3 GÜN HATTA SAAT GECE 2.34 OLDUĞU İÇİN TEKNİKEN 4 GÜN GECİKTİĞİ İÇİN ÖZÜRLERİMİ SUNUYORUM. OY, YORUM VE DESTEKLERİNİZİ UMUYORUM, DİĞER BÖLÜMÜN DAHA HAREKETLİ OLACAĞINI SÖYLEYEBİLİRİM.
BÖLÜM ŞARKISI: HYPONOGAJA-APOCALYPTİC LOVE SONG
MULTİMEDYAYI BEĞENECEĞİNİZİ UMUYORUM. İYİ OKUMALAR.
Tüm günü olaysız atlattım. Üç defa Carlson’la karşılaştım ve bana yaklaşamadı.Bu bana garip bir özgüven aşılamıştı. Bana yaklaşamıyordu ve avantaj bendeydi. Bugün hep insan içinde dursam da, beni tek yakama ihtimaline karşı dersimi çalışmıştım. Noktalar ezberimdeydi. Aletin nasıl çalıştığı ve çalışma mantığıda. Bu yüzden beni tek yakalasa da onu alt edebilirdim.
Okuldan çıktım. Mark hala banktaydı.Tüm gün bankta oturup sıkılmıyor mu diye düşünmedim.Çünkü yanında Cherry vardı. Cherry içine düşecek gibi ona davranırken ve bankta bacakları birbirine yapışık halde otururlarken sıkılması mümkün değildi. Bu nedenle ona haber vermeden okuldan çıktım. Benim yokluğumu fark edemeyecek kadar başka işlerle meşgul oluyorsa belki de benim ona vereceğim cenneti hak etmiyordur diye düşünüyordum ki koluma sarılan mengene parmaklarla sarsıldım. Mark’ın koyu mavi gözleri iyice koyulaşmıştı. Bu bana Carlson’un bana dokunduğu zamanı hatırlattı. Mark’ın gözleri simsiyah olmuştu. Ve ben bu bir halisünasyon mu gerçek mi emin olamamıştım. Bir ara bunu sormayı aklıma kazıyarak gözlerine baktım. Dişlerini sıkıyordu ve bu yüzden çenesi kasılmıştı. “Gerizekalı mısın sen?” diye tısladı. “Hiç mi ders almadın başına gelenlerden yoksa ölümüne mi susadın.” Kaşlarımı çattım. İntihar girişimime atıfta bulunarak “Bence ikincisi.” Diye karşılık verdim benden beklenmeyecek bir özgüvenle. Öfkeli bir nefes aldı. Kendini sakin kalmaya zorladığının farkındaydım ve bu hali çok ürkütücüydü. Ama korktuğumu belli etmeden kolumu ondan kurtarmaya çalıştım.Başaramadım. “Bırak.” Diye mırıldandım. Dinlemedi ve beni arabaya sürüklemeye başladı. Bende çok sinirlenmiştim ve bu sinirimi yutmaya çalıştım.Buna daha ne kadar katlanabilirdim bilmiyordum.Bana karşı olan aşağılayıcı davranışları sinirlerimi bozuyordu.
Beni arabaya ittiğinde olabildiğince tökezlemeden durdum ve oturdum. “Düzgün davran.” Diye çıkıştığımda dik dik baktı. Maalesef bu bakışları bile susmam için yeterliydi.
Yolda imalı bir şekilde “Cherry bana seni sordu.” Dedim.İlgilenmedi.Bende konuyu uzatmadım.Zaten hiçbir zaman konuşkan biri değildi.Bende değildim.Bu nedenle vaktimizin çoğunu susarak harcıyorduk.
Eve girdiğimizde onla konuşmak istemesem de haber vermem gerektiğini düşünerek söyledim. “Carlson beni silahlara bakarken gördü.”
Ne düşündüğü belli olmayan gözlerle birkaç saniye baktıktan sonra tepki vermeden mutfağa ilerledi. Arkasından gözlerimi devirip odama girdim. Eşofman altımla beraber bir tişört giydim, saçlarımı topladım ve çalışma masama oturdum.
Birkaç saat ders çalışmamın ardından karnımın açlığı dikkatimi dağıttı. Odamdan çıkıp mutfağa ilerledim. Görünürde Mark yoktu ve ev sessizdi. Mutfağa gidip dolabı açtığımda gördüğüm boş dolap görüntüsü hiç hoşuma gitmedi. Yüzümü buruşturdum. Odama dönüp cüzdanımdan biraz para aldım ve bir şeyler almak için dışarı ilerledim. Tam evin kapıyı açmışken yankılanan gürlemeyle sıçradım. “Aptal mısın sen?!” Korkuyla arkamı döndüğümde yine o kopkoyu gözler karşımdaydı. Omzumun üzerinden uzanıp kapıyı sertçe çarparak kaparken burnuma dolan erkeksi kokusunun dikkatimi dağıtmasına izin vermedim. “Sana kaç defa açıklamam lazım.Bensiz hiçbir yere gidemezsin.” Öfkem korkumu bastırdı. Sabrım taşmıştı. “Açım.” Diye bağırdım. Kafasını geri attı.Yine sakinleşmeye çalışıyordu. Hayır onu sık sık öfkelendirmiyordum, kendisi sürekli öfkeliydi. Yeniden bana baktığında gözleri hala koyuydu.Beni kolumdan tutup mutfağa sürükledi. “Bu hareketlerine bir son ver artık.” Diye bağırarak ayaklarımı yere sabitlemeye çalıştım ama buna aldırmadan beni sürümeye devam etti. Sanki ona zorluk çıkarma çabalarım onun için bir hiçti. O kadar güçlüydü ki bana tüymüşüm gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜRLÜ DUDAKLAR
FantasyTüm gücü elde etmek için o kıza ihtiyacı vardı.Herkesin olduğu gibi.Kızdaki dokunulmamışlığın mührü gücün anahtarıydı. Yaydığı aura sayesinde ona ulaşmıştı Mark. Damarlarında zifir gibi simsiyah karanlık akan Mark.. Ataları kötülüğü seçmişti, soyu...