4.bölüm

212 18 5
                                    

Merhaba canlarımm. Nasılsınız? Biz geldik. Yine muhteşem bir bölüm ortaya çıkaracağımıza eminiz.

Sınır 5 VOTE

Media- Tuana

Keyifli okumalar...

2 gün sonra...

Dün zorla iş yerimi arattırıp istifa ettiğimi söyletmişti. 1 gün sonra Ömer'in doğum günüydü. Onu parka götürecektim ama olmadı. İşte insanlar böyle rahatlıkla yalan söyleye biliyordular sonunu düşünmeden. Biri yalan söyleyerek hayatını kazanıyorsa, diğeri de o yalanın kurbanı olarak hayatı elinden alınıyordu.

Hayat zaten böyle değil miydi? Yaşamak için kazanmalısın. Kazanmak için farklı yollar denemelisin. Bazen hileyle, bazen ise aklınla, mantığınla. Kirli düşünceli, sabırsız, kime ne olacağını umursamadan kendini düşünen, hemen kazanmayı isteyenler hileye el atarlar. Ama bunun aksi olanlar ise mantıklarıyla haraket eder, beğinlerini kullanırlar.

Ben bana kötülük yapanları umursamam. Küfür mü etti? Cevabını Allah verir. Bana zarar mı verdi? Cevabını Allah verir. Beni kandırdı mı? Cevabını Allah verir. Bana vurdu mu? Cevabını Allah verir. Çok sevdiğim bir söz vardır: Allah seni yarına bırakır ama yanına bırakmaz.

15 yaşımdayken Zinet hanım beni ekmek almak için gece vakti bakkala göndermişti. Saati hatırlamıyordum. Evin yakınındaki bakkal kapalı olduğundan eve dönmüştüm. Ama Zinet hanım beni 2 mahalle aşağıdaki markete göndermişti. Karanlıktı, sokağın bazı yerlerinde ışıklar yanmıyordu bile. Korkuyordum. Sokakta tektük insanlar vardı. Arkamda bir ses duyduğumda arkama baktım ama kimse yoktu. Tekrar önüme dönücekken biri kolumdan çekerek ıssız bir sokağa soktu. O zaman....o zaman tecavüze uğradım. Ben her acıyor, yalvarırım yapma dediğimde o pislik sanki duymuyordu, umursamıyordu beni. Alkollüydü. Çığlıklarım, yapma dediğim her an, çırpındığım an...gözümün önünden gitmiyordu. Gözlerimi hastanede açmıştım. Artık bakire değildim. Bir kız için en önemli hazineydi bakirelik. Ama......artık tek hazinem de alınmıştı elimden.

Hakan beyin, Zinet hanımın, Dilanın bana yaptıklarına karşı sustum. Ben bu aileye geldiğimde Dilanın daha 5 yaşı vardı. Benimle ilk başlarda oynardı. Onunla oynamam için ısrar ederdi. Sonra Zinet hanım benimle oynamasına izin vermedi. Beni terbiye edene kadar, onun dilinden anlatacak olursam köpek yavrusu gibi eğitene kadar Dilandan uzak tutmaktı amacı. Ama ben eğitilmedim. Ben eğer onlar tarafından eğitilseydim onlar gibi olurdum. Ama olmadım. Çünkü ben kendimi eğittim. Eziyyet ettiler, dövdüler, hakaret ettiler sustum. Tek susmadığım şey ise annemi tanımadan ona hakaret ettikleri zamandı.

Ben 15 yaşımdayken Ömer dünyaya geldi. Onun gelişi en çok beni mutlu etmişti. Yaşadığım o olayı Ömer bana unutturmuştu. Hakan bey Orkun adını koymak istedi. Zinet hanım ise Deniz adını. Bir işim yüzünden kavga ediyordular. En sonunda Zinet hanım 'Ne kavga ediyoruz? Bırakalım çocuklar seçsin. Hadi Dilancım sen hangisi olsun istersin?' dediğinde Hakan bey karşı çıkmış, Dilanın en sevdiği isim Deniz olduğu için onu seçeceğini, tarafsız birinin yani benim seçmem gerektiğini söylemişti. Ben de babamın adını yani Ömer adını söyledim. Onlar da kabul ettiler. Ömer'i ben büyüttüm denile bilir. Daha 15 yaşımdayken bir annenin duygularını yaşadım. Gecelerce uykusuz kaldım. Ona ninniler söyledim, şarkılar söyledim. Onu annemin beni yetiştirdiği gibi yetiştirdim. Tek umudum o benim. Gelecekte evlenmesem bile bir oğlum var benim artık. Ben kendim doğurmasamda onu, onun annesiydim. Hani derler ya annelik doğurmakla olmaz diye. Aynen öyleydi benim durumum da. Annemden bana kalan tek şey kolyeydi. Her dayak yediğimde bu kolyeden güç alırdım. Annem benim yanımdaymış gibi hissediyordum. Birazdan dayak yemem bitecek ve ben odama girdiğimde annem yaralarımı sarıyacakmış gibi...

"Anne" dedi Ömer minik ellerini yüzüme koyarak.

"Efendim annem" dedim yanağıma koyduğu elini öperek.

"Sen nasıl böyle güçlüsün? Yaraların acıyor değil mi? " derken göz yaşı düştü yanaklarından.

"Miniğim, can parem. Ağlama. Hem ağlamak sana yakışmıyor. Gül bakıyim" dedim gülümseyerek.

"Ama anne bu kez olmuyor." dedi ağlamaya devam ederken. Uzanıp göz yaşından öptüm. Biraz kolum sızlamıştı ama umursamadım.

"Hayatım, hayatımın anlamı ağlama. Sen ağlarsan ben de ağlarım" dedim somurtarak.

"Hayır anneciğim sen ağlama." Dedi gülümsemeğe çalışarak

"Afferin benim oğluma" dedim minik bedenini kendime çekerek sarıldım. Biraz sonra geri çekildi ve ellerimi minik ellerinin arasına alarak moraran yerleri öptü. Sonra gelip yanaklarımı öptü, sonra ise alnımdan.

"Anne bu yaralar senin canını yakıyor değil mi? Sen nasıl bu kadar güçlüsün?"

"Bana sen ve annem güç veriyor." Dedim sanki bir devlet sırrıymış gibi fısıldayarak.

"Anneannem yaşıyor mu?" dedi gözleri parlayarak.

"Hayır küçüğüm. O şimdi cennette. Ama bizi izliyor. Seni de çok sevmiştir eminim. Annem bana kendini hissettirecek güç veriyor."

"Nasıl?" diye sorduğunda küçüklükten beri uyurken bile oynadığı kolyemi gömleğimin altından çıkardım.

"Bak bu annemin kolyesi. Küçükken o evde olmadığı zamanlar çok korkardım. Bana bu kolyeyi vermişti. Bunun aynısı onda da vardı. O evde olmadığı zamanlar ben her korktuğumda bu kolyeyi elime alır sıkardım. Sanki yanımdaymış, bana güç veriyormuş gibi hissediyordum. Hâlâ da öyle."

"Peki ben nasıl güç veriyorum sana? Ben daha küçüğüm. Gücüm bile yok." dedi somurtarak.

"Hayır sen çok güçlüsün. Senin kalbin çok büyük ve çok güçlü. Unutma bir insanın kalbinde iğilik, saflık ne kadar çoksa o kadar güçlüdür. Senin varlığın bana güç veriyor." Dediğimde kollarını bana sarmıştı.

"Ben hiçbir zaman kötülük yapmayacağım anneciğim. Daha da iyi biri olacağım ki, sen daha da güçlenesin" sözünü bitirdiğinde saçlarımdan öptü.

"Sen benim umudumsun minik bebeğim." dedim ben de aynı şekilde saçlarından öperek. Başını koluma koydu ve kollarını bana sardı.

"Seni çok seviyorum anneciğim"

"Ben de seni oğlum." dediğimde ikimiz de uyuya kalmıştık.

Umarım beğenmişsinizdir canlarım. Bu bölüm kısa oldu biliyorum. Ama ilerde bu bölümdeki ipuçları anlayacaksınız.🥰

VOTE

Mortal / Ona ait */*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin