GECİKTİRDİĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM AMA O KADAR FAZLA TESTİM VARDI Kİ AYNI ZAMANDA DA SINAVIM, ANCAK YAZABİLDİM. BÖLÜMLE İLGİLİ YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYORUM. AFİŞ İÇİN SEZENE ÇOOOK TEŞEKKÜR EDİYORUM.
BÖLÜM PARÇASI: SİA-DAVİD GUETTA/TİTANİUM
Sert ve gür sesle uyandırıldım. Zor bir gece olmuştu ve gece 4 gibi ancak uyuyabilmiştim. Gözlerimi bile açamadım. Yeniden bağırdı. "Kalk!" Bilincim yavaş yavaş uykunun sis perdesinden kurtulurken gözlerimi zorlukla araladım. Kalçalarından düşecekmiş gibi duran siyah bir eşofman, siyah dar bir tişört ve siyah kapüşonlu ceket? Neden böyle giyinmişti spora gidecek gibi?
Ben hala kalkmayınca kolumu kavrayıp doğrulttu. İnleyerek itiraz etmeye çalıştım. "Bugün çalışmalara başlıyoruz." dedi. Sadece anlamazca bakabildim. "Hazırlıklı olmak istemiyor muydun? Seni hazırlayacağım. Sadece 5 dakikan var. Hazırlan ve gel."
Arkasından baktım. Bir dakika boyunca dediklerini idrak etmeye çalıştım. Bedenim ve zihnim ayağa kalkmak ile geri yatmak arasındaki ikilemde kıvranıyordu.Sonunda biraz daha ayılınca bunu düşünmenin bile saçma olduğu kararına vardım ve hemen ayağa fırladım. 4 dakikam kalmıştı. Önce hemen yüzümü yıkadım ve saçımı gelişigüzel at kuyruğu yaptım. Odama geri dönüp dolabımı açtım. Siyah tayt ve siyah atlet body giydikten sonra eskimiş ama vazgeçilmezim olan siyah kapüşonlu ceketimi giydim. Onun birebir kopyası olarak giyinmemiştim aslında. Başka spor giysim olmadığından bunları giymiştim.Her ne kadar bu kıyafetler bana Carlson'un beni sıkıştırdığı günü hatırlatsada bunu yadsımaya çalıştım. Hemen dolabın altında duran biraz yıpranmış siyah spor ayakkabılarımı giydim. Bağcıklarla biraz uğraştım ama geç kalmamak için sadece yarısını bağlayarak koşarak çıktım odamdan.
"Geç kaldın." dedi beni görür görmez. Çok uzun olmayan mesafeyi koşarak neredeyse bitirmiştim ki bağcığıma bastım. Yerle aramda santimler kalmışken düşmedim. Bir anda etrafımı, daha doğrusu yerle aramda kalan mesafeyi siyah bir duman sardı ve düşmemi önledi.Yumuşak bir pufa uzanır gibi kaldım. Mark yanıma geldi. "Aptal." diye mırıldandı. "Bağcıklarını bağla." Göz bebeklerim iri iri ona baktımç. Kısa bir süre göz göze sustuktan sonra başımı salladım.Kolumu tutup beni kaldırdı. Ve bana dokunduğu gibi aniden kayboldu duman. Eli hala kolumdaydı. "Nasıl yaptın bunu?" diye sordum.Sesim kısık ve kuru çıkmıştı. Yine cevap vermedi. Kolumu bıraktı. "Hadi gidelim, çok işimiz var."
Üstelemedim. Dışarı çıktığımızda havanın kapalı olduğunu gördüm. Henüz güneş bile doğmamıştı. Etraf doğru düzgün aydınlanmamıştı bile. Aceleden saate bakmakta aklıma gelmemitşi. "Saat kaç?" diye sordum.Şaşkınlığım sesimden taşıyordu. Hızlı hızlı yürümeye başladı.Ona yetişmek için bende adımlarımı sıklaştırdım. "5.15" "Ne?!" Olduğum yere çakılı kaldım. Sadece 1 saat 15 dakika uyuabilmiştim. Bu, uykusuzluktan, yorgunluktan ve baş ağrısından ölecekmişim gibi hissetmemi açıklıyordu işte. Ben uğradığım şokla olduğum yerde kalakalırken o tabiki beni beklemedi. Hızlı yürüdüğü için kısa sürede aramızdaki mesafeyi açmıştı. Koşarak ona yetiştim. Hızlıca yürürken bir yandan da konuşmaya başladım. "Neden bu kadar erken? Bir saatten biraz fazla uyuyabildim sadece." Önce cevap vermedi ama ben ona bakmayı sürdürünce "Ben hiç uyumadım.Bu bir şey değiştirmez." dedi ve hızını düşürmeden yürümeye devam etti. Uyumamış mıydı?Ama neden? "Konuşarak nefesini harcama, hızını düşürür." dedi ve daha da hızlandı. Ona yetişmek için bende öyle yaptım ama o hızlı ve tempolu yürüyor gibi görünürken benim saçma bir şekilde koşar gibi göründüğüme emindim.
Yarım saat kadar yüksek tempoda yürüdük.Ne yöne gittiğimize dikkat etmemiştim sahili görünce anladım. Kumsala doğru ilerlemeye devam etti. Okyanusun kenarına geldiğinde durdu. "Burda mı çalışacağız?" diye sordum. Buraya kimse gelmezdi. Bakmayın kumsal dediğime. Yüzülecek cinsten bir yer değildi. İçinde türlü türlü canlı vardı suyu çok tuzluydu, hemen çok derin oluverirdi ve azgın dalgaları vardı. Zaten benim evimin olduğu gibi, şehrin unutulmuş, ücra kısmında kalmıştı. Yakın civarda neredeyse hiç ev yoktu.Kilometrelerce ötede başlayan tek tük evlerde de evlerinden dışarı çıkmayan yaşlılar otururdu. Tam bir emekli yeriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜRLÜ DUDAKLAR
FantasyTüm gücü elde etmek için o kıza ihtiyacı vardı.Herkesin olduğu gibi.Kızdaki dokunulmamışlığın mührü gücün anahtarıydı. Yaydığı aura sayesinde ona ulaşmıştı Mark. Damarlarında zifir gibi simsiyah karanlık akan Mark.. Ataları kötülüğü seçmişti, soyu...