenize neden olur...ama hiç unutulmaz...hiç...Sabah olmuştu. Hava tam aydınlanmasa da tamamen kendini aydınlığa bırakması uzun sürmezdi. Yatağımda yatıp yağmur damlalarının cama vurmasıyla oluşan o ince tıkırtılı sesi dinliyordum ve düşünüyordum. Sadece düşünüyordum. Annem olsaydı her şey yine böyle mi olurdu? Babam bana yine böyle mi davranırdı? Beni kızı yerine koymayıp bir yabancı gibi bakmaya devam eder miydi ? Kalbin de küçük de olsa bana da dair bir sevgi taşır mıydı ? Beni düşünür müydü? Saçımı okşar mıydı ? Ellerimi tutar mıydı? Beni öper miydi? Bana sarılır mıydı? Benim için endişelenir miydi? Hastalandığımda benim için korkar mıydı?
Çıplak ayaklarımı yataktan indirmemle soğuk zemini hissetmem bir oldu. Soğuktu. Banyoya ilerleyip yine sabaha karşı uyanışıma lanet ettim. Yeni bir alışkanlık edinmişim gibi kaç gündür sabaha karşı uyanıyor ve gözlerimi kapatsam da uyuyamıyordum.
Tek bir nedeni vardı. Zamanı gelmişti . Kendimi hayatın o hızlı temposuna kaptırmış giderken aklımdan çıkmıyordu ama bu onu da ihmal etmemiş anlamına da gelmiyordu. Çok olmamıştı. Belki de en fazla 1 ay olabilirdi ama beni özlediği ve onun yanına tekrar gelmem için rüyalarıma sıkça gelir olmuştu belki de.
Gitmiştim.
Nişandan tam bir hafta sonra gitmiştim. Yağız 'ın nişanından hemen ertesi gün gitmeyi çok istemiştim anlatacaklarım vardı ama önünün pazartesiye gelişi ile de gidememiştim. Sıkça yaptığım ziyaretlerden birini de dün yapmış ve o toprağım kokusu üzerime sinene kadar gelmemiştim. Yağmur yağıyordu ve ben kaç saat geçirmiştim o mezarlıkta bilmiyordum. Kaç saat annemin mezarının başında ağlamıştım bilmiyordum . Kaç saat onunla konuşmuştum bilmiyordum. Bizi izlediğini ve görebildiğini hissediyordum ama yine de dün gittiğimde Yağız'ın nişanından Açelya 'dan , Mehmet amca ve eşinden hatta Demir' den bile bahsetmiştim. En çok da onu ne kadar özlediğimden bahsetmiştim. O da özlüyor muydu beni? Özlemiş miydi? Görmek istiyor muydu beni?. Belki de beni özlediği ve onun gelip ziyaret etmem için rüyalarıma girer olmuştu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP SAYFA
Teen Fiction"Dünyada sır diye bir şey yoktur özellikle de kötü şeyler asla sakla kalmaz."